"Evde çeşitli enstrümanlarla dolu bir oda var. Kapısı açık. Çocuklar istedikleri zaman o odaya girebiliyor. Oradaki enstrümanlarla oynamak, müzik yapmak serbest. Onlar bizim oyuncaklarımız..."
Yudum, Damla ve Tamara. Onlar, Gürcü ve Karadeniz müziğine yıllarca emek veren değerli müzisyen Bayar Şahin'in kızları. O enstrümanlarla dolu küçük oda sayesinde küçük yaşta kalplerine yerleşen müzik aşkını konservatuvar eğitimiyle taçlandırıp babalarının kimi zaman yanında kimi zaman da izinde müzikal yolculuklarına devam ediyorlar.
Gürcü müziği geleneğinde yer alan polifonik/ çok sesli şarkı söyleme üslubunu benimseyen kardeşlerin yaşadıkları toprağı eşsiz kılan kültürlere ilişkin merakları da onlara yolculuklarında eşlik ediyor.
İkizler Damla, Yudum ve küçük kardeşleri Tamara ile Samida'nın ilk albümü Alaca'yı konuşmak için bir araya geldik. Birbirlerine ne kadar düşkün olduklarına yakından tanık olduk. Arada tatlı tatlı atışsalar da aralarındaki bağın gücünü hissetmemek imkansızdı. Sadece seslerinin güzelliği ile değil, güler yüzleriyle de kısa sürede kalplerimizi fethettiler.
- Evde enstrümanlarla dolu bir oda var. Peki babanız sizi enstrüman çalmanız için yönlendiriyor muydu?
- Yudum Şahin: Yol gösteren, çok iyi bir baba. Rol modelimiz. Ama bizi hiç zorlamadı. Biz gidip babamıza "Baba bak, bunu çalıyorum" diyorduk.
- Şimdi hepiniz ayrı ayrı enstrümanlar çalıyorsunuz değil mi?
- Y.Ş: Ben bağlama ile başladım. Sonra gitar ve çello çaldım. Panduri ailesiyle de ilgileniyorum.
- Tamara Şahin: Evde birden fazla enstrüman vardı. O yüzden birinden sıkılıp diğerine geçebiliyorduk. Yani evde bulunan tüm enstrümanlara el atmışlığımız var. Ben de keman çalmayı seçtim.
- Damla Şahin: Telli ve yaylılardan sonra ben de üflemelilere yöneldim. Flütle başladım, klarnetle devam ettim. İTÜ'de ana sazım meydi. Şimdi sahnede bir Gürcü çalgısı olan salamuri çalıyorum. Kimse çalacağımız enstrüman hakkında bizi yönlendirmedi. Hangisinin tınısı bizim için güzelse onda karar kıldık.
- T.Ş: Ablam (Damla) tellilere dokunamıyor.
- D.Ş Tellerden dolayı bir sıkıntım var, evet. Zaten üflemeli benim için kafi.
ANNEMİZ MUTFAKTA ŞARKI SÖYLÜYOR
- Annenizin müzikle arası nasıl?
- YŞ: Annemin de sesi güzel ama mutfakta söylemeyi tercih ediyor.
- Babanız müzisyen olmayı seçmenizden dolayı memnun mu?
- D.Ş: İlk kez 15 yaşında babamla birlikte sahneye çıktık. Yudum'la vokalistliğini yaptık, enstrümanlarımızla kendisine eşlik ettik. Uzun süre birlikte çalıştık. Sahnede bizimle olmak babamın hoşuna gidiyordu. Adeta birbirimizden güç alıyorduk. Sonra Tamara da aramıza katıldı.
HEMŞİN KIZLARI GİBİ SÖYLEDİNİZ
- İlk kez sahneye çıktığınızda neler hissetmiştiniz anımsıyor musunuz?
- D.Ş: Bir festival kapsamındaki bahçe konseriydi. Ellerimin titrediğini anımsıyorum. .
- Y.Ş: Sahnede hep uzun elbise giyiyoruz, bacaklarımızın titrediği belli olmasın diye.
- Başlangıç Karadeniz müziği değil mi?
- D.Ş: Karadeniz müziğiyle başladık. Babamla bir 10 yıl kadar beraber çalıştık. Şimdi ise Samida'yla 10 kişilik bir topluluğa dönüştük. Farklı müzik disiplinlerinden gelen arkadaşlarımızla birlikteyiz. Değişik coğrafyalardan eserleri hissettiğimizce düzenliyoruz. Kendi yorumumuzla icra ediyoruz.
- Albümdeki şarkıları nasıl seçtiniz?
