Müzayede rekorları kırıldıkça, sanatçılarımız yurt dışında sergi açtıkça sanatsal olaylar daha çok ilgimizi çekiyor kabul edin. En azından umalım da çeksin... Sadece yerli değil global sanat olayları da artık daha fazla insanın gündeminde. Çünkü sanat evrensel... Çünkü sanat bireyselleştirilmemeli...
Peki ama bu hafta dünyanın konuştuğu sanat olayları neler....
Önce yerel gidelim ve Fatma Bucak'ın New York'ta açtığı sergiyi bir gezelim. Sonra Mona Lisa neden taşınıyormuş, Parisli parfümörler tablolardan esinlenerek parfüm mü yaratıyormuş bir bakarız. O halde sanata doyduğumuz bir hafta sonu olsun diyelim. Ve sadece gezmeyi, eğlenmeyi düşünmeyin aynı zamanda müzelere de göz atmayı unutmayın diye dileyelim...
New York'taki dev heykel
John F. Kennedy'nin sanat adına yaptığı en iyi şeylerden biri vergi talep etmemesiydi. Bu sayede sanatın merkezi Fransa ve İtalya'dan ABD'ye taşınmış oldu. O yüzdendir ki bugün hâlâ ABD sınırları içinde sergi açmak tüm dünyadan sanatçılar için önemli bir yer teşkil eder. Bizim milli sanatçılarımız da çoğu kez New York'ta önemli galerilerde sergi düzenledi. Bunların son örneği ise Fatma Bucak oldu. Sanatçının A Colossus on Clay Feet (Kil Ayaklı Dev Heykeli) çalışması New York İtalyan Kültür Merkezi'nde Premio New York ödülleri bünyesinde sergilendi.
Performans, fotoğraf, ses ve videodan oluşan sergide sanatçı peyzaja ve toprağa odaklanmış. Şantiye alanlarından topladığı ahşap parçaları sanat eserine dönüştürmüş. Dikkat çeken, beğeni toplayan bir sergiye de ev sahipliği yapmış. O halde, yaşasın sanatla kıtalar arası yolculuk etmek diyoruz. Ve Fatma Bucak'ın New York'ta düzenlenen bu sergisini ayakta alkışlıyoruz.
Sergi gerçekten ilham verici ve ilgi çekici...
Hani Banksy'i tanıyan yoktu!
Sanatta gizemli olan her daim daha çok ilgi görüyor. Bu konuda sokak sanatçısı Banksy'i ilk sıraya koyabiliriz. Kim olduğuna dair pek çok duyum var. Lakin bu kez benim konum bu değil. Yaklaşık 15 yıldır başta İngiltere olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde yaptığı sokak resimleriyle ünlenen Banksy ülkemizde de Karaköy'de oldukça iddialı bir sergiye ev sahipliği yapmıştı. Son olarak Banksy isimli sokak sanatçısının yeniden gündeme gelme nedeni ise Glastonbury Müzik Festivali'nde sahne alan Stormzy'nin yeleğini tasarlamış olması.
O halde gerçekten Banksy ismini kullanan sokak sanatçısı ünlü biri mi, ses sanatçısı mı ya da kim? İşte tüm bu sorular bir kez daha dünya gündemini kurcalamaya başladı. Elbette sanat gündemini...
Ya sanat eserleri koksaydı?
Elbette güzel kokulardan bahsediyorum. Yoksa eskimiş, çürümüş gibi kötü kokular mevzu bahis değil. O halde dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi Paris'teki Louvre'a bir uğrayalım. Müze yetkilileri Fransa'daki en önemli parfümör yani koku uzmanıyla iş birliği yaptı ve en değerli birkaç kadın portresine koku bulmasını istedi. Maalesef bu portreler arasında Mona Lisa yok. Ama Mona Lisa'ya dair bir haberi tam da bu noktada paylaşabilirim. Tam 14 yıl sonra eser ilk kez asıldığı yerden kaldırılacak ve Medici Galerisi'ne taşınacak. Bu olay 16 Temmuz'da gerçekleşecek. Yaz boyu tablo sadece 100 adım ötedeki galeriye geçiyor.
Gel gelelim esas konumuza: Müzedeki önemli eserler için yaratılacak parfüm konusuna. Aslında turist çekmek için hiç de fena fikir değil.
Venus de Milo gibi sanat tarihinin önemli eserlerinin nasıl koktuğunu da anlayabilmemiz için parfüm şirketi hızla çalışıyor. Kısacası yakında Lorenzo Bartolini'nin Peri Kızı ve Akrep, Jean Honore Fragonard'ın The Lock (Kilit) Georges de la Tour'un Joseph the Carpenter isimli eserlerini görmekle kalmayacağız aynı zamanda kokularını da duyacağız.
Elbette bu durum da sanat dünyasını ikiye bölmüş durumda. Sırf daha çok ilgi çekmek için bu tarz yeniliklere gerek var mı? Yoksa koklamak görmenin yarısı mı? O halde size şimdiden iyi düşünmeler...
Diziden müze olur mu?
