Su damlası gibi bir ses... Varlığını müziğinde sırlayan bir ruh. Öyle ki, başka bir ruha 'ben de buradayım' diye haykırmadan dokunuyor. Belli ki epey yol kat etmiş bugüne kadar. En sert sözünü bile ninni gibi, bir şehir ninnisi gibi söylüyor. Cazın genişliği, alaturkanın kalbi 12'den vuran hüznü... Güneş Özgeç'ten bahsediyoruz. Kendisi uzun zamandır, İstanbul sahnelerinde kemanıyla dans edip şarkı söylüyordu... Keman çalmak, aynı anda dans etmek ve şarkı söylemek. Üç meşakkatli sahne uğraşını bir arada yürütüyordu. Özgeç artık kendi şarkılarını söylüyor. Üç single arka arkaya yayınladı. Şarkılarını kliplendirdi. Bize de kapısını çalıp, nereden gelip nereye gittiğini konuşmak düştü...
- Müzisyen bir ailede büyüdüğünüzü biliyorum... Geçmişe baktığınızda neler görüyorsunuz?
- İstanbul, Kadıköy Moda'da doğup büyüdüm. Babam müzisyen, besteci Ömer Özgeç, annemse dil tarihde tiyatro eğitimi almış, kariyerineyse TRT'de seslendirme yönetmeni olarak gerçekleştirmiş; Ayten Özgeç... Müzikle ilişkim her zaman çok iyiydi, şarkı söylemek konuşmak kadar rahattı benim için, babam da bütün gün evde şarkı söyleyip gitar çalardı, çalışırdı, beraber de söylerdik, küçük besteler yapardım ama ciddi bir şekilde müzikle ilgilenmeye başlamam konservatuvara girmemle oldu. Ailemin yönlendirmesi ve benim de isteğimle 11 yaşımda Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Keman Bölümü'ne giriyorum ve profesyonel müzik hayatım bu şekilde başlamış oluyor aslında.
- Üç single arka arkaya yayınladınız. Şarkılarınızdan, içeriğinden bahseder misiniz?
- Kahve yayınladığım ilk şarkım; eğlenceli bir şarkı, biraz swing, biraz alaturka. Gerçi swing ya da diğer bir deyişle gypsy caz da cazın Avrupalı Çingeneler tarafından yorumlanmış hali olduğuna göre, benim de swing'e macunlu klarnet eklemem çok absürt değil diye düşünüyorum... Kahve'yi kaydettikten bir yıl sonra yayınladım, neden bilmiyorum ama bir şey tuttu beni, zamanı gelmemişti herhalde, demlendi. Yeni şarkılar için artık beklemiyorum, sırası geldikçe paylaşıyorum. İkinci teklim Ikaria'yı Kahve'den iki ay sonra yayınladım. İnsanlar Ikaria'nın anlamını merak ediyor; az bilinen, neredeyse hiç turistik olmayan bir Yunan adası Ikaria, basitliğiyle büyüledi beni. Ve son yayınlanmış olan teklim Sonbahar, müzikal yolculuğuma dair bir şarkı diyebilirim, biraz hüzün, biraz korku, biraz da cesaret.
- Şarkı yazmak sizin için ne ifade ediyor? Sözel dünyanızın içeriğinde neler var?
- Unutmak istemediğim ya da unutamadığım anları şarkı yapıyorum, fotoğraf gibi ama müzikle!Şimdiye kadar hep böyle bir hisle yazdım şarkılarımı. Anlarımın, anılarımın albümlerini oluşturmak, paylaşmak, bir ağızdan söylemek istiyorum.
- Keman çalmanın sesinize, şarkı söyleminize etkisi, katkısı oldu mu sizce?
- Keman insan sesine en yakın çalgı derler, aynı zamanda solo bir çalgı olduğu için de zaten şarkı söyler gibi çalınır. Şarkı söyler gibi çalmak ya da keman çalarmış gibi söylemek. Fakat enstrümançalmanın söylememe katkısı olduğu gibi, düzenlemelerimi yapabilmeme de yarıyor ve aslında bu da bana büyük bir hediye.
- Yaptığınız müziğin türünü ne olarak açıklarsınız? Bağımsız ve tarife gelmez bir müzik misizce?
- Kendimi tek bir tarzla sınırlamaktan kaçınıyorum. Pop, caz ve yerel öğeleri kullanarak tarzlar arası farklılıkları bir çerçevede toplayıp, öykümü öne çıkarmayı seviyorum. Zaman zaman yerel ve pop-caz öğeler barındıran alternatif pop da diyebiliriz.
- Yakında bizi neler bekler?
- Nisan ortasında yeni bir tekli geliyor, ismi Düş, şimdiki en büyük heyecanım bu şarkı. Ekim ayında da bir albüm olacak, günlerim bunu düşleyerek geçiyor. Bunun yanında konserler, buluşmalar da sürüyor.
- Keman sizin için ne ifade ediyor?
- Keman olmazsa olmaz gibi, yani büyümeye başlamamdan itibaren hayatımın en önemli yerinde olan bi rşey, bunu anlatmak çok zor, yani kemansız bir hayat yaşamadığım için tasvir etmekte zorlanıyorum. Çocukluk arkadaşı gibi, iyisiyle kötüsüyle yanımda, hep de olacak. Mutluluk, üzüntü, öfke, aşk, nefret... Hepsi benim için.