- D.Ş: Hepsi daha önce de severek okuduğumuz eserlerdi. Hatta YouTube'ta bazılarının üç ses olarak acapella seslendirdiğimiz halleri de bulunuyor. Kıbrıs, Karadeniz, Kırım, Gürcistan... Türkülerle bir mozaik oluşturduk.
- Farklı dillerde şarkılar söylerken nelere dikkat ettiniz?
- D.Ş: Şarkıları söylerken dili iyi bilen ustalardan yardım aldık. Bu konuda çok hassasız. Örneğin albümdeki Norhars Ellim parçası Hemşince. Hikmet Akçiçek bize yardımcı oldu. Dört saat dil üzerinde çalıştık. Ama sonunda Akçiçek, "Kızlar Hopa'daki Hemşin kızları gibi söylediniz" dedi. Bayar Şahiı de Gürcüce şarkılarda yardımcı oldu. Doğan Canku, Ersel Serdarlı, Erdinç Gündüz ve Eter Darchidze gibi birçok değerli isim bize destek verdi.
- Albüme tepkiler nasıl?
- Y.Ş: Geçen hafta albümün ilk konserini verdik. Bir dinleyici yanımıza gelip "Ben sizi hiç bilmiyordum. Hatta buraya gelirken ayaklarım geri geri gitti. Oysa ne kadar güzel bir müzik yapıyormuşsunuz" dedi. Bu da bambaşka bir mutluluk. Demek ki hissettiğimizi hissettirebilmişiz.
SOBANIN KARŞISINDA ANNEANNENİN DİZİNİN DİBİNDE
- İyi anlaşıyor musunuz?
- Y.Ş: "Mükemmel bir şekilde anlaşıyoruz" diyemeyeceğim. Kardeşler arasında tartışma olmadan olmaz. Evdeki kapılar arada bir sert bir şekilde kapatılmalı. Damla'yla ikiz olduğumuz için aynı şeyleri aynı anda hissederiz çoğu zaman. Ben bir şeye kızdıysam o da kızıyor. Birbirimize giriyoruz. Sonra Tamara geliyor. Bizi sakinleştirmeye çalışırken o da dahil oluyor.
- D.Ş: Ama tartışmalarımız en fazla beş dakika sürüyor. Sonra normale dönüyoruz.
- Aynı evde mi yaşıyorsunuz?
- Y.Ş: Ailemizle yaşıyoruz. Tamara, okulu yüzünden hafta içi başka yerde kalıyor.
- T.Ş: Hafta sonları eve geliyorum, ama.
- Y.Ş: Hele bir gelme! (Gülüyor) Okulu bitince o da eve dönecek. Annem gün sayıyor. - Memleketiniz Artivin'e gidiyor musunuz?
- D.Ş: Köyümüze, Artvin'in Borçka ilçesine bağlı Macahel'e gidiyoruz. Bir vadide yer alıyor. Vadinin bir kısmı Gürcistan'da, bir kısmı Türkiye'de. Bebeklikten beri gidip geliyoruz.
- Y.Ş: Yazları babam "Çocuklar temiz hava alsın" diye bizi gönderirmiş. Hâlâ gidip geliyoruz. Hatta yazı iple çekiyorum. Anneannemin sobasının önünde, dizinin dibinde olmak bana yetiyor. Zaten köyümüzün rakımı çok yüksek, yaylayı da aratmıyor. Gürcistan'daki akrabalarımızla da bağımız devam ediyor.
- Gürcü dilini biliyor musunuz?
- Y.Ş: Dilimizi, eserlerimizi, oyunlarımızı biliyoruz. Çocukluktan beri kültürümüze dair her şeyi öğrenmek istedik ve öğrendik. Babamla annem bize bunları aşıladı. Bu çok önemli bir zenginlik. Birini bile öğrenmemiş olmak bizi üzerdi.
ANADOLU MÜZİĞİ BİZİM İÇİN ESAS
Samida'nın müzik direktörü Ali Kazım Akdağ: Samida değerli sanatkarları bir araya toplayan bir çatı. İcranın yanı sıra akademik ve yayın ayakları da var. Uzun zamandır bir sound ve icra tasarısı üzerinde çalışıyoruz. Sahnede canlı çalamayacağımız hiçbir şeyi albüme de koymuyoruz. Halk müzikleri yapıyoruz. Anadolu'da var olan müzikler bizim için esas ama farklı coğrafyalar da dikkatimizi çekiyor. Elimizde büyük bir zenginlik var. Bu toprağın çocuklarının kendi kültürlerine dair söyleyecekleri çok şey var. Kendi müziğimizin ve hissiyatımızın peşindeyiz.