Dünyanın en önemli sanat fuarlarından Art Basel Miami Beach 6 Aralık'ta başladı. 10 Aralık'a kadar Miami sokakları tüm dünyadan çağdaş sanat meraklılarını ağırlayacak. Fuarın ziyaretçileri arasında Marc Anthony, 50 Cent, Drake, Will Smith, Kim Kardashian, Leonardo di Caprio gibi isimler de var. Hollywood bu tarihlerde Miami'deki fuara akın ediyor anlayacağınız. En sükseli davetler, partiler ve açılışlar da yine bu zamanda gerçekleşiyor. Bir bakıyorsunuz bir müzede Lady Gaga diğerinde Kanye West konser verirken karşınıza çıkıyor.
MODA, SANAT İŞBİRLiĞİ
Fuarda bu yıl yine birbirinden iddialı işler var. Ama fuara en çok sanat-moda işbirliği damgasını vurmuş. Fendi, fuar kapsamında Peekaboo model çantasını 10. yıl şerefine yeniden tasarladı. Saint Laurent'in 'Self O2' modeli de 15 Aralık'a kadar Miami Beach'te gösterilecek. Max Mara, Berluti, Loewe ve Emillio Pucci de sanat fuarında yer alan diğer markalar.
11 SANATÇI YORUMLADI
Lady Dior, hani şu Lady Diana'nın elinden düşürmediği çanta da yeni tasarımlarıyla sanat fuarının en merak edilenleri arasına girdi. İlk kez 1995 yılında tasarlanan ikonik çanta için marka sık sık dünyanın farklı yerlerinden sanatçılarla işbirliği yapıyor ve limitli sayıda çantayı satışa sunuyor. Fiyatları 25-90 bin TL arasında değişen çantaların esas lansmanı ocak ayında Avrupa'da yapılacak ve ondan sonra mağazalarda satışa çıkacak. Ama ön tanıtımı Art Basel Miami Beach'te gerçekleşti. Çantalar şu anda Miami Design District'teki Dior mağazasında sergileniyor. Henüz satışa çıkmadılar. Zaten çantadan çok sanat eserlerini andırıyorlar. Bu sanat serisinin tutkunları "Pahalı bir heykelden farkı yok" gibi yorumlar da yapıyor. Marka yine dünyanın farklı yerlerinden 11 sanatçıyı seçti çalışmak için. Üstelik bu kez seçilen 11 sanatçı arasında bir de Türkiye'den isim vardı. Dior'un sanat direktörü Maria Grazia Chiuri, Türkiye'de Zillberman Gallery sanatçısı olan Burçak Bingöl'ü de projeye dahil etti. Bingöl'ü aradım ve projenin nasıl geliştiğini sordum. Markanın küratörlerinin kendisine ulaştığını ve çok mutlu olduğunu söyledi. İstediği kadar çanta yapabileceğini ve tamamen serbest olduğunu söylemişler. Bingöl iki farklı çanta tasarlamış. Ardından da fotoğraf çekimi olmuş. "Daha önce bu projeyi takip etmiyordum. Beni aradıklarında haberdar oldum ve hemen çalışmaya başladım" diye anlatıyor Bingöl. Ocak ayında ise çantanın basın lansmanının yapılacağını söylüyor. Lady Dior projesi için seçilen 11 sanatçı da kadın. Pae White, Mickalene Thomas, Morgane Tschiember, Isabelle Cornaro, Polly Apfelbaum, Olga De Amaral, Haruka Kojin, Lee Bul, Janaina Tschape ve Li Shurui Dior için çanta tasarlayan diğer sanatçılar. Janaina Tschape tasarladığı çanta için "Okyanusun dibini ve ormandan bir parça düşündüm. Sonra bu görüntüden heykel yaptım. Ardından da bunu giyilebilir bir parça haline getirdim" diye anlatıyor.
ÜNLÜLER SIRADA
Lady Dior, sanatçı işbirliklerinin müdavimleri arasında pek çok Hollywood yıldızı da var. Şimdiden çanta için bekleme listelerine yazıldıkları konuşuluyor. Dior'un Miami Design District'teki mağazası sergi misali ziyaretçileri ağırlıyor. Burçak Bingöl tasarımı çantalar Türkiye'ye gelecek mi ve kimler sahip olacak onu da hep birlikte bekleyip göreceğiz.
ŞURADAN BURADAN
ŞEF DURAĞI: İTALYA ŞEFİN FAVORİLERİ
Mövenpick Hotel Istanbul'un Başaşçısı Giovanni Terracciano favori mekanlarını anlattı: "Silivri'deki Çamlık Restaurant'a hafta sonları ailece gidiyoruz. Yeşillikler içindeki bu mekanın mezeleri harika. Mangalda çeşit çeşit etleri kendi zevkimize göre pişiriyoruz. 'Kendin pişir kendin ye' konseptini ilk kez Türkiye'de gördüm. Yemeğin sonunda da mutlaka künefe yiyoruz. Bence en güzel künefeyi burası yapıyor. Ciğer için adresim Canım Ciğerim oluyor. Ne zaman canım ciğer istese buraya gidiyorum. Ciğer şiş, salata ve soğanı lavaşa sarıp yemenin tadı bir başka. Develi'nin kebapları kadar dönerini de başarılı buluyorum. İtalyan mutfağında ise Eataly'i çok beğeniyorum. Özellikle de pizzalarını. Favorim mozzarella üzerinde acılı salam ve fesleğen sos olan Diavola pizza. Çocuklar ise Nutella'lı pizzadan vazgeçmiyor."
