Marvel dünyasında X-Men'i diğerlerinden ayıran, dünyanın uzun zamandır başına musallat olan ve artık önemli bir sorun olarak görülen öteki meselesini ele alması. Serinin, insanların bireysel ve toplumsal olarak farklı olana yaklaşımını sorgulayan yanı, çoğunluğun azınlık üzerinde kurmaya çalıştığı tahakküm, X-Men'i her daim güncel kıldığı gibi politik hale de getiriyor açıkçası... Farklı olandan korkmakla başlayan süreç tehlikeli bir girdaba sokuyor insanları ve toplumları... Önce farklı olan ötekileştiriliyor, sonra kriminalize edilerek suçlu gösterme ve cezalandırmaya çalışma faslı başlıyor. En sonunda farklı olanı yok etmeyi istemeye kadar varıyor iş... X-Men serisi yıllarca bu sürecin nasıl tehlikelerle dolu olduğunu ve bu yaklaşımın da kimseye bir faydası olmadığı anlattı bize... Aslında gördük ki esas mücadele; hem insan hem mutant dünyasında savaşı isteyenlerle, birlikte yaşamak isteyen arasında cereyan ediyor... İki tarafta da yaşanan olaylar bağlamında karakterlerin sürekli şahin ve güvencin çizgisinde yer değiştirmesi hem seriyi diri tutuyor hem de hikayesini zenginleştiriyor. Bu anlamda serinin zirvesi X-Men: Geçmiş Günler Gelecek filmi denebilir. Fakat X-Men'in bu çizgiden, yani öteki meselesini ele almaktan vazgeçtiği an nasıl tökezlediğini üç yıl önce X-Men: Apocalypse filminde gördük. Çünkü XMen diğer seriler gibi temelde iyiler ve kötüler mücadelesine indirgendiği an büyüsünü kaybediyor... Apocalypse'in de dramı buydu. Aksiyona teslim olmuş ama büyüsünü kaybetmiş bir X-Men filmiydi. Serinin senaristlerinden Simon Kinberg'in yönettiği X-Men Dark Phoenix'in de temelde sorunu bu... Öteki meselesini ele alıyormuş gibi görünse de aslında bambaşka bir hikaye anlatıyor.
ARTIK X-WOMEN OLSUN
Film en güçlü mutantlardan Jean Grey'in hikayesi üzerine kurulu. Uzayda yörüngesini kaybeden bir mekiği kurtarma operasyonunda enerji çarpmasına maruz kalan karakterimiz değişir ve sevdiklerine bile zarar verir hale gelir. Fakat ona çarpan enerji dalgasının peşinde uzaylılar da vardır. X-Men ekibi hem Jean Grey'i kurtarmak hem de bu uzaylılarla mücadele etmek zorundadır... Dolayısıyla X-Men çizgisi dışına çıkıp, önümüze aslında uzaylı istilasına karşı mücadele eden kahramanlar hikayesi koyuyor. Klasik uzaylı istilası hikayesini farklı kılacak bir yanı yok filmin. Sadece mutantların güvercinlerin başı olarak kabul edilebileceğimiz Charles Xavier'in kararlarını sorgulaması, onun iktidarına karşı çıkması kayda değerdi. Ama o kadar. Ayrıca Simon Kinberg serinin has yönetmeni Bryan Singer kadar da yetenekli değil. Filmin, hikaye, karakter ve aksiyon dengesini tutturma konusunda sorunları var. Yönetmen hikayeyi anlatırken dolu dizgin bir aksiyona yükleniyor. Yükleniyor ama aksiyon sahnelerini çarpıcı kılma konusunda pek bir yaratıcılık sergileyemiyor. Ama naçizane yönetmenin en önemli sorunu duygu oluşturamaması. Ki bu büyük sorun. Ne diyelim, serinin en zayıf halkalarından biri X-Men Dark Phoenix. Unutulmayacak tek yanı Raven'ın serinin X-Men yerine X-Women olarak anılması gerektiği çıkışı... Eee haklı da sayılır, kadın mutantların sayısı erkekleri çoktan geçti...