Ne derler: "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" Hatırlasanıza geçen yıl neler yiyor, neler giyiyorduk. Crossfit yapıyor, doğum günlerini mütevazı kutluyorduk.
Bu yıl sokaklarda koşmak, koşarken de çöp toplamak trend oldu. Doğum günlerinde iş çığırından çıktı, hediye yerine altın istemeye kadar vardı. Daha geçen yıl adını bilmediğimiz, Filipin yemekleri davetlerde tepsilerde sunulmaya başlandı. Suyu kana kana içmenin yerini küp küp yemek aldı. O halde gelin etrafta neler trend, neler değil bir göz atalım.
HAYDİ ÇEVRE TEMİZLİĞİNE
İsveç'te başlayan ve kısa sürede birçok kişinin ilgi gösterdiği sosyal medya uygulaması 'plogging' ülkemizde de trend oldu. Bu bir fitness trendi ama aynı zamanda çevre dostu.
Bu akımda bir taraftan koşuyorsunuz diğer taraftan da yolunuzun üzerindeki plastik şişeleri, teneke kutuları ve çöpleri topluyorsunuz. Ülkemizde bu akımın öncüleri arasında Şebnem- Celal Çapa gibi isimler yer alıyor.
30 dakika koşmak yerine 'plogging' yapmak hem daha fazla kalori yakmanızı sağlıyor hem de yere eğilip çöpleri alırken yapılan hareketin squat'tan daha iyi sonuç verdiği söyleniyor.
100 BİN BALONCUK YUTTUM!
Su içemeyenlerden misiniz! O halde yemeye ne dersiniz! Dünyadaki yeni trend yenilebilir su baloncukları.
Ooho adı verilen bu su kürelerinin çıkış noktası plastik şişe atığının doğada yarattığı tahribatı engellemek. Araştırmalara göre sadece ABD'de her yıl 50 milyarı aşan plastik şişe atığı meydana geliyor.
Skipping Rocks Lab tarafından geliştirilen doğa dostu ve sıfır atık bilinçli bu baloncuklar yaklaşık beş yılı aşkın süredir piyasaya çıkmak için araştırmalardan geçiyordu. Sonunda festivallerde ve organik fuarlarda karşımıza çıktı.
Suyla dolu bu baloncuklar bir top buzun kalsiyum klorid ve kahverengi yosunla çevrelenmesiyle oluşuyor. Dilerseniz dışını yiyebiliyorsunuz. Ya da soymak size kalmış. Dünya şimdi merakla bu su baloncuklarının yaygınlaşmasını bekliyor.
HEDİYE YERİNE ALTIN LÜTFEN!
Stefan Zweig "Gelenek, geçmişin bugün etrafına çizdiği taştan bir sınırdır" der. Ne de güzeldir gelenekler. Örneğin düğünde, nişanda yeni evli ya da sözlü çiftlere altın takmak bizim geleneğimizdir. Gelin görün ki gelenekler zamanla yeniden yorumlanabiliyor. O taştan duvarlar yıkılıyor ya da yerine yenileri inşa ediliyor.
Örneğin son aylarda doğum günlerinde altın takma trendi başladı. Özellikle 50. yaş doğum günlerinde kutlama sahibi, arkadaşlarından altın almalarını istiyor. Genelde oldies but goldies müzikleri çalıyor ve konsept altın oluyor.
50'nci yaş ile başlayan bu altın isteği çok geçmeden gençler tarafından da benimsendi. Yaz boyunca dört kez hediye yerine altın istenen doğum gününe davet edildim.
İlkinde altın aldım ama sonrakilerde bu altın işinden sıkıldım. Altın almak hediye seçme derdini ortadan kaldırıyor. Ama insan içinden "Pes yani!" demeden duramıyor.
FİLİPİN YEMEKLERİNİ DENEDİNİZ Mİ!
2012 yılından itibaren tüm dünyada Filipin mutfağı sayısı iki katına çıkmış durumda. Bizde Noodle House, Sushi 34 gibi mekanlarda Filipin mutfağından örnekler sunuluyor. Ama esas catering şirketleri Filipin lezzetlerini davetlere, evlere taşıyor.
