Kıvır kıvır saçları gibi müziğini de özgür bırakmış Sena Şener. Dokuz yaşında eline aldığı gitarı yakın arkadaşı olmuş. 15 yaşından itibaren odasında tek başına yazdığı şarkılardan oluşan ilk albümünde kalıplara bağlı kalmadan özgün bir iş ortaya çıkarıyor. Müzik dünyası onu müziğin küçük asi kızı olarak tanıyor. Haklılar da... Ama bu asiliğe eşlik eden bir sakinlik de var ki, o da karşısına geçtiğinizde size huzur veriyor. Kendisiyle yeni albümü İnsan Gelir İnsan Geçer'i konuşmak için Kadıköy'de prova yaptığı müzik stüdyosunda buluştuk. Ve o huzurdan payımıza düşenin keyfini çıkardık.
- DJ prodüktör Mahmut Orhan'la yaptığınız Feel parçası 300 milyondan fazla kez dinlendi. Size orada parlak, ışıklı bir yol açılmıştı. Ama siz dediniz ki "Bir dakika, o yol dursun, ben kendi çizdiğim yoldan gideceğim." Neden?
- İnsanlar genelde bunu algılamakta zorluk çekiyor. Fırsatı değerlendiremediğimi düşünüyorlar. Oysa ki baştan beri elektronik dans müziği yapmak hiç aklımda yoktu. Ama o zamanlar insanlara ulaşma isteğim vardı. Mahmut'la bir şarkı yapsak ne kadar güzel olur diye düşündük. Çok da büyük bir şarkı oldu. Sonrasında inanamazsınız, 20-30 ülkeden konser teklifi aldım. Ama oralara gidip kulüplerde Feel'i söyleyip sonra cover yapmak bana göre değildi. Benim tarzım, içimdeki doğal akış o değil... Bu arada Mahmut'la yakın arkadaşız. Birlikte yine çalışırız.
- Zor yolu seçtin. Peki çizdiğin yolda seni neler endişelendiriyor?
- Gelecek kaygısı elbette bende de var. Bu parayla ilgili bir kaygı değil. Müziğimi ne kadar, nerede, nasıl özgürlüğümü muhafaza ederek paylaşırım sorusu benim için önemli. Şu an çalıştığım şirket beni özgür bırakıyor. Hatta beni asi kız olarak biliyorlar. Asla istemediğim bir şarkıyı çıkarmam. Bu özgürlüğü muhafaza etmek için belli bir gücünüzün olması gerekiyor. Bunun için her şeyimi vermeye hazırım.
- Peki heyecanlandıran ne oluyor?
- Instagram'da İngilizce bir şarkı paylaştığımda yabancı ülkelerden mesajlar geliyor. Bu da beni heyecanlandırıyor. Bu yüzden İngilizce şarkılarımı çıkarmayı bekliyorum. Aslında orası benim için tamamen belirsiz bir yol. Türkiye'de kimse oraya organik bir şekilde nasıl gideceğini bilmiyor. Hep büyük prodüktörler, büyük reklam şirketleri gerekiyormuş gibi geliyor insanlara. Ama öyle değil. Hatta o büyük şirketlerin yapay işleri bu organikle savaşamıyor. Adele organik bir proje örneğin...
- Gelelim albüme. Bu albümün hafızasında hangi duygular var?
- Albümde 15 yaşımdan itibaren yazdığım şarkılar var. Kendimi algılama dönemime denk geldiği için albüme de hayatla ilgili bir sorgulama hakim. Genç bir kızın hayat sorgusu...
- Şarkıları dinlerken bir yandan ne kadar basit diğer yandan ne kadar ustalık işi olduğunu düşünüyor insan. Nasıl bir albüm yapmaktı amacınız?
