70'lik bir delikanlı Nino Varon... 70'lerin popüler müzik alemini şekillendiren adam... O dönemin star avcısı. Prodüktör, söz yazarı, besteci... Hatta o dönem adı konmamış olsa bile, çalıştığı sanatçısına sahnede nasıl duracağını, elini kolunu nereye yaslayacağını, gitarıyla nasıl poz vereceğini öğreten bir 'imaj meykır'... Nilüfer'i keşfeden o, Tanju Okan'a Hasret plağını hazırlatıp büyük kitlelerle buluşmasına vesile olan o... Juanito gibi Türkiye'nin en farklı seslerinden birini tanıtan da bizzat kendisi... Ajda Pekkan'a, Timur Selçuk'a da yıllarca prodüktörlük yaptı.
KEL NİNO GİTARİST NİNO OLDU
Sözüyle, müziğiyle Nino Varon'un elini dokundurduğu işlerden oluşan bir albüm yayınlandı geçenlerde. Şarkı Gibi Şarkılar adlı, saygı niteliği taşıyan albümde; Nilüfer'den Fedon'a, Candan Erçetin'den Kaan Tangöze'ye pek çok popüler isim Nino Varon şarkıları söylüyor...
Varon, Büyükadalı bir ailenin çocuğu. 13 yaşında geçirdiği bir rahatsızlık nedeniyle saçlarının dökülmesi onu müziğe yönlendirmiş. İçine kapanmış Varon. "Kel Nino" oluvermiş birden lakabı. "Ya Kel Nino olarak kalacaktım ya da başka bir şeyler yapıp bu lakabı değiştirecektim" diyor. Sonunda, gitar onun o gitarın elinden tutmuş. Gitar çalmayı öğrenmiş. Hem de dönemin teknik şartlarına, alet edevat yetersizliğine rağmen bayağı bir öğrenmiş gitarı. Ki sonunda adı arkadaş çevresinde Kel Nino'dan, Gitarist Nino'ya çıkmış... Ada'daki aile mekanlarında çalmış kurduğu grupla birlikte. Bir yandan da Saint Michel'de kolej eğitimine devam etmiş. Resim de yapmış... Hâlâ da yapıyor, sergiler açıyor. Resim öğretmeni "Akademiye gönderin" demiş. Sadece müzikle ilgilenmek istediği için istememiş. Üniversite hayali bile kurmamış. Lise bitince doğru askere...
45'lik plakların Türkiye'ye yeni yeni geldiği dönemlerde başlamış müziğe ilgisi. "Yalova'daki Amerikan karargahından yabancı müzik dinlemek için teller bağlıyorduk radyo alıcılarına. Şimdiki gibi notalar yoktu, dinleyip öyle çıkartıyorduk şarkıları" diye anlatıyor o günleri.
Askerlik dönüşü gitarını alıp İstanbul'a geliyor Nino Varon. Burada müziğe yeni başlamış Cem Karaca ve Barış Manço'yla tanışıyor. Ünlü jazz kulüplerinden Karavan Payvon'da uzun bir süre Cem Karaca'yla sahneye çıkıyor Varon. Daha sonra, dönemin müzisyenlerinin en önemli karargahı Şerif Yüzbaşıoğlu Orkestrası'na gitarist olarak girmek istiyor. Ama orkestranın sert kuralları var. Yüzbaşıoğlu, Varon'a "Senin biraz daha çalışman lazım" deyince morali bozuluyor. Tam da o sıkıntılı döneminde babası yetişiyor imdadına... Odeon Müzik Şirketi'nin genel müdürü Varon'un babasının yakın arkadaşı. Ve böylece yapımcılık macerası başlıyor. Önceleri Türkiye'de yayınlanacak yabancı parçaları seçiyor. Dünyada bile listelere girmemiş şarkılar keşfediyor.
1970'lerin başında çok sevdiği nişanlısından ayrılıyor Varon. Bu üzücü olay aslında onun söz yazarlığının da başlangıcı oluyor. O gece efkarlı bir halde kağıda şu sözleri not düşüyor: "Bu akşam çok efkarlıyım/ Kalbim neden kan ağlıyor/Bunu bir bilsen sevgilim..." Bu sözler kısa bir süre sonra Tanju Okan'ın sesiyle hayat bulup kitleleri peşinden sürüklüyor. Varon efsanesi de başlamış oluyor.