En popüleri yer fıstığı sosu ile hazırlanan öküz kuyruğu yahnisi kare-kare. Haşlanmış pirinç ve yumurta ile servis edilen marine edilmiş biftek olan tapa da en popüler yiyecekler arasında. Evlerde Filipin konseptinde davet vermek ve yemekler sunmak epey popüler.
Halo-halo adını verdikleri muz, bezelye, süt, reçel ile hazırlanan tatlılarını birkaç kez tatmış biri olarak bu trende alışmamızın çok kolay olmayacağını söylemek isterim. Kore ve Peru rüzgarından sonra dünyada ve ülkemizde Filipin çılgınlığı yaşanıyor anlayacağınız.
***
Evde nişan pastası
Her şeyi evde yapma modası aldı başını gidiyor. Son günlerin konusu ise gelin adaylarının nişan pastalarını kendilerinin hazırlaması. Elbette çok büyük nişanlarda bu söz konusu değil. Ama aile ve yakın arkadaş grubu arasında yapılan nişan hatta düğünlerde artık gelin adayları kendi pastalarını bizzat mutfağa girip hazırlıyor. Bunun için pasta kurslarına yazılanlar çoğunlukta. En popüler pasta ise Meghan Markle ile Prens Harry'nin düğünlerinde servis edilen limon ve mürver çiçekli olanı.
***
Alancha ve Tora Ege'de
Limon, Frankie, Biber... Ege'ye inen mekanları yazarken iki tanesini atlamışım. Maçka'daki Alancha ve bir zamanlar Nişantaşı Atiye Sokak'ta hizmet veren Tora da Bodrum'da şube açmış. Paramount Hotels&Resort'un içinde her ikisi de. Ama dışarıdan misafir kabul ediyor. Rezervasyon yaptırmanız yeterli. Özellikle hafta sonları epey dolu oluyor.
Alancha'da haftanın belli günleri canlı müzik de var. Ambiyansı oldukça hoş. Üstelik Bodrum menüsünde farklı yemekler yer alıyor. Maçka şubesini çok sevmiyordum ama Bodrum'dakine bayıldım.
Tora ise Nişantaşı'nda hep önünden geçip de hiç içeri girmediğim bir mekandı. Menüsü Uzakdoğu mutfağından oluşuyor. Zencefil sosla servis edilen kral yengeç, morina balığı, tartarı, ceviche'si hepsi lezzetliymiş. Tora yakında Bodrum merkezde ya da Yalıkavak Marina'da bir şube açmayı planlıyor. Ardından tekrar İstanbul'da şubeleşmeye gidecek.
***
Yalıkavak Marina açıldı
Bodrum'un en lüks marinası Palmarina bu yıl yeni adıyla Yalıkavak Marina olarak geçen salı akşamı açıldı. Açılış konseri ise ABD'li şarkıcı Anastacia ile gerçekleşti. Konser öncesi sanatçı ile sohbet etme fırsatı yakaladım. Sempatik, samimi ve tüm sorulara içtenlikle yanıt veriyor." İtalya'da tatil yerine Bodrum çok daha güzel" diye söze başlıyor. Hatta üç gün daha tatil yapıp Bodrum'da kalmak istediğini söyledi.
Ertesi gün marinada turlamaya devam ediyorum. Bu yıl yat turizmi erken açılmış. Marinada mega yatlar dizili. Azerbaycan, Rusya ve Avrupa'dan Bodrum'a tatile gelmişler. Bir grupla sohbet etme imkanı yakalıyorum "Bodrum'u, Türkiye'yi çok seviyoruz. Dünyadaki hiçbir yere değişmeyiz" diyorlar.
Akşam oluyor. Angie'de sahnede Jabbar var. Serenay Sarıkaya düeti daha da bir yaramış sanki ona. Sahnesi hafta içine göre epey iddialı. Zuma, Agency, Fenix de hafta içine oranla epey dolu. Üstelik yağmur çiseliyor...