Sahnelerin zarif sopranosu Emma Shapplin, Hüsnü Şenlendirici ile aynı sahneyi paylaşmak için İstanbul'daydı. Volkswagen Arena'daki konser öncesi sorularımızı yanıtlayan Shapplin, Şenlendirici'nin çalışmalarını dinlediğinde duygulandığını ve büyülendiğini söyledi.
- Sizi en son Bodrum Müzik Festivali'nde izleme şansı buldum. Orada bir şey fark ettim. Siz şarkılarınıza ellerinizle mi hazırlanıyorsunuz?
- Eller veriyor ve alıyor, şekillendiriyor, yumuşatıyor, okşuyor ve çiziyorlar... El ve kolların hareketi kendi başına bir dil ve hatta daha fazlası... Eller, işaretler ve aracılar...
- Aynı konserde ezan okunurken konserinize ara verdiniz ve ezanı gökyüzüne bakarak dinlediniz. O anlarda neler hissettiniz?
- Bana bir rahatlık verdi. Ve dua etmem gerekti. Ayrıca öyle bir anda kim olsa dururdu. En azından bu saygıyı gösterebiliriz. Sadece ben değil, şef ve müzisyenler de durdu.
- Bugüne kadar sahnede yaşadığınız en zor anı anımsıyor musunuz?
- Her konser zordur, her performans pek çok nedenden ötürü bir meydan okumadır. Ama esas sorunum son zamanlarda teknik ve ses. Ses provası sırasında her şey tamam ve sorunsuz görünüyor ve konser başladığında cep telefonlarından, telsizlerden ve güvenlik cihazlarından gelen frekanslarla sorunlar başlıyor. Tüm bu frekanslar mikrofonları ve kulaklık setlerini mahvediyor. Hele ki bir opera veya neo-klasik sanatçısıysanız mutlak bir kakofoni kabusuna düşüyorsunuz. Ve bu sesiniz için de tehlikeli olabilir.
- Günümüz dünyasında zerafetinizi korumayı nasıl başarıyorsunuz?
- Saklanıyorum.
- Saklandığınızda neler yapıyorsunuz? Bize müzisyen olmayan Emma Shapplin'i kısaca anlatır mısınız?
- Doğada, ormanda, deniz kenarında vakit geçiririm. Ya da resim yaparım, kitap okurum, yemek yaparım veya müzelere giderim.
MANZARA DEĞİŞİKLİĞİ
- Hayvanları çok sevdiğinizi biliyoruz. Bu sevgiyi nasıl tarif edersiniz?
- Etrafımda hayvanlar olmadan yaşayamam. Bana sevinç, sıcaklık getiriyor ve beni büyülüyorlar. Ormandaki yürüyüşler sırasında ya da göllerde yabani hayvanlarla karşılaştığımda, yeryüzünde olmanın ne kadar harika olduğunu hatırlıyorum.
- Türkiye'ye daha önce de geldiniz. Sizi ülkemizle ilgili en çok neler etkiliyor?
- Türkiye'ye her gelişimde 'manzara değişikliği' hissiyatını nostaljiyle karışık bir halde hissediyorum.
***
Stadyumda müzik stüdyosu olur mu?
Oldu. Üstelik dünyada bir başka örneği yok. Geçen günlerde Vodafone Park'taydık. Ama Beşiktaş'ın maçı için değil, yeni kurulan Vodafone FreeZone Stüdyo'yu ziyaret etmek için...
Stadyumun içindeki dijital müzik stüdyosu şarkılarını kaydetmek isteyen genç yetenekler için kuruldu. 110 metrekarelik stüdyo, iki yılda hayata geçirilmiş. Çok da güzel olmuş. Her müzisyenin kayıt yapmak isteyeceği donanıma sahip. Sistemin işleyişi de çok basit. Gençler önce internet üzerinden rezervasyon yaptırıp sembolik bir ücret ödüyor, günü geldiğinde de stüdyoda ekipmanlarla dört saat boyunca diledikleri gibi çalışabiliyor. Stüdyoda tonmaysterden teknik destek alarak kayıt yapma imkanı da bulunuyor. Ayrıca kayıtta çekilen performans videolarının Vodafone FreeZone YouTube hesabından yayınlanması planlanıyor. Burası bir kayıt stüdyosu ama küçük bir sahnesi de var. Ve bu sahnede her ay sevilen müzisyenler özel projeleriyle yer alacak. Vodafone FreeZone'un internet sitesinden yayınlanacak ilk canlı konser, Edis, Fatma Turgut ve Ozan Çolakoğlu'nun performansı ile 13 Aralık'ta gerçekleşecek.
Son dönemin parlayan isimlerinden Can Oflaz, stüdyoda mini bir konser verdi.
***
Hayatın içinde bir müzisyen
Memleketini seven, bu konuda hassasiyetleri olan bir müzisyen Ferman Akgül. Doğduğu, müziğini yaptığı topraklara yabancı değil. Sokakta yaşananlar onu heyecanlandırıyor, bir sonraki projesine ilham kaynağı oluyor. Yine anlamlı bir çalışmayla karşımıza çıktı.
Düş Sırtında adlı şarkısına, karma dövüş sanatlarında dünya şampiyonu olan Kadir Dalkıran'ın hikayesinden etkilenerek bir klip çekti. Dört kardeşi, anne ve babasıyla kağıt toplayıcılığı yaptığı Yalova'dan çıkıp şampiyonluğa uzanan 18 yaşındaki Dalkıran için Ferman şöyle diyor: "Ülkemin ne kadar dolu dolu güzel insanlara sahip olduğunu bir kez daha hatırlattı bana. Bu aslında bir Türkiye hikayesi. Kimseye fark ettirmeden sessiz sedasız böyle başarılara imza atan insanlar var ülkemizde. Şarkının sözlerinde de biraz bu duygu hakim."