Geçtiğimiz haftanın moda dünyasında en çok konuşulan konularından biri Victoria's Secret markasının düzenlediği iddialı defileydi. Aylar önce hazırlıklarına başlanan ve milyonlarca dolara mal olan defilenin bu sene en dikkat çeken ismi İsveçli Elsa Hosk oldu.
1988 doğumlu Hosk'un dikkat çekmesinin nedeniyse her yıl sadece tek bir meleğin giyme şansı yakaladığı milyon dolarlık tasarımın tanıtım yüzü olmasıydı. Hosk, Swarovski kristallerinden ve topazdan oluşan ve 930 saatte tamamlanan tasarımla podyuma çıktı. Yaklaşık 1 milyon dolarlık fiyat biçilen bu tasarımı taşıyan Hosk ile moda, podyum serüvenini ve şovu konuştuk...
- 13 yaşında keşfedilmişsiniz. Hem de babanızın fotoğraflarınızı ajanslara yollamasıyla...
- Evet, böyle bir şey yaptığından haberim yoktu. Manken olmak gibi bir isteğim de yoktu aslında. Haftada yedi gün basketbol antremanına giden biraz erkeksi bir kızdım. O yüzden ajanslardan teklif gelince çok şaşırdım. Sonrasında da teker teker iş gelmeye başladı şaşırtıcı şekilde. 2011 yılında Victoria's Secret için ilk kez podyuma çıktım.
- Şova çıkacağınıza şaşırmış aileniz. Oysa bu sene o kadar melek arasından sadece bir kişiye sunulan bir şansa sahip oldunuz ve mücevherli tasarımı siz taşıdınız...
- O kadar inanılmaz ki! Bir çekim sırasında beni şaşırttılar. Bir kutu verdiler elime. Ben de doğum günüm yaklaştığı için doğum günü hediyesi olduğunu düşündüm. Oysa kutunun içinden o muhteşem tasarım çıktı. Cidden bu şansa sahip olduğum için çok heyecanlandım. Tüm gün de etkisi sürdü, herkese gülümseyip durdum. Erkek arkadaşımı aradım, benimle gurur duyduğunu söyledi. Cidden çok güzel bir sürprizdi.
- Öyle bir tasarımı taşımak oldukça zor olmalı...
- Tabii ki diğer tasarımlardan çok daha ağır olduğu için özel bir güç sarf etmeniz gerekiyor. Ama üzerinizde milyon dolarlık bir tasarım olması size bambaşka bir hava ve güç veriyor sanırım. Bunu hissetmemek olanaksız. Bir yandan da fiyatı yüzünden başına bir şey gelmesinden endişeleniyorsunuz. Neyse ki hep özel korumalar vardı etrafımda.
- Güzelliğinizi korumak için neler yapıyorsunuz?
- Doğru besleniyorum. Vitamin ve minerallerime dikkat ediyorum. Su içiyorum. Yüzümü yıkıyorum, asla makyajla yatmıyorum. Yıllarca hiç makyaj yapmadım. Yeni yeni makyaj yapıyorum ve tamamen organik ürünler kullanmaya dikkat ediyorum.
- Fiziksel olarak böyle bir şova hazırlanmak da kolay olmasa gerek...
- Yıllarca basketbol oynadım. Hâlâ da en sevdiğim antrenman şekli basketbol oynamaktır. Tabii ki böyle bir şov için sıkı bir antreman programına uymanız gerekiyor. Dans etmeyi ve kardiyo yapmayı seviyorum. Hem mutlu hissettiren hem de vücudun her kısmını hareket ettiren şeyler yapmaya özen gösteriyorum. Zaten düzenli ve sağlıklı beslendiğim için bu konuda bir sorun yaşamıyorum. Bu hayatımın bir gerçeği. Şovdan birkaç hafta önce ağırlıklı olarak sebze ve protein yemeye başlıyorum. Hamur işlerini tamamen listeden çıkartıyorum.
- Dünyaca tanınan bir manken olmanın ya da daha doğru şekilde sormam gerekirse manken olmanın en güzel yanı nedir sizce?
- İşimin en güzel yanı ve en kötü yanı aynı şey: Seyahat etmek... İşiniz sizin dünyanın dört bir yanını görmenizi sağlıyor. Bambaşka ülkelerde, şehirlerde yaşıyabiliyorsunuz. Bu büyüleyici. Ama hep yolda olma, sevdiklerinizden uzak kalma sorunu da yaşıyorsunuz.
- Stresle baş etmek için ne yapıyorsunuz?
- Çoğu insan gibi evimde sevdiğim bir diziyi izliyorum.
VINTAGE PARÇALARA BAYILIRIM
- Bu kadar moda dünyasının içinde olan biri olarak alışverişle aranız nasıldır, takip eder misiniz trendleri?
- Aslına bakarsanız çok trend kovalayan bir insan değilimdir. Vintage parçalara bayılırım. Vintage satan dükkanlar da en çok alışveriş yaptığım yerelerdir. Onun dışında sezon parçaları için interset sitelerinden alışveriş yaparım.
