Sıcak, daha da sıcak olacak. Nemi ve kalabalığı da eklenince bu mevsimde şehir hayatı çekilmez hal alabiliyor.
Ne yapmalı? Kendimizi klimalı AVM'lere mi atmalı? Hayırrrr! Kapalı yer yaz günü ruha iyi gelmiyor. İnsanın canı deniz-güneş görmek istiyor. Bir de essin... Tatlı tatlı essin ki bunaltmasın. Tercihen manzarası olsun. Lezzetli yemekleri olsun ya da okkalı kahveleri... Olmadı yeşillikler arasında veya sanatla iç içe olsun... E daha ne olsun!
ŞAL İSTEMEK SERBEST
Endam, Duble Meze, Mükellef... Karaköy'ün damlarında dolaşıyoruz. Bir tarafta Haliç manzarası, diğer tarafta Galata Kulesi. Ve her daim esinti garantili. Hatta bu teraslarda yemek yerken şal istemek durumunda kalabilirsiniz.
The Purl Otel'in terasındaki Endam'ın en üst katındaki terası dört bir cepheden rüzgar alıyor. Yemekleri de şahane.
Arda Türkmen'in Mükellef'i de her daim esen ve ilgi gören mekanlardan. O yüzden erken davranıp en kenar masalardan birine rezervasyon yaptırın .
Emre Çapa'nın Duble Meze'si de Beyoğlu'ndan sonra Karaköy'e geldi. Eskiden Ferah Feza'nın olduğu yerde servis veriyor. Hem esiyor hem eğlendiriyor. Mezeleri başka yerde yiyemeyeceğiniz türden.
Ulus'a gidip bu yıl küllerinden doğan 29 ve Sunset'e uğrayabiliriz örneğin. 29'da bu haftadan itibaren her pazar barbekü günü.
Klasiklerden Sunset de konumu gereği efil efil yerlerden. Üstelik pahalı algısı da eskisi kadar kalmadı. Uygun fiyata brasserie bölümünde yiyebilirsiniz.
DENİZ KENARI
Göksu Deresi'nin denizle buluştuğu noktaya gidiyoruz. Anadoluhisarı sahiline... Hemen sahilde birkaç hafta önce açılan Hisarbuselik, fonda Türk sanat müziği ve nostaljik şarkıların çaldığı bir mezeci. Mekan her akşam dolu. Zaten çok büyük bir yer değil.
Hemen yanındaki Big Chefs'in deniz kenarındaki masalarından birine oturursanız ara ara kıyıya çarpan dalga ile ıslanabilirsiniz. Bunun için üstünüze şal veriyorlar. Olsun yazın biraz ıslanmak çok da rahatsız etmiyor. Küçüksu Kasrı ise Big Chefs'in az ilerisinde bir başka esen mekan. Hafta sonu kahvaltı saatinde çok kalabalık oluyor. Ama hafta içi sakin.
Küçük bir fenerin olduğu Akıntıburnu hep esiyor. Öyle ki yürüyüşe çıkanlar mutlaka şapka takıyor. Az ilerideki seyyar satıcıdan köfte ekmek ya da simit alıp buradaki banka oturabilirsiniz. Manzarayı seyrederken serinleyebilir sonrasında da sahilde yürüyüşe çıkabilirsiniz. Ya da hemen yolun arka tarafındaki Akıntıburnu Restaurant'a gidip balık ziyafeti çekebilirsiniz.
İstanbul'da serin mekan arıyorsanız ağaç gölgelerine bakacaksınız. Korular ve parklar bunun için en güzel yerler. Örneğin Emirgan Korusu ya da Yıldız Parkı. Efil efil ağaç gölgelerinde yayılabilirsiniz. Parkın içindeki kahvelerden birinde kahvaltı ya da öğle yemeği de yiyebilirsiniz. Fiyatları makul.
Emirgan'da ister sahilde yürüyüş yapın ister geçin La Boom'un terasına biraz piyasa yapın. Yemekleri lezzetli, ortam rahat ve hava esintili... İstanbul'un en güzel manzaralı teraslarından biri. Her gün dolu oluyor.
BURGAZADA MI SALACAK MI?
Hem lezzetli balık yemeye hem de serinlemeye ne dersiniz! O halde istikamet Kalpazankaya olsun. Burgazada'nın arka tarafında kalan mekan şehirde gün batımını izleyebileceğiniz en güzel yerlerden biri. Hem gitmek için vapura atlamanız ya da tekne kiralamanız lazım. Yelken kurslarına katılırsanız onlar da Burgazada'ya gidiyor. Böylelikle yolda da rüzgara maruz kalmış olursunuz.
İstanbul'da en güzel gün batımı Salacak'tan izlenir. Tarihi Yarımada'nın arkasında batan güneşi her akşam izleyebilirim. Bu yüzden Salacak'ta oturanlar ve bu manzarayı görenler çok şanslı. Oturmayanlar ise sahildeki Korcan Çay Bahçesi'ne buyurabilir. Burası da her an esen mekanlardan. Çay bahçesi dediğime bakmayın menüsü oldukça kalabalık. Makarna çeşitleri ve güveç bile var.
Bu kez durağımız Rumeli Feneri. 17. yüzyıldan kalma fenerin bir tarafı Marmara, diğer tarafı Karadeniz'e bakıyor. Kışın esen sert rüzgarlarda gitmek güç olsa da yazın doğru zaman. Burası da şal gerektiren bir nokta. Zira her daim rüzgar oluyor. Etraftaki balıkçılardan birinde meze balık keyfi yapabilirsiniz. Kalede bol bol fotoğraf çekmeyi de ihmal etmeyin.