Asmalı Konak, Aşk-ı Memnu, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz... Sizce bu dizilerin müzeleri olsa fanatikleri kuyruk oluşturmaz mı? Malum Bihter'in ölüm yıldönümünde hâlâ yas tutanlar var. Üstelik bir kitabın müzesi oluyorsa bir dizinin neden olmasın değil mi! Bu konu yani bir diziden müze yapılıp yapılmayacağı son günlerde dünyada tartışılan bir başka konu. Neden mi çünkü bir döneme damgasını vuran ABD'nin Seinfeld dizisinin New York'ta müzesi açılıyor. 2015 yılında beş günlük bir denemesi yapılmıştı aslında. Ama bu kez eylül ayında açılacak ve 2020 Şubatı'na kadar açık kalacak. Karakterlerin ikonik sahneleri, kostümleri ve çok daha fazlası da bu müzede sergilenecek. Madem diziler bu kadar günümüzün ayrılmaz bir parçası oldu, onlardan müze yaratıp bittikten yıllar sonra da hayranları üzerinden para kazanmak akıllı bir yatırım olabilir. Peki ama bu müzeyi açmak sanata dair bir yatırım yapmak mı değil mi? İşte asıl sorulması gereken soru bu...
Anish Kapoor'un eserine saldırı
Hindistan doğumlu Anish Kapoor Londra'da yaşıyor ve dünyanın en önemli heykeltıraşlarından biri. Beş yıl önce Sakıp Sabancı Müzesi'nde yapılan sergide eserlerini yakından görme şansına kavuşmuştuk. Günümüzün en ünlü, en başarılı heykeltıraşlarından Kapoor'un şüphesiz tüm dünyada en çok bilinen işi ABD'nin Illionois eyaletinin Chicago kentinde, Millenium Park içinde bulunan Bulut Kapısı isimli eseri.
110 ton çelik kullanılarak üç yılda tamamlanan heykel, hem devasa boyutu hem de malzemesiyle turistlerin çekim merkezlerinden biri. Eser aynı zamanda şehrin simgesi haline gelmiş durumda. Öyle ki Chicago'ya gidince yapılacaklar arasında Kapoor'un bu heykelini görmek ve önünde fotoğraf çektirmek ilk sırlarda yer alıyor.
Ayna görevi gören gövdesi sayesinde herkesin kendisini görmesini sağlamak istemiş Kapoor. Bu heykel saldırıya uğradı. Birkaç gün önce yedi kişi heykele saldırmaktan göz altına alındı. Saldırganlar heykelin alt bölmesine boya ile "35. ekip" yazmış. Aynı yazı heykelin bulunduğu parkın duvarlarından birinde de yazıyor. Chicago Polis Departmanı kısa süre içinde yazıyı deterjanla çıkarmayı başardıklarını açıkladı. Yine de henüz kimse bu suçtan ceza almadı. 2006 yılından beri şehrin simgesi olan bir heykele ve parkın duvarına neden böylesi bir yazı yazılmış henüz kimse bilmiyor.
Boğaz'ın en yenisi: Pür Bosphorus
Les Ottomans Hotel'in denizle buluştuğu bahçede kurulan Pür Bosphorus, yaz sosyalliğinin en ihtişamlı yeri olmaya aday. Boğaz'ın tüm ihtişamını hissettirecek kurguda hazırlanan mekan, Akdeniz mutfağının seçkin lezzetlerini menüsünde barındırıyor. Neler mi var?.. Mercimek köftesinin 'nigiri' yorumu, levrek ceviche, Türk usülü 'pintxo' olarak adlandırılan kokoreç ve kuzu ciğerli karışım, çıtır baklava hamuruyla hazırlanan levrek baklava gibi farklı lezzetleri İstanbul'da başka bir mekanda bulamazsınız, hepsi buraya özel. Ayrıca özel yaptırılan odun meşe fırından da hamurişi lezzetler misafirlere sunuluyor.
Mekan, havuz başı canlı müzik partilerinde de sürpriz isimleri ağırlıyor. İlk anlaşmasını eğlenceli şarkılarıyla bilinen Fransız yıldız Danny Brilliant'la yapan Pür Bosphorus dünyaca ünlü başka isimleri de havuz başında ağırlayacak. Ve Pür Bosphorus ile ilgili bir son dakika dedikodusu verelim. Çok yakında New York'ta da şubesi açılacak ve aynı menüyü Amerikalıların beğenisine de sunacaklarmış, bizden söylemesi...
Bodrum'da neler oluyor?
EN MERAK EDİLEN MEKAN
Açık ara Kai Beach. Bu yaz el değiştirdi ve Deniz Zengin işletmesine geçti. Konumu mükemmel, beach partileri epey eğlenceli. Peki ama neden mi Kai? Şu ana kadar gördüğüm Bodrum'un en kalabalık yeri. Hem eğlenmek hem iyi yemek yemek hem de turkuvaz denizde kulaç atmak için... Başka ne sebep olabilir ki!
BARBELO KAPILARINI AÇTI
Didem Özgen işletmesindeki, Sami Savatlı tarafından mimarisi yapılan Tilkicik Koyu'nun en güzel yerinde yer alan Barbelo sonunda kapılarını açtı. En güzel tarafı bembeyaz kumsalı. Ama geçen haftaya damgasını vuran az kalorili ve çok sağlıklı kaktüs yemekleri seçeneklerini merak etmiyor değilim. Bir de Didem Özgen'in muhteşem enerjisini...
SALI MANTISI KAÇMAZ
Türkbükü'nün vazgeçilmezidir Mavi Suits.... Hem otel hem Arnavutköy Balıkçısı olarak hizmet veriyor. Bu yaz barında ve işletmesinde de yenilikler söz konusu. Mavi Suits'in başında yıllardır tanıdık bir isim Cemal Yarar var. Ve meşhur salı mantısı muhabbeti devam ediyor. Sırf bu mantıdan tatmak için bile salı günü Türkbükü Mavi Suits'e gitmeye değer diyorum ve karbonhidrattan korkmamanızı öneriyorum.