Başak Cankeş, 1988 doğumlu İzmirli genç bir tasarımcı ve sanatçı. Bashaques isimli markasıyla 2015 yılında 'An' isimli ilk koleksiyonunu sunmasından bu yana Türk moda dünyasına farklı bir soluk getirdi. İlk andan itibaren sanatsal koleksiyonlar, giyilebilir sanat ve sanat ile modanın iç içe girdiği sunumlarıyla modaya çok yönlü bir bakış açısı getirmeyi başardı. Bir yandan koleksiyonlarını Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul'da izledik, bir yandan da Contemporary Istanbul'da tablolarını ve sanat eserlerini görme şansı yakaladık. Cankeş şimdi de The Truth (Gerçek) ismini verdiği son projesiyle 24 Ocak'ta Zorlu PSM Turkcell Sahnesinde bambaşka bir serüvene çıkmaya hazırlanıyor.
NORMLARA BAŞKALDIRI
Karşımızda bir tasarımcı var. Bu proje kapsamında bir koleksiyon sergilenecek. Ama koleksiyonun sergilenme şekli bu projenin temelinde modanın dayattığı beden, cinsiyet, ırk ve yaş gibi kalıplaşmış normlara başkaldırma fikrinin yatması da düşündürücü. Tabii disiplinler arası bu şova bilet satın alınarak girilecek olması da moda şovlarını bir başka boyuta taşıyor. İşte size "Türkiye'de de moda dünyasında farklı şeyler oluyor" dedirtecek bir söyleşi...
- 15 dakikalık bir şovla koleksiyon tanıtma şansınız varken neden böyle multi-disipliner bir projede tasarımlarınızı tanıtmayı tercih ediyorsunuz?
- Çünkü 2015 yılında 15 dakika süren iki defile yaptım. Şimdi geriye dönüp baktığımda bunun yaratma heyecanımı sınırlandıran bir deneyim olarak değerlendiriyorum. Tabii ki güzeldi. Fakat aylarca emek verdiğim bir koleksiyon hızlıca yürüyen mankenler tarafından 15 dakikada gösterildi. Altı ayda da tüketildi. Bütün yaratma enerjimin bir kavanoza konup kapağının sıkıca kapatıldığını hissettim.
- Cevabınızdan anladığımız kadarıyla farklı projeler doğmaya gibi görünüyor...
- Ben sahne şovu tasarlayabiliyor, farklı senaryolar üretebiliyor ve 200 kişiyi bu heyecanın altında toplayabiliyorsam neden sadece defile ile sınırlı kalsın ki? Şimdi farklı disiplinleri kullanarak teatral moda şovları yapıyorum.
- Tam bu noktada bu soruyu sorma vakti geldi. Moda ne ifade ediyor sizin için?
- Gelip geçici estetik algılar... Ama tüm dünyanın kabul ettiği bir vaziyet.
- Gelelim 24 Ocak'ta göstereceğiniz yeni projenize... Uzun bir sürecin sonunda böyle bir projenin ete kemiğe büründüğüne eminim. Bize biraz bu süreçten bahsedebilir misiniz?
- Kafamda sadece hayalden ibaret olan bir tek fikir, bir yıl içinde gözlerimin önünde bu hale geldi. Performans afişinin bittiği gün, artık fikri ilk düşündüğüm günü hatırlamıyordum bile. O kadar uzun sürdü. Önce koleksiyonun ana hikayesini, aktarmak istediğim birlik mesajını keşfettim. Sürecin ilk aşaması tasarımsal süreçti. Koleksiyonu bitirdim. Sonrasında yan dallarına odaklandım.
PİNOKYO METAFORLARI
- Kıyafetlerdeki desenleri de siz hazırlamışsınız...
- Ben aynı zamanda desen tasarımcısıyım. Tüm koleksiyonlarımı çizdiğim desenlerle birleştiriyorum. Dolayısıyla önce, yalan ile hakikat arasındaki çizgiyi desenime nasıl aktarabileceğimi çözmem gerekti. Kıyafetlerin her birini tablo gibi düşünerek yaptık ve deri oyma sanatçıları ile çalıştım.
- Bu performans çok bildiğimiz bir hikayeden esinleniyor aslında değil mi?
