Türk popüler müziğine pek çok yeni ses kazanndıran; 1970'lerin, 1980'lerin Altın Mikrofon'lu, Altın Güvercin'li şarkı yarışmalarının üzerinden yeller esiyordu. Yıl 2004... atv, Akademi Türkiye adlı bir müzik yarışmasıyla müzik yarışması ruhunu yeniden ateşlendirip, dönemin 'gözetleme' formatına da uygun olarak, yarışmacıların günlük muhabbetlerini de odalara getiriyordu.
Akademi Türkiye'den birinci olarak çıkan Barış Akarsu hazin bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrıldı. İkinci Özgür Çevik'in kariyeri ise müzikte değil oyunculukta yükseldi. TV dizileri ve sinema Çevik'i kendi dünyasına hızla çekti. Başarılı da oldu.
Bu yarışmanın üzerinden 15 sene geçti. 15 bin adayın başvurduğu yarışmada, ikinci finale kadar yükselip altıncı olan bir isim vardı: Elçin Matben... Ajda Pekkanvari vokali ve fiziğiyle dikkat çekiyordu. Ama ne yazık ki bu tür müzik yarışmaları dönemi kurtaran şov programlarıydı aslında. Hiçbir yapımcının elinde sihirli bir değnek yoktu. Hayalleri gerçekleştirmek talihin birinci vazifesi olsa da insanın çabasına bağlıydı.
SESİ VE RUHU PİŞTİ
İşte Elçin Matben de, yarışmadan sonra boş durmadı aslında özel kanallardan sunuculuk teklifleri aldı. Başarıyla da yürüttü işlerini. Müzikten hiç kopmadı. Orkestrasıyla çeşitli mekanlarda sahne aldı. Sesi ve ruhu da iyice pişti hayatın ateşinde.
Çocuk yaşında kendi haberi olmadan, babasının gönderdiği bir kayıtla kendini Akademi Türkiye yarışmasında bulan Matben: "Güzel bir deneyimdi ama zaman içinde, yani aslında büyüdükçe, müziğe ve hayata kafa yordukça müzik yarışmalarına olan inancım azaldı. Ya da şöyle söyleyeyim, müziğin yarıştırılacak bir şey olmadığına karar verdim. Birinin ruhunu delen hüzünlü bir şarkı başkasına hiç etki etmeyebilir, birinin kalbinde yüzlerce kapı açan bir ses başkasının kalbinde tek kapıyı bile tıklatamaz... Müzik ve ses kişiye özel. Sanıldığı kadar kitlesel bir olay değil aslında..."
SAMİMİYET ARIYOR İNSAN
Matben'in vokalinde 1970'lerin dünyasından fırlamış bir naiflik, bir buğu ve zarif bir Türkçe var. "Zaten 1970'lerin sesleri, müzikleri başucu şarkılarımdır" diyor.
'Pop patlaması' diye adlandırdığımız 1990'lar gibi değil artık dönem. Aynı aranjörlerin, aynı firmaların, aynı yapımcı ve 'imaj meykır'ların tornasından çıkan sözler, yüzler döneminde değiliz. Sosyal medyanın dijital imkanları müzik üretip paylaşmayı, müzisyenin kendi kitlesini bulmasını kolaylaştırdı. Matben de sırf bu yüzden kendi firmasını kurmuş ve ilk albümü Zehirli Elma'yı kendi yayınlamış. "Bu 15 senede evlendim, bir çocuğum oldu. Müziğin ne olduğu üzerine ise de epey kafa yordum. Ve çözdüm sanırım. İnsanların aradıkları ne şaşalı konserler, ne şaşalı organizasyonlar. Samimiyet, sadece samimiyet. Müziğiniz, sözlerimiz samimiyse ve ruha dokunuyorsa mutlaka kendi kitlesini kendi ruh kardeşlerini buluyor... Dijital dönemin müzik piyasasına pek çok zararı olmuş olsa da, müzisyenlerin kendini dinleyiciye sunması açısından pek çok tekeli ortadan kaldırdı..."