"Yemek için yaşayanlar" sözünün yerini günümüzde "Yemek için gezenler" aldı. Malumunuz artık turizmin en önemli kollarından biri gastronomik deneyimler sunan rotalar... Kültür-sanat turlarının bile önüne geçmiş durumda. Zaten bir ülkenin, bir şehrin tarihini, kültürünü anlamak için onun sunduğu mutfak geleneklerine de bakmak gerekiyor. Dünyada yemek için seyahat edenlerin sayısında ciddi bir artış söz konusu. Araştırma şirketlerine göre son 10 yılda gastronomi tatiline çıkanların sayısı yüzde 12 arttı. Bunu sosyal medya paylaşımlarından da anlayabiliriz. Örneğin Food Travel Monitor'un iki yıl önce yaptığı araştırmaya göre seyahat eden ve sosyal medya kullanıcısı olanların yüzde 61'i yediği yemekleri ve içtiklerini Instagram, Facebook gibi sosyal mecralarında paylaşıyor. Yüzde 59'u yeme-içmenin seyahatte etkisinin beş yıl önceye oranla çok daha fazla olduğunu düşünüyor. Araştırmaya göre tatilcilerin yüzde 47'si yerli marketlerden yiyecek-içecek alışverişi yapıyor. Yüzde 81 ise yeme-içme kültürünün ülke tarihi hakkında çok şey söylediğine inanıyor. O halde ne duruyoruz. Hemen gastronomik bir tatile çıkıyoruz. Zaten bu yüzdendir ki dünyanın pek çok yerinde seyahat ve gastronomi üzerine yayınlar yapılıyor, kitaplar basılıyor. Bunlardan bir tanesi de ABD'de bir kitapevinde benim gözüme takılıyor. Kitabın adı Food Trails yani Yemek Rotaları. Hafta sonu için bile gitmeye değer 52 tatil destinasyonu var kitapta. Önerilen destinasyonlar içinde İstanbul da var. Aslında keşke Diyarbakır, Adana, Antakya ve Karadeniz olmak üzerek pek çok yer daha olsaydı diye geçiriyorum içimden. Ama dünyada sadece 52 yer ile sınırlı tutmuşlar.
İSTANBUL KEBAP ROTASI
Japonya, İspanya, İtalya, Yunanistan, Hindistan, Vietnam kitapta olmasını beklediğim yerlerden bazıları. Ama açıkçası Jamaika, Seyşeller gibi yerleri arka kapakta görünce şaşırıyorum. "Biz buralara deniz, kum, plaj ve doğa turizmi için gitmiştik meğer tadılması gereken ne çok lezzet varmış!" diyorum. Sonra da bir sonraki tatilimin rotasını oluşturmak üzere kitabı incelemeye başlıyorum. Kitabın yazarları yaklaşık 50 kişi. Türkiye ile ilgili bölümü Virginia Maxwell yazmış. Kitapta İstanbul için Kebap Rotası başlığı yer alıyor. Her destinasyonla ilgili üzerinde işaretler yer alan birer mini harita da var. Kebabımıza, sokak yemeklerimize, dönere, şiş köfteye, İskender kebaba methiyeler düzülüyor. Mısır Çarşısı, Kapalı Çarşı görülmesi gereken adreslerin başında sıralanıyor. Baklava için Develi, kahve satın almak için Kurukahveci Mehmet Efendi öneriliyor.
KADINLAR PAZARI'NDA BÜRYAN KEBAP
Sokak yemekleri için kitabın favorisi Kılıçlar Caddesi üzerindeki seyyar satıcılar. Özellikle buradaki kokoreççilerin çok başarılı olduğunu yazıyor. Kapalıçarşı içerisindeki Gaziantep Burç Kebap'ta kömür ateşinde pişen Adana kebabın mutlaka yenilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Ama kitaba göre İstanbul'da en ilginç gastronomik deneyimi Kadınlar Pazarı'nda. Bölgenin tarihi, Anıt Park detaylı şekilde kitapta yer alıyor. Büryan kebabı ise ağız sulandıran yemek olarak geçiyor. Malumunuz büryan kebabı ile ilgili Siirt'e mi yoksa Bitlis'e mi ait olduğu hakkında tartışmalar sürüp gider. Kitapta ise Siirt bölgesine ait olduğu yazıyor. Hamdi Ocakbaşı, Asmalı Canım Ciğerim, Zübeyir Ocakbaşı da kitapta yer alan diğer adresler. Otelde konaklamak içinse 10 Karaköy ve Sultanahmet'teki İbrahim Pasha tavsiye ediliyor.
