Murat Cemcir'i görür görmez "Senin adına çok sevindim" dedim. Doğu Demirkol ise birden arkamdan atıldı: "Ya benim adıma?". "Bilemiyorum şimdi tanışacağız daha seninle" diye cevap verebildim.
Nuri Bilge Ceylan'ın son filmi Ahlat Ağacı'nın başrol oyuncuları onlar. Murat Cemcir'i herkes tanıyor. Doğu Demirkol ise videoları sonrasında stand-uplarıyla şov dünyasına adım ağlatatan, yıldızı gittikçe parlayan genç komedyenlerden.
Yanlış anlaşılmasın Nuri Bilge Ceylan komedi çekmedi. Peki neden iki komedyenle çalıştı derseniz onun cevabı da filmde gizli. Ama aynı soruyu onlar da ilk teklif alınca sormuşlar kendilerine.
Uzatmadan, oturduk ve onların Ahlat Ağacı ve Nuri Bilge Ceylan maceralarını konuştuk. Dobra dobra ve şakayla karışık anlattılar...
- Ahlat Ağacı macerası sizin için nasıl başladı?
- Murat Cemcir: Zeynep Hanım menajerime ulaştı. Şaşırdım tabii... "Emin misin, belki başka birisini aramışlardır, Murat Cemcir değildir aradıkları" dedim. Sonra da "İyi bir bildikleri vardır herhalde" deyip Bilge ile buluştuk. İyi anlaştık. Güzel şeyler söyledi hem benimle hem de yaptığımız işlerle ilgili.
- Doğu Demirkol: Beni Zeynep Atakan aradı. Daha doğrusu defalarca aramış ama ben sonradan gördüm. Baktım 532'li bir numara, şekilli falan... (gülüyor). Dedim bu önemli biri olmalı. Aradım, dedi ki "Ben Nuri Bilge Ceylan'ın yapımcısıyım". Ev de kalabalık, curcuna, kuzenler falan var. Ben bu lafı duyunca kapattım direkt kendimi bir odaya. "Nuri Bilge seninle tanışmak istiyor" dedi Zeynep Hanım. Randevu verdi, gittim hocayla tanıştık. Biraz muhabbet ettik, direkt girmedi konuya. Sonra "Böyle böyle bir senaryo var, seni başrol gibi düşünüyoruz ama yan rol de olabilir" dedi. Böylece tanışmış olduk. Ama ben hocanın adını biliyordum da filmlerini izlememiştim. Biraz da benim cehaletim, bu vesile ile işte tam anlamıyla tanışmış olduk.
- M.C: Doğu kadar cahil değilim tabii (gülüyor). Bütün filmlerini olmasa da birkaç filmini izlemiştim önceden. Yönetmenliğini biliyordum, vakıftım. Sevdiğim de bir yönetmendi zaten. Tanıştıktan sonra, karakterden, hikayeden, bu filmi neden yapmak istediğinden bahsetti ve çalışmak istediğini söyledi. Senaryoyu okudum ve çok beğendim. Çok güzel bir roldü. Anlatmak istediği hikayeyi çok sevdim. Bir de ben de kendimi görmek istedim onun sinemasında.
- Sizleri takip ettiğini düşünmek şaşırtıcı geldi mi?
- M.C: Açıkçası yaptığımız işlerle Nuri Bilge'nin dikkatini çekmek hoşuma gitti. Kardeş Payı'nın bir final sahnesi vardır, iki buçuk sayfa boyunca konuştuğum. O sahneyi izlemiş defaatle. Onun üzerine konuştuk ve iyi de anlaştık. Enerjisini çok sevdim, müthiş samimi ve dürüst bir adam. İyi ki iyi anlaşmışız, iyi bir film çıktı ortaya diye düşünüyorum.
- Murat, Ceylan'a "40 yaşındayım, 50'lik adam rolü biçmişsin" demediniz mi?
- M.C: Zaten ilk başta yanına girdiğimde "Sen bayağı gençmişsin" dedi (gülüyor). "Abi" dedim "İyi bir şey mi söyledin kötü bir şey mi ben pek anlamadım." Güldü "Hallederiz bir şekilde" dedi.
- Doğu, Yetenek Sizsiniz'deki hayal kırıklığından sonra Nuri Bilge'nin oradaki performansın vesilesiyle seni oynatması epey ironik değil mi?