- The Truth, Pinokyo hikayesinin metaforları üzerinden bir moda hikayesi anlatıyor. Performans moda dünyasının hem giyen hem de giydirenlerini nasıl birer kuklaya dönüştürebileceğini ve bununla ilgili tekrar nasıl öze dönebileceğimizi irdeliyor.
- Aslında ilk sorudan itibaren biraz biraz değiniyoruz. Ama daha net bir şekilde sormam gerekiyorsa, hangi disiplinleri bir araya getirdiğinizi anlatır mısınız bize biraz?
- İlk sahnede tiyatro var. Moda dünyası var. İkinci sahnede enstalasyon ve performans var. Dünyayı nasıl algıladığımı gösterme biçimi yani... Daha önce de olduğu gibi yaptığım şeyin sadece yüzde 40'ı kostüm ve giysi tasarımı. Üçüncü sahne ise modern dans, performans ve tiyatro içeriyor.
PROJEDE MODEL KULLANMADIK
- Proje için model de kullanmadınız...
- Model olarak sadece Gizem Barlak var. O da kendisi gönüllü olarak projeye dahil olmak istedi. Çünkü proje için model kullanmak yerine sosyal medyadan bir açık çağrı yayınladım. Çağrıda "Her yaştan, her kilodan ve boydan gönüllü olabilecek ve sahnede kendine güvenen kadınlar arıyorum" yazdım. "Modanın kurbanı olmayı reddeden. Dayatmalardan sıyrılmak adına şovumuzun bir parçası olmayı kabul eden kadınlara ve genç kızlara açık çağrıdır" diye de ekledim. Hiçbir fiziksel özellik aramadan yaptığımız bir eleme ile 40 gönüllü kadın seçtik. Tüm bu süreçte moda haftasındaki ilk defilemden beri benimle olan isimler de var tabii ki. Bunlardan biri Mert Yemenicioğlu. Diğeri de moda performansı ismini verdiğim şovlara geçiş yapmaya başladığımdan beri koreografilerimizin başında olan Ekin Bernay. Sonuç olarak bu çekirdek ekip, projenin sonunda 200 kişiye ulaştı.
BEN BİR HİKAYE ANLATICISIYIM
- Moda tasarımları yapıp bir yandan da modanın bir illüzyondan ibaret olduğunun altını çizebilmek aslına bakarsanız büyük bir cesaret... Tepki almaktan çekinmiyor musunuz?
- İllüzyon modanın kendisi değil ki... İllüzyon hem bir gruba mensup olmak hem de kendimiz olmak istememiz. Bu noktada ne yapacağımıza karar veremiyoruz. Biraz kendimiz olsak hemen birileri eleştiriyor. Kalabalığa dahil oluyoruz bu sefer de hayatın tüm zevki kaçıyor, hiç fark edilmiyoruz ve güvenli çemberimizde yaşarken kendimizden bile sıkılıyoruz.
- Gelelim ana sorumuza. Siz kendinizi bir moda tasarımcısı olarak mı bir sanatçı olarak mı tanımlıyorsunuz?
- Ben moda tasarımcısıyım diye bir iddiada bulunmuyorum. Tabii ki "Moda tasarımcısı değilim" de diyemem. Kendimi bir kılıfa sokmak istemiyorum. Belki de ben bir hikaye anlatıcısıyımdır. Sanatsal hikayeleri ve bir derdi olan giysiler tasarlıyorum sadece.
Moda kazanı
MARKAYA ERKEN ALIŞTIRMA
Ekonomik dengeler değiştikçe küresel modaevleri tabii ki farklı yaşlardan, coğrafyadan ve sosyo ekonomik yapıdan grupları bir şemsiye altında toplamaya çalışıyor. Çünkü bizim bayılarak aldığımız bir tek çanta üzerinden bile milyon dolarlık bir ekonomi dönüyor. Modaevlerinin çocukları da hedef almasını belki anlayabiliyorum. Ancak çocukların henüz konuşmadıkları bir yaşta bile markayla tanışmasını anlamak zor. Kim Kardashian'ın ailesindeki tüm kız bebeklere Louis Vuitton çantalar almasının nasıl bir mantığı olduğunu anlamak ise zor.
