Semih Kaplanoğlu'nun Yusuf üçlemesinin ilk filmi Yumurta'da annesini kaybeden bir şairin annesinin dünyasına tekrar dönmesini izleriz. Bir anlamda annesiyle arasında bir zamanlar kopan bağı tekrar oluşturmaya çalışır şair Yusuf. Ki üçlemenin devamında aslında anneoğul ilişkisinin geçmişine de vakıf oluruz. Farklı okumalara açık olan ve gücünü de buradan alan Yusuf üçlemesini tekrardan gündeme getirmemin ve bu üçlemenin bir anne-oğul ilişkisi üzerinden de okunabileceğini düşünmemin sebebi Kaplanoğlu'nun son filmi Bağlılık-Aslı.
Kaplanoğlu Bağlılık üçlemesinin ilk filmi Aslı'da, yeni doğum yapmış bir anne ile çocuğu arasındaki görünen ve görünmeyen bağlar üzerinden bir hikaye anlatıyor bize. Fakat Yusuf üçlemesinde taşrayı mesken tutan yönetmen bu sefer şehre geliyor.
Şık bir sitede kocası Faruk (Umut Kurt) ile yaşayan bankacı Aslı'nın (Kübra Pir) işe döneceği için bakıcı bulma arayışıyla başlıyor film. İstediği bakıcıyı bulma konusunda çok başarılı olamıyor. Ama bu sırada işe döneceği için de sütünün kesilmesi için uğraşıyor. Bebeği ise sütü bırakmak istemiyor. Tüm bu süreçte bakıcı olarak, kocası askerde olan ve kendi bebeğine değil de başkasının bebeğine bakarak geçimlerini sağlamayı hedefleyen Gülnihal (Ece Yüksel) ailenin hayatına giriyor. İki anne arasında çocuklara karşı belli bir yaklaşım farkı var. Aslı daha septik, Gülnihal ise içgüdüsel davranıyor. Ama nihayetinde iki anne de kendi çocuklarına bakamıyor.
Kaplanoğlu bu iki annenin hikayeleri, birbirleriyle ve çocukla kurdukları ilişki üzerinden bize modern hayatın çıkmazlarını gösterme niyetinde. Temelde film, anne-çocuk ilişkisinin ya da anne-çocuk arasındaki bağın günümüzde nasıl zor kurulduğunu ve orta ve alt sınıf arasında bu ilişkinin nasıl farklılıklar içerdiğini anlatıyor. Gerçi buradaki modern hayat meselesinde aslında şartları belirleyenin kapitalist sistemin olduğu da bir gerçek.
Aslı kariyerist, onun için çalışma hayatına geri dönmeyi düşünüyor ve biliyoruz ki insanı bu yola sokan günümüz kapitalist sistemi. Ki Gülnihal daha alt sınıftan biri. Görücü usulü ile evlenmiş, kaynanasıyla yaşıyor ama çalışmak zorunda ve onu da evladından ayıran yine kapitalist sistem. Fakat hem sınıfsal hem de yaşam kültürü olarak farklı dünyaların insanları. Ama aynı sistemin kurbanları...
Belki aynı sistemin kurbanları ama iki anne arasındaki temel fark yaşadıkları yabancılaşmaya yaklaşımları. Aslı bu yabancılaşmanın sonucu çevresindeki her şeye şüpheci yaklaşıyor. Ki kendi ailesiyle yaşadığı ilişkilerin de bunda etkisi var. Bu şüphecilik onun insanlarla sentetik ilişkiler kurmasına neden oluyor. Kocası da bu süreçte ona çok yardımcı olmuyor. Bu anlamda Aslı bu yabancılaşma sürecinde biraz da masumiyetini yitiren bir karaktere dönüşüyor. Gülhinal ise zaten kendi bebeğine niye bakamadığını sorgulama şansı bulamayanlardan ve zaten yaşadığı yabancılaşmanın da pek farkında değil. En iyi bildiği şeyi yapıyor, çocuğuna veremediği sevgiyi Aslı'nın çocuğuna vererek anneliğini yaşamaya çalışıyor. Ve bunu içten bir şekilde yapıyor ve daha masum bir karakter olarak filmde beliriyor.
Kaplanoğlu bu iki annenin iç içe geçen öyküsünü anlatırken hikaye zaman zaman sınıfsal, zaman zaman yaşam kültürü anlamında iki anneyi karşı karşıya getiriyor. Aslı'nın hezeyanlı halleri, zaman zaman sınıfsal kibri karşısında Gülnihal'i hep o masumiyeti kurtarıyor. Ama bir noktada başka bir sert gerçek bu iki annenin dünyasını kökten değiştiriyor. Ki Aslı'yı da asıl kendine getiren bu gerçeklik.
İşte Türkiye'nin Oscar adayı ‘Bağlılık Aslı’nın fragmanı!
Dolayısıyla Bağlılık- Aslı, modern hayat, hatta kapilalist sistemin anneçocuk ilişkilerini nasıl değiştirdiğini, bu süreci farklı şekilde yaşayan iki annenin hikayesi üzerinden anlatırken ebeveynlik üzerine ciddi ciddi düşünmemize sağlıyor. Özellikle annelik meselini ele alsa da babalığı da sorgulamayı es geçmeyen film, aile ile kurulan güçlü ya da zayıf bağların insan hayatına etkilerini de dert ediyor.