10 yıl önce izlediğimiz, Broadway müzikalinden uyarlanan Mamma Mia o yılın sürpriz filmlerindendi. Efsanevi ABBA grubunun şarkıları, kallavi oyuncu kadrosu (Meryl Streep, Pierce Brosnan, Colin Firth), sahnelenip beğenilen ve seyirciden onay alan hikayesiyle keyifli bir yaz seyirliğiydi film. O yıllarda sinemada, seyircinin müzikale olan hasretini ziyadesiyle gidermeyi becerebilmesi sayesinde film, büyük bir hasılatla (600 milyon dolar) yapımcısını da mutlu etmişti. Meryl Streep'in lokomotifi olduğu film, bir düğün komedisiydi. Yunanistan'da küçük bir adada annesi Donna'yla (Meryl Streep) yaşayan ve babasını hiç tanımayan genç bir kız Sophie'nin (Amanda Seyfried) düğünü öncesinde yaşadıkları anlatılıyordu. Annesinin üç gençlik flörtünden biri babasıydı ama hangisi? Genç kızın bunu öğrenmek için üç baba adayını da düğününe çağırmasıyla başlayan karmaşa, eski defterlerin açılmasına ve tatlı yüzleşmelere neden olmuştu. Perde ise mutlu sonla kapanmıştı. Phyllida Lloyd'un yönettiği Mamma Mia, sinema tarihinde çığır açan müzikallerden biri olmasa da beklentileri karşılıyordu. Belki tek film olarak kalsaydı, ABBA'ya saygı duruşu, keyifli bir nostaljik yolculuk, eğlenceli bir seyirlik der saygıda kusur etmezdik. Ama başta da belirttiğim gibi yapımcının fena halde yüzü gülmüştü filmden. Yüzü gülen yapımcının eldekiyle yetinmemesi ve bir kere daha aynı derede yıkanmak istemesi Hollywood'un kötü geleneklerinden biri işte... O kötü gelenek, 10 yıl sonra bizim karşımıza ikinci bir Mamma Mia filmi getiriyor. Fakat ne yazık ki ilk filmi keyifli kılan unsurların birçoğundan vazgeçilmiş filmde. Öncelikle yönetmen ve senarist değiştirilmiş, ilk filmi sürükleyen Meryl Streep kısacık rolüyle adeta konuk oyuncu olmuş, Pierce Brosnan, Colin Firth, Stellan Skasgard'ın rolleri tırpanlanmış ve zorlama bir hikayeyle yola çıkılmış. Nedir bu zorlama hikaye derseniz... Meğer, geçen süre içinde Donna vefat etmiş. Kızı Sophie ise onun hayalini gerçekleştirmenin peşinde. İşlettikleri oteli restore ederek görkemli bir açılış yapmak istiyor. Onun macerasıyla, Donna'nın gençken yaşadığı aşk maceraları zaman geçişleriyle ele alınıyor. Böylece film duygusal bir anne-kız ilişkisine evriliyor. Ol Parker'ın yönettiği film, ilk Mamma Mia'nın yanında sadece hikaye olarak değil, oyuncu performansları, sinematografi ve dans sahneleri kıyaslandığında da sönük kalıyor. Öncelikle Streep'in eksikliği çok hissediliyor. Bu filmi onun gibi sürükleyecek bir lokomotif rol de oyuncu da yok. Gençliğini oynayan Lily James, fiziksel olarak ona benzemediği gibi oyunculuk olarak üst düzey bir performans da gösteremiyor. İlk filmle ikinci filmin tek ortak noktası ise ABBA'ya saygı konusunda kusur edilmemesi. İkinci filmin tek artısı ise Cher ve Andy Garcia'nın kadroya dahil edilmesi ve Cher'in ABBA'nın Fernando şarkısının yorumu. 'Yeniden başlıyoruz' diyerek ilk filmi adıyla yok sayan (galiba farkında değiller ama), içeriğiyle de hatırasını zedeleyen yapımcı kafasının, bir devam filmi daha çekme olasılığına şimdiden 'mamma mia!' demek en iyisi galiba!
?MURAKAMİ FİLMEKİMİ'NDE
Filmekimi adet olduğu üzere programının sürprizlerini bir bir açıklayarak heyecan dalgasını yaz aylarında yaymaya başlıyor. İyi de yapıyor! Cannes Film Festivali sonrası festivalde öne çıkan yapımlardan Yann Gonzalez'in Knife+Heart, Christophe Honore'un Sorry Angel, en iyi senaryo ödülü kazanan The Wonders Filmekimi'nin ilk sürprizleri. Ama asıl sürpriz, yazar Haruki Murakami hayranları için. Güney Koreli yönetmen Lee Chang-dong'un yazarın Barn Burning adlı hikayesinden uyarladığı Burning Filmekimi'nin programında.
YUVA AÇILIŞI VENEDİK'TE YAPACAK!
İlk filmi Körfez ile Venedik Film Festivali'nde Türkiye'yi temsil eden Emre Yeksan çekimleri biten ikinci filmi Yuva ile tekrar Venedik yolcusu. Venedik Bienali çerçevesinde düzenlenen ve bağımsız sinemacıları destekleyen Biennale College-Cinema'nın destek verdiği üç projeden biri olan Yuva, dünya prömiyerini 75. Venedik Film Festivali'nde yapacak. Yeksan filminde ormanda münzevi bir hayat sürmeyi tercih eden bir adamın şehre geri getirilme hikayesini anlatıyor. Yapımcılığını Anna Maria Aslanoğlu'nun üstlendiği, çekimleri İğneada'da gerçekleşen filmin şu aralar post-prodüksiyon süreci devam ediyor.