LOGO BOMBARDIMANI
Evet kabul edelim moda dünyası tam bir logomanya yaşıyor. Ama trend bu diye sizin de hiç düşünmeden bir sele kendinizi kaptırmanıza gerek yok. İngiliz milyarder Petra Ecclestone'a bakınca insan sadece Adidas bir eşofman takımıyla uyumsuz Balenciaga bir şapka ve Hermes çanta görülüyor.
ORİJİNALLİK ÖNEMLİ
Geçtiğimiz hafta köşemde Aslı Filinta'nın tasarımlarında kullandığı "Beni Tanıdıkça Seversin" sloganı ile Nestle'nin son reklam kampanyasında yer alan "Bir Tanısan Seversin" sloganı arasındaki benzerliği konu etmiştim. Benzerlik hakkında Nestle Türkiye yazılı bir açıklama yaptı. Marka, "Sabah gazetesinde moda trendlerini yakından takip etmek için keyifle okuduğumuz köşenizde bu hafta Nescafe'nin iletişim kampanyasında kullanılan #bitanisanseversin söylemini konu aldığınızı gördük. Günümüzde fikrin ve orijinalliğin büyük önem taşıdığı konusunda sizinle kesinlikle hemfikiriz. Bu nedenle kampanya fikrimizin nasıl geliştiği ve şekillendiğiyle ilgili bir bilgilendirmeyi sizinle paylaşmak istedik" diyerek slogana nasıl karar verildiğini şu sözlerle anlattı: "Nescafe olarak global iletişim kampanyasında kişilerin önyargılarını kırdığı ve tanışmak için birbirlerine şans verdiği bir dünyada daha sağlıklı iletişim kurulabileceği içgörüsünden yola çıktık. Kreatif ajansımız Fransa ofisinin "Chat Before You Judge" sloganını Türkiye için, "Bir Tanısan Seversin" şeklinde yorumladı. Bu anonim söylemin, internet mecralarında yaygın olarak kullanılan bir ifade olması bu seçimimizde önemli rol oynadı. Sizin de yazınızda işaret ettiğiniz şekliyle aynı söylemin farklı versiyonlarla farklı platformlarda kullanılmış olmasının da aslında bu içgörümüzü destekleyen bir durum olduğuna inanıyoruz."
HAFTANIN KONUĞU
Zelia Kaçar'ın tercihleri
Couture üzerine çalışan Sagaza Madrid markasının kreatif direktörü Zelia Kaçar, mart ayında Paris'teki showroom'unda özel bir sunum yapmaya hazırlanıyor. Bu yıl markanın 10'uncu yılı şerefine 2019 ilkbahar-yaz sezonundan itibaren semi-couture, hazır giyim gelinlik ve hazır giyim koleksiyonuyla önemli satış noktalarında büyümeye hazırlanan Kaçar tarzıyla da çok konuşuluyor.
Tasarımcı ile stilini ve alışveriş tercihlerini konuştuk:
Stilimde rock chic öğeler ağırlıklı yer alıyor.
Sonbahar-kış koleksiyonu için çıktığım ilk alışverişte Saint Laurent'den bir bot satın aldım.
Trendleri takip etmek hoşuma gidiyor. Her sezon değişim ruhuma da iyi geliyor.
Bu sezon en çok fırfır, değişik kesimler, crop üstler, volanlar ve kemerler hoşuma gitti.
Önümüzdeki sezon daha klasik çizgiler ve feminenlik var. Ama ben yine de kendi ruhumu yansıtan asilikleri kendi koleksiyonuma dahil ettim.
Dolabımdaki en eski parça vintage altın köstek saat zinciri.
Stiletto ayakkabıları ne olursa olsun dolabımdan asla çıkarmam. Gündüz bile bu tarz ayakkabıları giymeyi çok seviyorum.
Bu sezon için kurtarıcı kombinim yırtık jean, bel çantası ve oduncu gömlekten oluşuyor.
Ayakkabı ve çantada sezon trendlerini takip etmeyi çok seviyorum. Mücevherde daha akıllı ve kalıcı olanları seviyorum. En son doğumgünümde hediye gelen Melis Goral yüzüğüm uğurum.