PEMBE DEVRİM
2019'un yemek trendlerinde pembe ön plana çıkıyor. "Yemek trendinde renk mi olur!" demeyin. Geçen yıl da her şey yeşildi, ondan önce siyah. Matcha çaylar, matchalı kurabiyeler, pastalar, dondurmalar yedik, bol bol avokado tükettik geçen yıl. Şimdi ne mi yiyeceğiz! Ruby yani pembe çikolata. Bitter, sütlü ve beyaz çikolatadan sonra 80 yılın en büyük keşfi dördüncü çikolata türü bulundu. Türkiye'de Magnum store'da ve farklı pastanelerde bulabilirsiniz. Tadı daha çok beyaz çikolatayı andırıyor ama daha mayhoş. Ayrıca Instagramda pinkweek (pembehafta) etiketiyle de paylaşım yapmak özellikle genç kızlar arasında epey havalı bir trend. Tüm öğünlerine pembe bir yiyecek katıyorlar. Çilekli smoothie ya da çilek reçelli ekmek gibi. O halde havalar nasıl olursa olsun sizin ki pembe olsun diyelim ve konuyu burada bitirelim.
ŞEHRE DÖNÜŞTE PAZAR KLASİĞİ
Pazar günleri evde kahvaltı yapanların sayısı her geçen gün azalıyor. Mis gibi çay demlemek, yumurta kırmak varken Rumelihisarı'ndaki kafelerde sıraya girmeyi tercih ediyor insanlar. Sosyalleşme isteği olsa gerek. Yoksa başınızda biri kalkmanızı beklerken nasıl keyifle kahvaltı edersiniz ki! Bir de işin brunch kısmı var. Rezervasyonla gidip saatlerce oturabildiğiniz brunch'lar... Üstelik şu sıra Amsterdam'da, Viyana'da, Prag'da çok moda. Genç arkadaş grupları bile pazar günleri otellerin brunch'larına akın ediyor. Bence İstanbul'un en iyi brunch noktası ise Zorlu Center'daki Raffles Otel. 12.00-15.30 arası açık büfe kuruluyor. Büfede otelin içindeki Pan Asya mutfağından örnekler sunan Isokyo da bir bölüm kuruyor. Her hafta farklı bir lezzet sunuyor. Özellikle deniz mahsulleri bölümü çok başarılı. İstridye, ıstakoz, tartar, karides ve suşiler... Peynir ve et büfesi de oldukça iddialı. Çocuklu aileler için de her pazar farklı sanatsal aktiviteler oluyor. Artlab çocuklara her hafta farklı sanatçıları anlatıyor ve aktiviteler yapıyor. Yalnız o kadar fazla talep var ki mutlaka bir hafta önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor.
LATİN KÜLTÜRÜNÜN GÖNÜLLÜ ELÇİSİ
Taksim'de birkaç hafta bir Latin restoranı ve gece kulübü açıldı. Üstelik sadece müzikler ve yemekler değil personelin de bir kısmı Latin ülkelerinden. Örneğin şefi Venezüellalı, garson Arjantinli, DJ de Kübalı. Elbette Türk personel de var ama mekanın ruhu tamamen Latin. İsmi Azucar, İspanyolca 'şeker' anlamına gelen mekanın işletmecisi de yine bir Venezüellalı; Yohenys Mercedes Flores Gonzalez. Venezüella'da doğup büyüyen Yohenys 16 yaşında İspanya'ya taşınıyor. Türkiye macerasının sebebi ise bir aşk hikayesi. Taksim'deki ünlü Roxy Bar'ın sahibi Cem Selcen'le aşk yaşamaya başlayan Yohenys Türkiye'ye yerleşiyor. Uluslararası lojistik firmasında çalışırken de Roxy'nin yanındaki terası bir Latin barına dönüştürüyor. Pazar ve pazartesi hariç her gün açık olan Azucar 17.30- 04.00 arası servis veriyor. Salı günleri taco günü. Çarşamba salsa akşamları düzenleniyor. Masalar çekiliyor ve herkes salsa yapmaya başlıyor. Perşembe günü İspanyolca öğrenenlerin buluşma günü. Mekana gidip sosyalleşip İspanyolcalarını geliştiriyorlar. Ayrıca haftada bir Kübalı bir grup sahne alıyor. Menü Meksika mutfağı ağırlıklı. Tacolar, nachos, patates bravas gibi tatlardan oluşuyor. Daha çok yemek sonrası dolan bir mekan. Panama, Venezüella konsolosluklarında çalışanlar ve Türkiye'de yaşayan yabancıların buluşma noktası olmuş. Biraz salsa yapıp Latin şarkıları eşliğinde eğlenmek isterseniz Azucar'a uğrayın derim.