İşletme okuyup ekonomi master'ı yapıyorsunuz. Ardından önce bankacılık sektöründe sonra aile şirketinde çalışıyorsunuz. Evleniyorsunuz, iki çocuk yetiştiriyorsunuz. Sonra bir gün şu soruyla karşılaşıyorsunuz: "Hayaliniz nedir?" Esra Zeynep Yücel çok değil, beş yıl kadar önce kendisine yöneltilen işte bu sorunun peşine düştü, yanıtı bulduğunda da hayalini gerçeğe dönüştürmek için kolları sıvadı. İşe vokal ve şan dersleri alarak başladı. Stanford Jazz Academy'ye kabul edildi, orada eğitim gördü. Birçok caz kulübünde sahneye çıktı. Geçen hafta piyasaya çıkan, Amerika'da kaydettiği Dear Frank albümü de bu uzun soluklu çalışmanın son meyvesi. Yücel'le müzik sesinin eksik olmadığı evinde buluştuk ve albümün hikayesini dinledik.
- Hayalinizin şarkı söylemek olduğuna karar verdiğinizde eşiniz ve çocuklarınız ne dedi?
- Kafama taktığım şeyi yapacağımı bildikleri için bir tepki göstermediler. Ama bence kimse "Esra, Amerika'ya gidecek, stüdyoya girip albüm kaydedecek" aşamasına gelineceğini de düşünmedi. Gerçi düşük profil bir iş yapmayacağımı da bilirler. Ben bir işe başladığımda hep en iyisini yapmak isterim.
- Hep en iyisini yapmayı istemek yıpratıcı olmuyor mu?
- Yıpratıcı ama benim yarışım kendimle, kimseyle değil. "Benden daha iyi kim var?"ın peşine düşmüyorum. Herkes kendine göre iyi. Herkesin ayrı bir sesi, stili var. Ben çalışma odaklı bir insanım. Çünkü hayatta hiçbir şey çalışmadan olmuyor. Hayalinizden yola çıkıp buralara gelmek ancak çok çalışarak mümkün oluyor.
- Peki sahnede olmak, sahneye çıkmak bu hayalin neresindeydi?
- Sahneyi çok seviyorum. Şarkı söylemeye karar verdikten sonra ilk kez kardeşimin düğününde sahneye çıkıp şarkı söyledim. Bodrum'da 400 kişilik bir düğündü. Düşünün nasıl bir risk! Düğünü mahvetmek de var işin ucunda. Üç-üç buçuk ay boyunca sahnede bana eşlik edecek müzisyenlerle her hafta prova yaptık. Düğün çok da güzel geçti. Başlayış o başlayış...
ABD YOLCULUĞU
- Sonrasında tamamen caza yöneliyorsunuz değil mi?
- İlk olarak Halil
İbrahim Işık ile bir grup
kurduk, çok iyi bir kadroydu.
Bir-bir buçuk
sene birlikte sahnedeydik.
Ama zamanla sesimin
daha fazla duyulabileceği,
özgün tarzda
söyleyebileceğim,
daha akustik bir proje
yapmak istediğimi fark
ettim. Önder Focan'la
çalışmaya başladık.
- Önce kurumsal bir hayat, ardından şarkıcılık. Geç başlamış olmakla ilgili bir pişmanlığınız var mı?
- İyi ki bu yaşımda başlamışım.
Bence bir yaştan sonra çok
daha doğru seçimler yapabiliyor
insan. Ne istediğimi, neyin
iyi neyin kötü olduğunu biliyorum.
İyi şeyleri görebildiğimi
düşünüyorum. Şu ana kadar da
kötü bir proje yapmadım, hep
iyi isimlerle çalıştım. Bu konuda
çok da şanslıyım.
- Dear Frank albümünü Amerika'da kaydettiniz. Albüm nasıl bir süreç sonrasında ortaya çıktı?
- Frank Sinatra anısına bir
albüm yapmaya karar verdikten
sora Google'da araştırma yaparak
vokal koçu Lena Seikaly'yi
buldum. Beş ay boyunca yazıştık.
Ardından Washington
DC'ye gittim. Lena, şehrin
dışında oturduğu için araba kiraladım.
40 dakikalık yolculuk
sonrasında evine vardım ve kapıyı
çaldım. Dakika bir, gol bir,
o gün dört saat çalıştık. Sonrasında
da bir ay boyunca her gün
çalışmaya devam ettik. Bu arada
ekibindeki tüm müzisyenleri
de dinleme fırsatı buldum.
İkinci hafta bittiğinde albümün
kaydını da orada yapmaya karar
vermiştim. "Herkes kafayı
mı yedin?", "Hiç çalmadığın
müzisyenlerle nasıl albüm yapacaksın?",
"Üç günde nasıl
kayıtları bitireceksin?" diyordu.
Kimseyi dinlemeyip
ekim ayında
tekrar tek başıma
Amerika'ya gidip
kayda girdim.
- Nasıl geçti kayıtlar?
- O süreçte
kafayı yedim, diyebilirim.
Düşünsene,
hiç birlikte
çalmadığın insanlarla
stüdyoya
girip üç günde
albüm kaydedeceksin.
Stüdyoya
tam anlamıyla
hazır olarak gitmelisin ki yetiştirebilesin.
Çok yoruldum ama
tüm kayıt sürecine dahil oldum,
her şeyin kararını ben verdim.
Bu arada çok şey öğrendim. Bu
çok önemli.
BESTEYE AĞIRLIK
- Albümün CD'sini elinize aldığınızda neler hissettiniz?
- Albümü dinlediğimde
"Vay be, çok güzel bir iş" diyorum.
Tırnaklarımla kazıyarak
bir şey inşa ettim. Kendi adıma
gurur duyuyorum.
- Bundan sonrası için planlar nedir?
- Söz yazmaya ve beste yapmaya
ağırlık vermek istiyorum.
KİMSEYİ TAKLİT ETMİYORSUN BU ÇOK KIYMETLİ
- Albüm çıktı ama siz hızınızı kesmeden çalışmaya devam ediyorsunuz. Yeni bir vokal koçu ile de çalışmaya başladınız değil mi?
- Bu işi uzun süre yapmak istiyorsan vokal koçuyla çalışmalısın. Ayrıca vokal koçları öyle minik minik tüyolar veriyor ki... Zaten öğrenmeye aç bir insanım. Her gün yeni bir şey öğrenebilirim. Dört yıla yakın bir süredir Nazlı Deniz Boran'la çalışıyorum. Şimdi Karsu'nun vokal koçu Kim Sutherland ile de çalışmaya başladım. Kim'e Instagram üzerinden ulaştım.
- Çalıştığınız koçlar sesinizle ilgili nasıl yorumlar yapıyorlar?
- Bugüne kadar hangi vokal koçu ile çalıştıysam hepsi aynı şeyi söyledi: "Esra herkes birbirini taklit ediyor, sen kimse gibi söylemiyorsun. Bir Esra stili var, bu da çok kıymetli."