ORTA AVRUPA'DA KOYUN PEYNİRİNE DOYMAK
Burada bir pozitif ayrımcılık yapacağım... Zira Orta Avrupa ülkeleri benim favori tatil yerlerim. Avusturya, Polonya, Ukrayna, Çekya, Macaristan gibi ülkelerle komşu olan Slovakya'nın mutfağının dillere destan olduğunu biliyor muydunuz.... Ben şahsen biliyordum ama kitaptaki notları okuyunca bir kez daha gitmek istedim. Öncelikle başkent Bratislava ve diğer bölgelerde koyun yetiştiriciliği ön planda. Bu yüzden koyun peyniri ve koyundan yapılan yemekleri epey iddialı. Lahana ve sosis çorbası, patates mantısı, ay şeklindeki mantıları en ünlü yemekler. Hem mola vermek hem de gastronomik lezzetler almak için Bratislava Flagship Restaurant en doğru adres. Üstelik kazık da değil. Peynirler de yerel çiftlikler de yapılıyor. Slovak yemeklerinin nasıl yapıldığını öğrenmek istiyorsanız Chef Parade'e uğramalısınız. Burada İngilizce yemek eğitimleri düzenleniyormuş. Biofarma Priroda ise 100'ün üzerinde koyun, at, ördek, tavşan ve benzeri hayvanların olduğu bir çiftlik. Çocuklu akşam yemekleri için Slovakya'nın en popüler adreslerinden biri.
AND DAĞLARI'NDAN TABAKLARA
Dünyanı En İyi 50 Restoranı listesinde Peru'nun başkentinden tam beş yer var. Elbette Lima'yı atlamak olmazdı. Kitabın en büyük kısımlarından biri de And Dağları ve Amazon Ormanları'ndan da beslenen Lima restoranlarına ayrılmış. Dünyanın En İyi Restoranları listesinde birkaç yıldır ilk beşte yer alan Central, Amazon'dan beslenen bir yer. Dünyanın başka yerinde tadamayacağınız sebzeleri ve bitkileri burada deneyimleyebilirsiniz. Tadım menüleri epey pahalı. Ama a la carte alırsanız makul fiyata da çıkabilirsiniz. Peru'daki restoranlarda bu denli tadım menüsü olacağı kimsenin aklına gelmeyebilir. Ama dünyanın en iyi şefleri marifetlerini konuşturmak üzere Peru'nun başkenti Lima'ya gelmiş. Astrid Y Gaston yani Dünyanın en iyi 12. restoranının sahibi ve şefi. Benim için önemi ayrı zira burada evlenme teklifi aldım. Tadım menüsünde tam 28 tabak yemek var. Tüm yemekleri lezzetli ve ambiyansı çok şık.
ŞEF YERİNE BÜYÜKANNE REÇETELERİ
Jamaika'ya gittim. Hem de birden fazla. Gerçi bunun arkasına üçten az olduğunu da eklemeyelim. Ama yeşilliği, doğası, denizi ve plajıydı gitme nedenimiz. Bir de müzikleri elbette. Meğer yemekleri de en az müzikleri kadar ön plandaymış. Jamaika'da meğer ünlü şeflerin tarifleri değil anneanne ya da babaanne tarifleri makbulmüş. Hatta pek çok restoran, kafe ve otelde bile bu geleneksel tariflere sadık kalınırmış. Elbette deniz mahsulleri burada da ön planda. Balık dışında, mısır, kahve, ananas, tatlı patates de yemeklerinde çokça kullanılan ürünler.
ULUSAL YEMEK: ACKEE MEYVESİ
Ackee meyvesi ve cod balığından yapılan yemek Jamaika'da ulusal yemek olarak biliniyor. Cumartesi ya da pazar sabahları kahvaltıda servis ediliyor. Ackee meyvesinin görüntüsü pişmiş yumurtası anımsatıyor ve tuzda balıkla servis ediliyor. Kitabın bu ulusal tarifi yemek için önerdiği adres Smurf's Cafe. Menüde pancake, waffle, omletler gibi pek çok seçenek olmasına rağmen ackee ve tuzda balık yenmesi öneriliyor.
SEYŞELLER'DE TROPİK VE BAHARATLI YEMEKLER
Aslında tropik ve baharatlı yemeklerin bir arada kullanılması fikri bile insanı cezbedebiliyor. Ama birçoğumuz Seyşeller'i ve ana adası Mahe'yi balayı destinasyonu ve romantik tatil yeri olarak bilirdik. Eminin oralara kadar gitmiş ve asla kaldığı otelden dışarı çıkmamış arkadaşlarım bile vardır. Oysa bu toraklarda yaşayan ırklar zaman içinde farklı sebze-meyveleri ve yemek reçetelerini adaya getirmiş. Mahe 1770'li yıllarda Fransızlar daha sonra İngilizler tarafından yönetildi. Bu da adada tarçın, patates, biber, hindistancevizi ağaçları, pirinç gibi farklı ürünlerin yetiştirilmesini sağladı. Afrika etkisi ise Seyşeller'de 1800'li yıllardan sonra gerçekleşti. Peki ama ne yemeli? Kitaba göre onlarca çeşit taze balık seçeneklerinden birini mutlaka denemek gerekiyor. İster hindistancevizi soslu, ister zencefil pestiliyle kaplı, isterseniz de sarımsaklı marineli balıkların hepsi enfes.
ADRESLER
Seyşeller'de uğranması gereken ilk adres Victoria Market. Burada konuşulan Kreolce dilini anlamasanız da pazarlık yapıp enfes balık ve deniz ürünlerini tadabilirsiniz. Marie Antoinette ise 60 yıllık bir işletme. Patlıcan kızartması, papağanbalığı kızartması, papaya reçeli gibi tatlarıyla ünlü. Kitapta karamalize muzlarının da mutlaka tadına bakılması gerektiği yazıyor.