Kayahan'a imza buldum
"Kayahan'la sahnedeki gitarı nasıl tutacağından imzasına kadar çok şeyi çalıştık. Albümlerinde kullandığı imzayı ben bulmuştum. Bir ara Rumeli Hisarı'nda üç gece üst üste konser yapacaktı. "Üçüncü gece riskli, dolmayabilir" dedim ve aklıma bir fikir geldi. En iyi Kayahan şarkısını sahnede çalıp söyleyene güzel bir gitar hediye edelim ve bunu konser öncesinde duyuralım dedik. Ve konser tıklım tıklım oldu. İzleyiciler sahneye çıkıp birer Kayahan şarkısı söyledi ve en iyi söyleyene gitarı hediye ettik."
"Bir daha söyle Timur"
Timur Selçuk Fransa'daydı. O dönemler Türkiye'den bir sanatçının Fransa'da yaşıyor alması çok havalı bir durumdu. Timur da epey havalıydı. İspanyol Meyhanesi şarkısının kaydını Fransa'dan yapıp gönderdi. Şahaneydi ama biraz fısır fısır söylemişti. Daha güçlü ve net söylemesini rica ettik tekrar ve şarkı patladı.
Liseli Nilüfer'i keşfetti
70'lerin başında liseli Nilüfer, Altın Ses Müzik Yarışması'na katıldı. Henüz İtalyan Lisesi öğrencisi idi. Nino Varon bu sesi kaçırmadı ve ilk 45'liği Kalbim Bir Pusula'yı yaptı. O günleri ve kayıtta yaşadıklarını şöyle anlatıyor Varon: "Nilüfer'e albüm hazırlıyorduk. O henüz gelmeden orkestrayı Nilüfer'in tonuna göre çaldırıyordum. Tonu, o kadar yüksek çalmıştık ki kayda alan arkadaş, 'Kim bu kadar bağırıp yükselecek?'dedi. Tam o sırada, o zamanlar 17 yaşında olan Nilüfer geldi ve herkes 'Bu mu söyleyecek' diye şaşırdı. Tabii onun sesini zapt etmenin mümkün olmadığını o gün herkes anladı. Sonra da Nilüfer'i kimse tutamadı."
Füsun her zaman çılgındı
Füsun Önal dönemin çılgın kızıydı. Bugünkü Nil Karaibrahimgil gibi... Onunla da çok çalıştık. Benden sonra Ah Nerede Vah Nerede'yi yaptı. Çok kıskanmıştım. Çok cesur, risk almayı seven biridir Füsun. Punk ruhludur. Öyle isimlere her zaman ihtiyaç var müzik aleminde. Bir çağ açıp çağ kapatırlar. Cesaret bu işin en önemli yakıtıdır. Bir de hangi şarkının kime yakışacağını bilmek. Füsun da her zaman kendine yakışacak şarkıları bildi.
Tanju Okan neden ağladı?
Varon, yazdığı Hasret şarkısına romantik ama bir yanıyla da kendi tabiriyle 'serseri' bir ses arıyordu. Hasret'i Tanju Okan'a dinletti ve olanlar oldu: "Kısıtlı imkanlarla hazırladığımız parçada, ton yanlışlığı yaşadık. Orkestra yanlış tondan çalışmıştı. Tanju'ysa önceden farklı bir notadan çalıştığı için üzerine söyleyemedi. Orkestraya bir daha çaldırma şansımız da yoktu, vakit de para da yoktu. Tanju'ya bağırmamasını ve dizeleri teatral bir şekilde, ağlayarak, yavaş yavaş okumasını söyledim. Yorumu dönemin kadınlarını kalbinden vurdu."
İlginç bir ses
Bulutsuzluk Özlemi'nden Nejat Yavaşoğulları geldi bir gün. Müthiş bir grup müziği gördüm. 70'lerdeki grup müziği tükenmek üzereydi. Onlar bu işi canlandıracaklardı, bunu hissettim ve de öyle oldu. Nejat'ın bana çaldığı şarkının adı Kütürdet Beni Rutubet idi. Döneme göre ilginç sözlerdi. Hatta kimileri "Böyle şarkı mı olur" dedi. İlginç bir sesti Nejat. Grup müziğini yeniden Türkiye'ye sevdirdiler.