Marvel ile DC Comics'in sinemadaki süper kahraman çekişmesinde Marvel açık ara önde gidiyor. DC Comics de arayı kapatmak için her yolu deniyor ama her hamlesi bir hayal kırıklığı yaratıyor... Christopher Nolan'ın Batman'e getirdiği yeni yorum sayesinde vakti zamanında rekabette öne geçen DC Comics, sonrasında ne Superman ne Superman ile Batman'in bir araya geldiği Adaletin Şafağı ne de Adalet Birliği filmlerinden umduğunu bulamamıştı. Bir ara Wonder Woman'ı sahaya sürdüler ama kanımca şuursuzluk abidesiydi film. Şimdi de Aquaman var sahnede... Malum Aquaman yarı insan yarı Atlantisli bir kahraman... Gün geliyor sualtı dünyası ile suüstü dünyası savaşın eşiğine geliyor. Savaşı durduracak tek kişi ise tahmin edin kim? Tabii Aquaman. Fakat onun bunu yapabilmesi için Atlantis'in kralı olması gerekiyor, ki böyle bir hakkı varmış annesinden dolayı. Bizim kahramanımızın ise kral olma gibi bir niyeti yok. Fakat kral olmazsa savaş çıkacak. O da mecburiyetten kral olmak için mücadele etmeye karar veriyor.
GÖRSEL AÇIDAN ETKİLEYİCİ
James Wan'ın çektiği film kabul etmek gerekirse görsel açıdan etkileyici. Sebebi de çoğu sahnesinin sualtında geçmesi ve bu dünyanın atmosferinin iyi kurulmuş olması. Ki Wonder Woman'dan da biliyoruz ki, fantastik-epik hikayelerin görsel tasarımını DC Comics iyi yapıyor. Fakat iş hikaye anlatmaya gelince tıpkı Wonder Woman gibi Aquaman de çuvallıyor. Kanımca bunun sebebi süper kahramanların süperliklerine çok bağlı kalınması ve kahramanların bir karakter olarak görülmemesi. Çünkü Aquaman de Wonder Woman gibi olaylarla etkili bir şekilde mücadele ediyor etmesine ama hep bir tip olarak kalıyor... Gerçi yönetmenler, senaristler değişse de DC Comic filmlerinde değişmeyen şey bu. Ve bu durumu tolere etmek için bulunan yol da, kahramanın sürekli bir aksiyon olayının içine sokulması. Hal böyle olunca Aquaman ve diğer DC Comic filmleri bir kısır döngünün içinde debelenip duruyor. Görsel olarak iyi ama hikayesi zayıf, seyircinin süper kahramanlarla duygusal bir iletişim kuramadığı filmler ortaya çıkıyor. Oysa Christopher Nolan'ın Batman'e yaptığı tam tersiydi. Nolan, eldeki kahramanın süperliğinden ziyade kendisine odaklanmış, onu gerçek dünyada, kah ahlaki kah vicdani sınava tabi tutmuştu. Bu sınavda karşısına çıkardığı karakterler de aynı Batman gibi bir sınavdan geçip gelen kahramanlardı. Nolan'ın süperlere getirdiği bu yorumu Marvel'in daha iyi kullanıyor oluşu galiba DC Comics'te bir reaksiyon yarattı. Çünkü sürekli her filmlerinde süper kahramanların sürekli süperliği ile ilgilenmeleri başka türlü açıklanamaz. Ama şurası da bir gerçek DC Comics ısrarcı. Önümüze hep bu anlayışla film getirecekler. Her film sonrasında yazıp çizilen handikapları yine görmek istemeyecekler. Ne yapalım, onlar çekecek biz de tekrar tekrar yazacağız.