İstanbul gastronomi hayatının ama en çok da kahve mekanlarının kabusu hesap ödemeden kaçan müşteriler oldu. Anlayacağınız masalarda firar var... Uzun bir aradan sonra öğlen Karaköy'e yolum düşüyor. Hava güneşli, sokaklar cıvıl cıvıl... Özlemişim Karaköy'ün bu halini. Pek çok yeni mekan açılmış ama kahve içmek için Karabatak'ı tercih ediyorum. Bildiğimiz, sevdiğimiz mekan ne de olsa... Garson sipariş aldığında "Yalnız siparişlerinizle birlikte hesabı da getireceğim, ödeme yapmanız gerekiyor" diyor. "Neden?" diye soruyorum "Kaçan masalar yüzünden" yanıtını alıyorum. Meğer son haftalarda pek çok masa hesabı ödemeden kalkıp gitmiş. Olan da o anda çalışan garsonlara olmuş. Hesaplar maaşlarından kesilmiş.
SON DÖNEMDE ARTTI
Bu durumu başka işletmeci arkadaşlarıma soruyorum. "Bizde de ara ara bu sorun olurdu ama son günlerde arttı" diyorlar. Anlayacağınız artık kahve ısmarladığınızda yanında hesap da gelirse şaşırmayın. Kaçan masa sendromu başlamış durumda şu aralar. İnsan başta yadırgıyor. "Her kahve istediğimde tekrar hesap mı ödeyeceğim?" diye düşünüyor. Bir de işin bahşiş kısmı var. Böyle sorun yaşayan işletmeler en iyisi self servise başlasın. Kasada isteyen yiyeceğini içeceğini alıp masasına kurulsun. Zira ilk başta sempatik gelse de her kahvede ve yiyecekte tekrar hesap ödemek sonradan sinirleri bozabiliyor. Karabatak gibi önemli markalara da pek yakışmıyor.
İTALYA'DAN ŞEF GELİYOR
Andrea Sposini, dünyanın farklı yerlerinde gerçek İtalyan mutfağını tanıtmak için danışmanlık veren ünlü bir şef. Aynı zamanda Milano'daki Tenuta di Canonica'nın gusto şefi. Kendine özel pek çok tarifi var. Avustralya'dan ABD ve Hindistan'a pek çok yerde İtalyan restoranlarının açılmasını destekliyor ve danışmanlığını üstleniyor. Sposini 9-16 Nisan tarihleri arasında ise ülkemizin açık ara en iyi İtalyan'ı (kişisel fikrim tabii) Paper Moon'a deneyimlerini aktarmaya geliyor. Bir tarafta Paper Moon mutfağını yöneten şef Guiseppe yani namıdiğer Pino ve diğer tarafta Sposini olacak anlayacağınız. Ve İtalya'nın hem klasik hem de modern örneklerinin yer alacağı yeni bir menü oluşturacaklar.
ADANA'DAN NOTLAR
Hafta sonu Adana'da Portakal Çiçeği Karnavalı var. Altıncısı düzenleniyor bu yıl. Ben de müdavimi oldum ve yine Adana'nın yolunu tuttum. İki hafta önce de şehirdeydim. Sıcak havanın keyfini çıkardım ve İstanbul'daki bistro'lara örnek olacak bir mekan keşfettim. Önce Adana gece hayatından bahsedeceğim. Aynı gün Demet Akalın, Rober Hatemo ve Pascal Nouma farklı mekanlarda sahne alıyordu. Anlayacağınız Adanalılar eğlence hayatında iddialı. Gece kulüp çıkışı börek ya da şırdan yemek en meşhuru. Biz eğlenmek ve yemek için Adana'nın en gözde yeri Next Republic'e gidiyoruz. Yazının başında bahsettiğim İstanbul'daki mekanlarla yarışan bir bistro burası. 2015'te iki genç yatırımcı Engin Elçi ve Murat Hakgözi tarafından açılmış. 600 metrekarelik kocaman bir mekan. Modern bir dekorasyona sahip. Hatta sosyal medya fotoğrafı için özel hazırlanmış bir köşesi bile var. Adanalılar tatlı kokteyl içmeyi seviyormuş meğer. 97 kokteyl var menüde. İlerleyen saatlerde müziğin sesi de açılıyor ve herkes dans etmeye başlıyor. Ben İstanbul'da bir bistro'da hiç bu kadar dans eden insanı bir arada görmemiştim. Üstelik cumartesi gündüz saatlerinde ünlü DJ'ler eşliğinde 'Daylight Disco' partileri düzenleniyor. Gündüzden konu açılmışken kahvaltıda ciğer yemek için Sanayi'deki Kel Mahmut'u ya da Kazancılar'daki Ciğerci Memet'i deneyin. Sosyal medya kısmında da uçmuşlar. Fotoğraf çekiyorum "Bizi etiketlemezsen çekme" diyorlar. Adana eğlence ve sosyal medya konusunda İstanbul'a fark mı atıyor dersiniz!