Yeni sosyalleşme mekanı: Kapalıçarşı civarı. Çarşının içinde açılan üçüncü nesil kahve dükkanlarında affogato içmek, Nusret'te et yemek pek havalı. Ya da otantik takılalım, avlulardan birinde oturup tavşan kanı çay yudumlayalım... Kapalıçarşı renove edildi, çatısı yenilendi. Restorasyon çalışmaları halen devam ediyor. Uzun yıllar olmuştu yolum düşmeyeli. Ta ki geçen haftalarda bir arkadaşımdan "Kapalıçarşı'da kahve içelim, yemek yiyelim" teklifi gelene kadar. Sosyal medyada da sık sık arkadaşlarımın bu bölgeden fotoğraf paylaştığına şahit oldum. Tarihi yarımada bölgesi yine popüler ve gözde olmuş anlayacağınız. "O halde kaçırmamalı, Kapalıçarşı'da birkaç tur atmalı" dedim. Eski şaşalı günlerine kavuşmuş çarşı. Avrupalı turistler, Güney Amerika'dan, Uzakdoğu'dan gelenler çoğunlukta. Kimi rehber eşliğinde geziyor, kimi zaten daha önce de gelmiş ezbere biliyor. Aile geleneğini bozmuyorum ilk olarak Zincirli Han'da İbrahim Abi'ye uğruyorum. Zincirli Han, Osmanlı döneminde ahır olarak kullanılan bölüm. Çarşının en güzel bölümlerinden biri. İçinde de mücevher firmaları var. Zincirli Han'dan çıkıp sola sapınca kafelerin olduğu sokağa giriyorsunuz. Zaten kime sorsanız gösterir. İlk olarak Çinili Cafe karşınıza çıkıyor. Eskiden bir halıcı dükkanıymış burası. Halıya olan ilgi azalınca da sahibi Nebi Bey kafeye dönüştürmüş. Çiniye olan merakı da mekana ismini vermiş. Zaten kafenin her tarafında çiniler var. Genelde turistlerin tercih ettiği bir yer. Ev yapımı mozaik pastasının ise yerli müdavimleri var. İçli köfte, mantı gibi seçenekler de var menüde. Az ilerliyorum arkadaşımla buluşma mekanıma geliyorum. Lonca Coffe Shop'u görünce bir anda Kapalıçarşı'da değil de kendimi Amsterdam'da hissediyorum. Menüde affogato, çeşit çeşit frappe var. Yeni açılmış burası. Hem kahveleri çok güzel hem de yiyecekleri. Bir masada ellerinde mücevher poşetleriyle şık kadınlar oturuyor, diğer masada kalabalık bir Avrupalı turist grubu. Son zamanların modası alkolsüz kokteller yani mokteyller için menüde özel bir bölüm var.
İTALYAN DA VAR DİBEK DE
Lonca'nın yanında Sultan isimli bir kafe daha var. Modern dekorasyona sahip. Kahve ve limonata listesi epey geniş. Öyle ki sıcak limonata bile var menüde. Ne diye sormuyorum bile. Irish coffee, bitki çayları, dibek kahvesi gibi seçenekler var. İstanbul'un en popüler kafelerinde bu denli çeşit yok. Gelen turist sorunca "Yok" demek istemediklerinden menülerini geniş tutmuşlar. Yemek listesinde falafel salatası, içli köfte, mantı gibi yöresel yemekler de var İtalyan başlangıçları da. Sandal Bedesteni'nde birkaç ay evvel kapılarını açan Nusret'e geçiyorum. Burası Kapalıçarşı'nın ilk bölümü. Fatih Sultan Mehmet zamanında Ayosofya'ya gelir olsun diye yapılmış. Nusret burada yer alıyor. Girişte balmumundan bir heykeli duruyor. İnsanlar onu gerçek sanıyormuş. 2 bin 200 metrekarelik restoran aynı zamanda bir müze. Yukarıda 220 senelik zeytin ağacından yapılan kapı, İstanbul tabloları, Çanakkale seramikleri, eski silahlar, zikir bastonları, kaftanlar ve çeşitli eşyalar sergileniyor. Üst katta Deviş Locası, Silah Locası, Seramik Locası gibi grupların kapattığı localar da var. Günün her saati dolu oluyor Nusret. Mekan büyük olunca Etiler'deki gibi kapıda kuyruklar da oluşmuyor. Üstelik akşamları gruplar locaları kapatıp canlı müzik eşliğinde eğleniyorlar. Gece 00.00'a kadar açık kalıyor restoran. Kapalıçarşı sosyalliğinin artmasında büyük önemi var Nusret'in.
