Gümüşsuyu'nda şehrin gürültüsünden uzak bir çıkmaz sokaktayız. Bir apartmanın giriş katındaki stüdyodan içeri girdiğimizde ilk olarak burnumuza mis gibi kahve kokusu geliyor. Bizi Jabbar karşılıyor. Önce stüdyoyu gezdiyor. Bütün sihrin gerçekleştiği, Yineleme'nin kaydedildiği yer burası ne de olsa. Deeperise ile çıkardıkları Raf ve Geçmiş Değişmez'in ardından bu ilk solo albümü. Yerinde duramıyor. Cümleleri arka arkaya sıralıyor. "Aranjeleri Safa Hendem'le yaptık. Mastering Çağlar Türkmen'e ait. Bas gitarları Alp Ersönmez çaldı, vurmalı çalgıları Memduh Akatay... Hepsi arkadaşlarım." Bir yandan dolaşırken anlattıklarını takip etmekte zorlanınca çareyi oturmakta buluyoruz. Ya da bulduğumuzu sanıyoruz. Çünkü söyleşi boyunca heyecanının ivmesi hiç düşmüyor. Sonuç olarak bu hızlandırılmış söyleşi turundan doğa aşığı, hikayeler anlatmayı seven bir müzisyeni daha yakından tanımanın, emek emek işlenmiş yeni şarkılarını dinlemenin mutluluğu ile yorgun ama keyifli çıkıyoruz.
- İlk albümünüz Yineleme dün çıktı. Albüme kaç yılın birikimi yansıdı?
- Yineleme ortalama üç yıllık bir sürecin sonunda ortaya çıktı. Uzun zamandır biriktirdiğim söz ve armoni yoğunluğunun bir şekilde paylaşımı diyebiliriz. Yan yana duran şarkılardı bunlar. Aslında Raf da bu hikayenin bir parçasıydı. İnsanlar kulak vermişken biraz daha hikaye anlatmak istedim. Yalın, gerçek ve sadece duyguları anlatmaya çalışan, müziğine de özen gösterdiğimiz bir albüm oldu.
- Deeperise ile yaptığınız Raf çok sevildi. Son bir buçuk senedir herkes sizden bahsediyor. Bu popülerlik albümü hazırlarken endişeye yol açtı mı?
- Bu mücadele etmemen gereken bir durum. Benim verebileceklerimin sınırı nedir? Tüm hikaye bu aslında. Verebileceklerimin sınırının altında kalırsam üzülürüm. Verebileceğimin en iyisini yaptıysam, içime sindiyse sorun yok. Bu insanın kendi ağırlığını, düşüncelerinin ve üretebileceklerinin ağırlığını bilmesiyle alakalı. Ölçüp biçmeyle...
- Albümün ismi neden Yineleme?
- Yineleme, tekrar etmek demek. Şarkılar tam anlamıyla bunu yapıyor. Aşkı, nefreti, nazı, yani duyguları farklı kelimelerle anlatıyor. Anlamı pekiştirmek, zenginleştirmek için...
- Şarkıların sözleri size ait. Sözlere bakınca sanki geçmişin hayaletleri peşinizi bırakmıyormuş gibi görünüyor. Yanılıyor muyuz?
- Evet, bırakmaz. Yalın duygular bunlar. Gel Desem'de hayatın kontrol edemeyeceğimiz kadar büyük olduğunu anlatıyorum. Bir şeyi çok istediğiniz anda olmuyor. İstemediğiniz bir anda başınıza gelebiliyor. Eksikliğine alıştığınız bir şey, tekrar hayatınıza dahil olduğunda yaşanan hüznün hikayesi.
- Şarkıların kahramanı siz misiniz?
- Sadece ben değilim, izlediğim durumlar da var. Çevremdeki ilişkileri gözlemliyorum. Birinin bir gün anlamsız bir yerde gülmesi bile bana ilham verebiliyor. Hayat çok enteresan, izlemek, görmek lazım.
- Dinlemeyi sever misiniz? - Dert babası durumum yok. Ama bir cümle söylerim, ben de bilmem ağırlığını, ama karşımdakini etkiler.