- D.D: Yok be abi, Yetenek Sizsiniz'deki performansım gerçekten kötüydü. O başka bir şey. Evet hoca oradan seçmiş. İşin enteresan tarafı, hayatında yaşadığın en büyük hüsran olarak tanımlayabileceğin bir şey, böyle bir olaya vesile olabiliyor. Yetenek Sizsiniz'de yuhlanmama rağmen sahneden inmiyorum, seyirciye falan laf attım, daha yayında kesmişler... Yeterince antipatiğim yani. Orada yuhalanmama, jüriden iki 'hayır' oyu gelmesine rağmen ben, "Olsun yine anlatayım" diyormuşum. Böyle diyorum çünkü izlemedim tekrardan, izlemek de istemiyorum. Bunu Nuri Bilge Ceylan söyledi bana. "Oradaki çaba, kendini göstermek için verdiğin mücadele bizim aradığımız şey, o yüzden özdeşleşiyorsun karakterle" dedi.
- Afiş çıkınca oyuncu seçimleriyle ilgili ufak bir şaşkınlık yaşandı.
- D.D: Hoca için çok profesyonel bir oyuncu olmasına gerek yok herhalde. O istediğini alıp alamayacağına bakıyor. Çünkü adam kuzenini oynatmış ödül almış, anne babasını oynatmış. O doğallığı arıyor herhalde.
- Peki, sen Ceylan'ın dünyasına girince ne keşfettin?
- D.D: Birçok oyuncu "100 tekrar aldık çok zordu, değişik bir macera oldu, bir eğitim süreci gibiydi" falan diyordu. Benim ilk setim olduğu için herhalde normali bu diye düşündüm.
- Sizin için normal mi 100 tekrar falan?
- M.C: Normal abi... Selçuk (Aydemir) da biz de çok disiplinliyizdir. Biz tabii komedi yaptığımız için daha fazla provaya önem veriyoruz. 15-20 prova yapıp, 2-3 defada çekiyoruz. Kendi üslubunun, sinema yaklaşımının böyle olduğunu daha önce de duyduğum için bana normal geliyor.
NURİ BİLGE, BİZE MÜTHİŞ BİR GURUR YAŞATTI
- Nuri Bilge Ceylan aslında dünyada star yönetmenlerden biri. Cannes'da siz görmüşsünüzdür bu durumu. Ne hissettiniz orada?
- M.C: Altının değerini en iyi sarraf anlar diye bir söz vardır ya Cannes'da bunu görüyorsunuz. Bu müthiş bir gurur. Bu gururu yaşatıyor Nuri Bilge Ceylan bize.
- İlk defa Cannes'a gittiniz, nasıl geçti Cannes serüveni?
- D.D: Güzel bir şey abi ya... Öyle Cannes'a gideyim diye bir heyecanım yoktu. Çok gözümde büyüttüğüm bir dünya olmadığı için güzeldi ne diyeyim. Ama galiba bu işlerde ilk filminle Cannes'a gitmek normal bir durum değil (gülüyor).
- M.C: Yeni kuşak böyle işte. Bu kadar ilginin bu kadar alkışın karşılığında sanatın hakikaten evrenselliği söz konusu. Çanakkale'deki bir çocuğun hikayesini elin Fransız'ı, İngiliz'i ayakta alkışlıyor. Entelektüel camianın demek ki derdi ortak. Buradaki çocuğun anlattığı derde herkes vakıf, herkes biliyor.
- D.D: Filmden sonra gece 30 İngiliz önümü kesti. Korktum önce. Bana benim bile bilmediğim şeyleri anlattılar filmle ilgili. "Hikayenin şurasında Çehov'dan bir alıntı mı var, Mesnevi'den bu mu var" vesaire...
- Siz ne cevap verdiniz?
- D.D: Valla bilmiyorum, hocaya sormak lazım dedim. Soruyu soran kadının gözündeki heves söndü, gördüm yani. Ben her şeyi biliyorum zannetti herhalde. Mesnevi'den anlattığı şeyi bilemeyince böyle bir uzaklaştı benden.
ANNESİ BABASINI ÇEKTİ ÖDÜL ALDI, BİZİMLE OLMADI GALİBA DEDİK
- Peki Murat, Ahmet Kural ve Selçuk Aydemir, Nuri Bilge Ceylan ile çalışman ve Cannes'a gitmen üzerine sana şaka yaptılar mı?
- M.C: Sadece ben olsaydım bir sıkıntı olabilirdi ama Doğu da ekipte olunca bizimkiler rahatladı. Çünkü "Herhalde Bilge Ceylan kariyerini bitirmeye karar verdi" diye düşünmeye başladılar.
- D.D: Tabii tabii, Cannes'da ilk sekiz film açıklandığında bir baktım bizim film yok, Murat Abi bana dönüp "Kariyerini bitirdik adamın" dedi. "Adam kuzenini çekti ödül aldı, annesini babasını çekti ödül aldı, demek ki bizimle olmadı" dedik.