- Nasıl tarif edersiniz stilinizi?
- Rahat giyinmeyi severim. Aşırı dikkat edilmiş, çok özenilmiş kıyafetler benlik değildir. Modayı severim, yeni şeyler denemeyi severim. Trendlere çok bağlı değilim.
DÜNYANIN TANIDIĞI TÜRK TRİKO MARKASI
Geçtiğimiz hafta İstanbul'da düzenlenen Fashion Film Festival'e katıldığımda etkinliğin sponsorunun üçüncü yaşını kutlayan Knitss markası olduğunu öğrenince şaşırmıştım. "Yabancı bir triko markası neden Türkiye'de düzenlenen bir festivale sponsor olur ki?" diye düşünmüştüm. Sonrasındaysa markanın aslında Türkiye kökenli olduğunu ve Türkiye'de henüz iki mağaza açmış olmasına rağmen yurt dışında 100 noktada satılan bir marka olduğunu öğrendim.
Koleksiyonunu ilk Fransa'da düzenlenen Who's Next fuarında tanıtan, tüm logo ve kreatif çalışması Paris'te yapılan markanın nasıl bir hikayesi olduğunu merak etmeden de edemedim.
Bu hafta markanın kreatif direktörü Duygu Boz ile tanışma fırsatım oldu. İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema-Televizyon Bölümü'nü bitiren ardından da İstanbul Moda Akademisi'nde üç yıl moda tasarımı-yönetimi eğitimi alan Duygu Boz tekstilci bir ailenin kızı. Beş yıldır evli olduğu Umut Boz da dünyaca ünlü modaevlerine triko üretimi yapan tekstilci bir ailenin oğlu.
Çift bundan üç yıl önce dünya markası olacak bir triko markası yaratmak için kolları sıvadı. Boz, "Mimari yapılardan, grafik-geometrik detaylardan ve modern sanattan beslenen bir markayız. Orijinal ve özgünüz. Ayrıca yıllardır dev modaevlerine titizlikle üretim yapan kurumsal bir şirketin tüm bilgi birikimi ve üretimi bizimle. Trikoya yeni yeni bir geri dönüş yaşandığı bir dönemde dünyanın önemli fuarlarında yer aldık. İlk andan itibaren dünyada tanınır bir marka olmak esas hedefimiz" diye anlatıyor marka serüvenini. Eşi ile birlikte çalışmaktan da büyük keyif aldığını söylüyor ve ekliyor: "Tabii ki eve iş getirmemeye çalışıyoruz. O daha detaylarla ilgileniyor. Bense yaratıcı taraftayım. Birlikten kuvvet doğar diye düşünüyorum."
Moda kazanı
STİL HEP AYNI KALMAZ
Müzik dünyasında bir dönem farklı tarzıyla dünyayı peşinde koşturan 1986 doğumlu Lady Gaga'nın geçtiğimiz günlerde katıldığı bir ödül törenindeki kıyafeti sadelik ve şıklığıyla çok beğenildi. 2007 yılında çıkardığı Fame albümüyle dünya çapında şöhrete kavuşan Gaga'nın Dior marka tül elbisesini görenler ister istemez bundan sadece birkaç yıl önce giydiklerini hatırlamadan kendilerini alamadı.
"Biri içinde yaşamaya başlayıncaya kadar kıyafetlerin hiçbir anlamı yoktur."
Marc Jacobs
ZARİF VE SADE
1983 doğumlu oyuncu Kate Mara'nın stili Hollywood yıldızları arasında her zaman en çok beğenilenlerden. Bileklerine kadar uzanan tül elbisesi ve ince bantlı ayakkabılarıyla da Mara bir davette nasıl abartmadan şık olunabileceğinin ispatı.
FERYA GÜLMAN'IN TERCİHLERİ
Yıllardır cemiyet hayatının en şık giyinen kadınlarından biri olan Feryal Gülman ile sonbahar- kış sezonunu konuştuk.
Bu sezon en çok yüksek belli pantolon, etek ve jeanleri seviyorum. Bol etek ve rahat kazaklar da bu sene sevdiklerim arasında
Desenleri kombinlerimde kullanmayı seviyorum. Renkler arasında bordo ve kiremit tonlarını bu kış beğeniyorum.
Aksesuvar olarak şapka ve bere aldım bu kış. Zaten çok severim sezonun en keyifli aksesuvarı benim için. Özellikle seyahatlerde çok kullanıyorum.
Siyah topuklu bir çizme ve düz bot aldım. Etekler ve elbiselerle kullanmayı seviyorum.
İstanbul'dan yapıyorum alışverişlerimi, artık en güzel seçenekleri ülkemizde bulmak mümkün.
Her sezon olduğu gibi elbiseler, özellikle uzun, rahat elbiseleri çok seviyorum. Ama bu kış, etek ve kazak kombinlerinide rahat kullanıyorum.
Geniş paçalı ama kısa pantolonları, hiçbir zaman tercih etmedim.