- Arkadaşlarınız arasında kadınlar mı daha çoktur, erkekler mi?
- Kadın ya da erkek olması önemli değil. Zırhını çıkaran herkes arkadaşım olabilir. Zırhı ile geldiği zaman insanları tanıyamıyorsun.
BİSİKLETE BİNİP DİNLİYORUM
- Şarkılar nasıl ortaya çıkıyor?
- Kelimenin melodiyle buluşmadan
önce de bir armonik yapısı var. Taş
dediğinizde başka, kum dediğinizde ise
bambaşka bir sese dokunuyorsunuz.
Sonra o kelime melodiyle, ritimle buluşuyor.
Ben şarkıları yapmaya genelde
evde başlıyor, sonra bisiklete binip yaptığımı
dinliyorum. Eve dönünce kendimi
eleştirip, ardından bisiklete tekrar
binip eleştiriye devam ediyorum. Böyle
böyle finalize etmeye çalışıyorum.
- Bu şarkılar Marmaris'te yazıldı. Şimdi İstanbul'a taşındınız. Yeni şarkılar daha kasvetli olur mu?
- Bu şehirle değil, enerjinizle, karşınızdakinden
aldığınız enerjiyle ve
totalde yakaladığınız sinerjiyle alakalı.
Bir arkadaşınızla kırda piknik yaparsınız,
en kötü gününüz en güzel gün olur.
Marmaris'te de kötü gün yaşarsınız.
- Hayatınızın en güzel eşlikçisi doğa mı insanlar mı?
- İyileşmek için doğa, iyileştiğin zaman
insanlarla beraber doğa. İnsanlarla
birlikteyken yara saramazsın. Yalnız
kalman gerekir. Ben kendi adıma bir
derdim, tasam olduğunda oturup yazıya
döküyorum. Onu kağıtta görünce benden
çıkmış gibi hissediyorum.
- Popüler insanlarla birlikte görünmeye seven birtakım insanlar var. Onlardan kendinizi nasıl korudunuz?
- Arkadaş çevrem değişmedi. Yeni
tanıdığım çok değerli insanlar var elbette.
Yeni insan tanımak beni mutlu ediyor.
Kendimi nasıl koruduğuma gelince,
samimiyet diye bir şey var. Ben hâlâ
insanların o kadar kötü yaratıklar olduğunu
düşünmüyorum. Gardımı o kadar
yükseltmem insanlara karşı. Sevgiyle
yaklaşmak tercihimdir. Çünkü beni bu
mutlu eder. Mizacımı değiştirirsem bu
beni yorar, başka birine dönüşürüm.
- Son dönemde sizi en çok neler yoruyor?
- Seyahat etmekten yoruldum. Evde
olmamaktan, yatağımda yatamamak,
kahvaltımı hazırlayamamaktan... Kahvaltı
hazırlamayı çok severim oysa ki. O
benim konfor saatimdir.
- Son olarak herkesin merak ettiği soru. Deeperise ile çalışmaya devam edecek misiniz?
- Biz onunla hiçbir zaman ayrılamayız.
Bu albümdeki yeni şarkılarla ilgili
de çalışmalarımız olacak.
DENİZİN HAŞMETİ EGOYA İYİ GELİR
- Yelken tutkunuzun altında yatan nedenler nedir?
- Eliniz meşgul olunca aklınız da başka yere gidiyor. Bir şekilde işinizin ve tekrarların dışında kaçtığınız, huzur bulduğunuz bir yer olmalı. Yelken aynı zamanda bir ekip çalışması. Altı-yedi kişilik ekiplerle yarışırız. 20 tekne çıkarsınız, bütün amacın yanındaki tekneyi geçmek olur. Beynini meşgul eden bütün sorular yanındaki tekneyle birlikte yok olur gider. Denizin büyüklüğü, haşmeti insana ne kadar küçük olduğunu da anlatır aynı zamanda. Egoyu yönetme konusunda ders verir. Öğrendim dediğiniz gün kafaya bumbayı yiyebilirsiniz. Tevazuyu, kendine doğru bakabilmeyi öğretir deniz. Tabii öğretir de sen ne kadar öğrenirsin. O da önemli.