SULTANAHMET'İN ATİYESİ
Nuruosmaniye Kapısı'ndan dışarı çıkıp biraz da dışarıda gezinmeye devam ediyorum. Hemen solda İlistra Cafe karşımza çıkıyor. Mahmutbey Yokuşu'ndaki kafenin sabah kahvaltıları meşhurmuş. Menemen, kahvaltı tabağı ve tost çeşitleri var. Otantik sokakta modern dekorasyonuyla fark yaratıyor kafe. Menüsünde yine çeşit çeşit kahveler var. Sultanahmet'e doğru ilerleyince Şeftali Sokak hemen dikkat çekiyor. Burası tıpkı Nişantaşı Atiye Sokak gibi araç trafiğine kapalı ve onlarca mekanın yan yana dizildiği bir yer. Omar ve Bodrum en popüler mekanları. Omar'ın hem alt katı var hem de üst katta manzaralı terası. Akşamları bu sokak cıvıl cıvıl oluyor ve eğlence geç saatlere dek uzuyor.
KASIMDA KANYON
Kanyon'daki Escale Bar'da kasım ayı boyunca Sweet November (Tatlı Kasım) etkinliği düzenleniyor. Haftanın üç günü, çarşambadan cumaya 18.00-22.00 arası Maslak'taki Taco Departmant Escale'de pop up bir köşe kuruyor. Tavuklu, dana incikli, balıklı tako çeşitleri, nachos ve kokteyller oluyor. Tacoların fiyatları 18-21 TL arasında değişiyor. Bu arada balıklı olan enfes ama biraz acı. Dilerseniz acısını az isteyin. Konuk DJ'ler de bu happy hour tadındaki etkinliğe eşlik ediyor. Çok eğlenceli ve lezzetli olmuş. İş çıkışı "Ne yapayım?" diye düşünüyorsanız mutlaka uğrayın derim.
LA VINA'DAN BİLDİRİYORUM!
Yeme-içme hayatında şu sıra herkes Zorlu Center'da Tom's Kitchen'ın yerine açılan La Vina'yı konuşuyor. Gidip beğeneler, sevmeyenler ve merak edenler diye üçe ayrılıyor. Bu hafta içinde deneyimleme fırsatım oldu. İşte notlarım.... Öncelikle dekorasyonu çok şık olmuş. Ortada geniş bir bar var. Tam sosyalleşme barı. Masaya geçmeden önce burada sangria yudumlamak pek havalı. Menü İspanyol mutfağı. Zaten şefi de İspanyol. Yemekler Javier Duarte Campos'un elinden çıkıyor. Parle'nin kardeş mekanı. Zaten Parle'ye oturduğunuzda işletmeciler "Yeni mekanımızı gördünüz mü?" diyor ve sizi buraya alıyor. Menüdeki tapas kısmı oldukça eğlenceli. Rezene salatası ve avokado ile servis edilen tekir enfesti. Benim favorim çipura tartar oldu ama. Mutlaka tadılması gereken lezzet kesinlikle baharatlı etli patates dolması olan 'bomba de la Barceloneta'. Paella olarak biz mürekkep balıklı, baby kalamarlı olanı seçtik. Bayıldım diyemeyeceğim. Ama saatlerce oturduk ve mekan kalabalıktı. Özellikle doğum günü kutlamalarında orta yaş üstü gruplar burayı tercih etmeye başlamış. Bu arada fiyatları da pek çok kafeye göre çok daha makul.