Sinemada aynı güne hapsolup o günü sürekli yaşama teması pek çok kez işlense de ilk olarak Bugün Aslında Dündür filmini akla getirir. Hatırlanırsa Bill Murray'nin oynadığı Phil Connors karakteri, 2 Şubat'a sıkışmış ve sürekli bu günü yaşamak zorunda kalmıştır. Kullanışlı bir tema olması nedeniyle bu fikir sinemada kimi filmlere (Sıradışı, Dejavu, Yarının Sınırında...) ilham vererek farklı şekillerde karşımıza çıkar. 2017 yapımı, Christopher Landon'ın yönettiği Ölüm Günün Kutlu Olsun da işte bu fikri korku gerilim ve gençlik türünün kalıpları içinde kullanmıştı. Filmde, üniversite öğrencisi Tree Gelbman'ın (Jessica Rothe), üniversite kampüsünde doğum gününün akşamı maskeli biri tarafından öldürülmesi sonrası yaşananlar anlatılıyordu. Tree öldürüldüğü an o günün ilk saatlerine geri dönmüş, sonrasında aynı günü defalarca yaşayarak katilini bulmuştu. Filmin finalinde Bugün Aslında Dündür'e selam gönderilerek saygıda kusur edilmemişti. İki yıl sonra yönetmen Landon, bizi yine o üniversite kampüsüne ve Tree Gelbman'ın hayatına geri götürüyor. Sevgilisinin oda arkadaşı Ryan'ın yaptığı bir bilim deneyi sonrasında Tree yine aynı güne sıkışıp kalıyor. Yani kabus yeniden başlıyor.
TEKRAR FİLMLE SERİ OLUR MU?
Landon, zamanda kırılma meselesi üzerinden Geleceğe Dönüş'e selam çaksa da aslında ikinci film için, Bugün Aslında Dündür ile 1985 yapımı Val Kilmer'ın oynadığı Real Genius filminin harmanlanmış hali denilebilir. Landon ilk filmde olduğu gibi kampüs, korku gerilim ve gençlik türünün klişelerini kullanarak ilk filmin benzeri önümüze getiriyor. 1970'li yılların fenomenlerinden Küçük Ev dizisindeki Charles Ingalls'ı canlandıran Michael Landon'un oğlu olan (bir dönem diziyi de yönetmişti) Christopher Landon'ı, Paranormal Activity serisinin yönetmen ve senaristlerinden biri olarak hatırlıyoruz. Landon belli ki korku gerilim ve gençlik türünde o seriye göre daha eğlenceli bir seri yaratmanın peşinde. Ama nasıl karakteri Tree aynı güne takılıp kalıyorsa Landon da sanki aynı filme takılıp kalmış. Aynı trükler, anlatım, hemen hemen aynı diyebileceğimiz olay örgüsüyle ilk filminin sanki tekrarını izlettiriyor bize. Hani Marx "Tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekerrür eder" demiş ya, Ölüm Günün Kutlu Olsun 2, ki ilki de öyle, karakterinin yaşadıkları üzerinden bu sözü doğruluyor, ama Landon için durum daha fena. Yıllar önce sinemada kullanılan bir fikri alıp yeniden önümüze koymuş (hakkını teslim edelim bunu yaparken saygı duruşunda bulunuyordu) ve hoş görün orijinal bir fikrim yok ama var olanı da iyi kullanarak yoluma devam ediyorum demeye getirmişti. Ama şimdi anlıyoruz ki Landon'ın orijinal bir fikri bir adım öteye götürecek pek de bir vizyonu yokmuş. Genç yönetmen Landon, takıldığı bu zaman döngüsünden nasıl çıkar ve kendini tekrar etmekten nasıl kurtulur bilemiyoruz... Ama Marx'ın sözüne atıf yaparsak, Landon'ın filmi çekme çabası artık komik kaçıyor.
SİNE-TORTU
Şerif Usta o kadın nerede?
5 Nisan'da başlayacak 38. İstanbul Film Festivali'nde bu yıl usta yönetmen Şerif Gören'in Türkan Şoray'ın başrolde oynadığı, 1987 yapımı 10 Kadın filmi restore edilecek. 80'lerin erkek egemen dünyasında mücadele eden dokuz farklı kadının hikayesinin anlatıldığı film, 80 sonrası ortaya çıkan ikinci dalga kadın hareketinin sinemamıza yansımalarından biri olarak kabul ediliyor. Fakat filmin adının 10 Kadın olmasına rağmen filmde dokuz kadının hikayesinin anlatılması hep kafalarda soru işareti olarak kaldı yıllarca. Bu muammayı da festivalin açılışında Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nün verileceği Şerif Gören anlatır ve çözer umarım. Anlatmazsa bir festival sohbetinde sıkıştırırız kendisini artık.