- Şarkılara yaklaşımım elimden geldiğince basit oldu. Çünkü Türkiye'de dinlediğim albümlerdeki en büyük eksiklik, aslında fazlalık. Çok fazla gösteriş peşinde koşmak... Albümün ilk şarkısı İnsan Gelir İnsan Geçer'i neredeyse bir türkü formunda düzenledim. Ekstra orkestrasyon sadece 10 kişilik bir yaylı grubuydu. Özellikle basitlik ve çiğliği muhafaza etmeye çalıştım.
KİMSE TAVSİYE VERMEDİ
- Çok kişisel bir albüm, sanki hepsi bir odada yazılmış gibi. Peki bu şarkıları konserlerde binlerce insanla paylaşmak ne hissettiriyor?
- Yazarken çok büyük bir mutluluk
ve rahatlama hissi yaşıyorum. Paylaştığım
zaman da sanki insanlarla birbirimize
sarılıyormuşuz gibi oluyor. "Sen
de böyle hissediyorsun, hadi gel"... Ve
hayatımdaki en mutlu olduğum anları
sahnede yaşıyorum.
- Hayranlarınızla ilişkiniz nasıl?
- Buraya gelirken metroda bir dinleyicimle
selamlaştık. "Sesinizi çok seviyorum"
dedi. Ama sosyal medyada iletişime
karşıyım. Çünkü dinleyicilerimle
aramdaki duygusal bağı kötü etkileyebilir.
Yolda karşılaşırsak elbette sarılıp
fotoğraf çekiliriz ama sosyal medyada o
iletişim yapmacık durabilir.
- Bugüne kadar size müzikle ilgili size verilen en güzel tavsiye ne oldu?
- Dürüst olmak gerekirse kimse bana
güzel bir tavsiye vermedi. Ama kendi
kendime tecrübelerimden, gözlemlerimden
çıkardığım şu var: Kendi doğal
değişimine saygı duy ama başkalarının
seni değiştirmesine asla izin verme.
BİRLİK TELİĞİN GÜCÜNÜ GÖRDÜM
Sena Şener, 2016, Haziran ayında Atatürk Havalimanı'na yönelik bombalı saldırıya tanık olanlardan. O gün yaşadıklarının kendisini nasıl etkilediğini şöyle anlatıyor: "Bir dakikayla ilk bombanın patladığı yerden kurtulduk. Kılpayı kurtulunca elbette bir iç rahatlaması yaşanıyor ama birkaç metre ötemde insanlar öldü. Çok büyük bir travma. Uzun süre bir bağırış duyduğumda titreyip kenara sıkışma ihtiyacı duydum. En ufak bir tartışmada kaçmaya meylettiğimi gördüm. Üç bombanın patlamasını da duyduk. Yüzlerce insanla birlikte oradan oraya koştuk. Aslında orada birlikteliğin gücünü gördüm. İnsanlar birbirlerine destek oluyorlardı. Hayata bakışım değişti."
ANNEME DE ASİLİK YAPTIM AMA ZAMANLA ONU TANIDIM
- Gaziantep, Kahramanmaraş, İzmir ve İstanbul... Yolunuzun kesiştiği şehirler size ne öğretti?
- Her türlü kesimden ve kültürel geçmişten gelen insanla karşılaşmış olmanın duygusal zenginliğini hissediyorum. Babam Kahramanmaraşlı. Ailesi orada. Oradan tarhana cipsini öğrendim. Hayatımın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Antep'te mahalle kültürünü gördüm. İzmir'in bana kattığı bir çılgınlık var. İstanbul'da daha dikkatli olmam gerekti.
- Anne ve babanızla nasıl bir ilişkiniz var?
- Annem sosyal medyada olan her şeyi bilir. Benim görmemem gerekenleri bile... Yorumlara pek bakmıyorum, çünkü sonra bütün dünyası bu oluyor insanın. Annem yazılanları süzgeçten geçirip bana sağlıklı bir yorum getirir. Ben hep asi bir çocuktum. Anneme de asilik yaptım. Ama zamanla annemle tanıştım. Babamla da güzel bir ilişkimiz vardır. Beni özgür bırakır, hayatımı kolaylaştırmaya çalışır.