- M.C: Tabii herkesin de gözü üzerimizde bir yandan. İnsanların kafasında oturmadı bizimle çalışması. Ama ben senaryoyu okuduğumda anladım neden bizimle çalışmak istediğini. Hatta ben de bir fikir beyan etme noktasında, Doğu'yu tercih ederim, dedim.
- Doğu sen şakalarında babanı sıklıkla malzeme yapan bir insansın. Bu filmde de sevmediğin bir baba çıkıyor karşına. Filmde kendi babanla ilişkinin ne gibi faydalarını gördün bu filmde?
- D.D: Bayağı gördüm... Ya babam o kadar da sevmediğim bir karakter değil bana çok faydası olmuştur. Ama babamla kankayızdır, gezer tozarız gibi bir ilişkimiz yok. Hakikaten değişik bir adamdır, orijinaldir. Gerçekten filmdeki babaya da benziyor. Bu anlamda babama bana bu filmde istemeden de olsa yardımcı olduğu için teşekkür ederim (gülüyor).
VİZYONUM DEĞİŞTİ KAFAM AÇILDI
- Bu çalışma senin sinemaya bakışında yeni bir detay görmene sebep oldu mu?
- M.C: Tabii ki oldu, bir kere en başından Gökhan Tiryaki ile tanıştık. Ve son filmimizde onunla beraber çalıştık. Çok da güzel oldu. Doğu'yla, Bilge'yle tanıştım. Ve onun sahadaki hassasiyetini ve her anlamdaki titizliğini görünce de endüstriyel sinemada bizim çok fazla yapmadığımız risk alma gibi durumlarına şahit olunca biraz daha vizyonum değişti, kafam açıldı.
- Doğu sen stand-up'larına konu eder misin bu süreci?
- D.D: Var abi anlatılacak bir sürü şey. Mesela şunu yaşadım. Hocaya ilk başlarda biraz gıcık oluyorum çünkü her şeye karışıyor. Yürüyorum, bayağı uzak bir yerden geliyorum bana diyor ki "Olmadı". "Yürümem mi olmadı" diyorum. "Bakın az evvel oradaydım şimdi buraya geldim, demek ki olmuş" diyorum. 30 yıldır yürüyorum zaten, nasıl olmadı? Nefes almam bile olmamış olabiliyor, zor bir olay. Sonra alıştım hocaya. İstediği her şeyi net söylüyor. Ha ne yapmaya çalıştığını filmi izleyince anladım.
ÖDÜL ALMAYINCA MUTLU OLDUM
- Son gün ikinizin de adı Cannes'daki tahminlerde En İyi Erkek Oyuncu için geçiyordu. Ödülü alsaydınız ne olurdu? Bir beklentiniz var mıydı?
- D.D: Filmi izleyenler sürekli beni heveslendirdi. Ama iyi ki almadım diye düşünüyorum. Belki bir havalara girerdim, çünkü baktığında ben Cannes'ı bile bilmem, kırmızı halı falan tamam ama gerisi yok. Bir bakıma da biraz klişe olacak ama en büyük ödül zaten bu filmde olmaktı. Hocayla konuşup tartışabilmek falan Cannes'ı bile bilmezken benim için oralara gitmek ödüldür. Yani açıkçası ödül almayınca mutlu oldum.
- M.C: Ben kendimle ilgili bir şeyler denedim. 50'li yaşlarımda yaparım dediğim bir şeyi bu yaşta yaptım. Bunu yaptım ve rahatlamış oldum. Kariyerimdeki en iyi adımlardan biriydi. Bu zaten benim için ödül gibiydi.
- Peki şimdi en sevdiğiniz Ceylan filmleri nelerdir desem?
- D.D: Uzak'ı da sevdim, Kış Uykusu'nu da... Bir Zamanlar Anadolu'da zaten efsane.
- Senin favorin İklimler midir peki?
- M.C: Bir Zamanlar Anadolu'da ve İklimler - Devamı gelir mi sizin için sanat filmi açılımının?
- M.C: Zannetmiyorum yakın zamanda bu tür bir filmde oynayacağımı.
- Senin için Doğu?
- D.D: Ben çok hevesli değilim, diziler, filmler olsun, oyuncu olayım diye pek bir derdim yok. Kendi yazdığım şeyler var, kafam daha ziyade komedi ağırlıklı çalışıyor. Kendi yolumda kendi yazdığım şeylerle ilerlemek istiyorum. Ali Atay'ın filmi oldu mesela, senaryosunu, karakteri Ali Abi'yi de çok sevdim o yüzden girdim o filme de. Ama sürekli film çekeyim, oyunculuk yapayım modunda değilim.
- Ama tekliflere de açığım diyorsun?
- D.D: Okuyoruz proje gelince, ne yapacaksın, göndermeyin mi diyeyim (gülüyor)?