Özge Ulusoy, Nurgül Yeşilçay, Elçin Sangu, Başak Parlak, Yonca Lodi ve daha pek çok ünlü ismi son dönemde arka arkaya Zeynep Erdoğan tasarımı iddialı kıyafetlerle görüyoruz. Kasım ayında fotoğraf sanatçısı Alihan Kamış ile dünya evine giren ve ilk çocuğuna hamile olan tasarımcı ile balayı dönüşü bir araya geldik. Güzel Sanatlar Tekstil Bölümü'nü bitirdikten sonra Milano Domus Akademi'de moda tasarım eğitimi alan Erdoğan ile tasarımlarını ve yeni projelerini konuştuk...
- Son dönemde özellikle sosyal medyada sizin tasarımlarınızı birçok ünlü ismin üzerinde görüyoruz. Nasıl bir araya geliyorsunuz onlarla?
- Koleksiyonum couture ağırlıklı. Durum böyle olunca özellikle gala, davet ve özel geceler için ilk kapısı çalınan tasarımcılardan biriyim. Son koleksiyonumun el işçiliği detaylı. Ancak daha pastel tonlarda oluşu da tercih edilmesinde bir etken bence. Ünlülerin bir kısmıyla yıllara dayanan bir dostluğumuz oldu. Stil danışmanlarıyla da aynı şekilde. Bir kez kalıplarımız içinde kendilerini rahat hissediyorlarsa zaten ardından başka projelerde de bir araya geliyoruz.
- Yurt dışından markanıza ve koleksiyonlarınıza büyük ilgi var. Nasıl ulaşıyorlar size?
- Yurt dışı fuarları ve moda haftaları her zaman etkili. Dergi çekimleri de dikkat çekmesini sağlıyor koleksiyonların. Ancak sosyal medyanın özellikle son dönemde çok büyük bir etkisi olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Tabii bir de birçok Türk tasarımcı arkadaşım gibi ben de Los Angeles'ta bulunan basın ofisleriyle yakın temas halindeyim. Kylie Jenner ve Iggy Azalea ile de bu şekilde bir araya geldik. Türk ya da yabancı ünlüler üzerinde koleksiyonunuzun olması da dünya çapında daha geniş kitleye ulaşmanızda etkili oluyor. Yani sosyal medyanın ve Instagram'da yaptığımız paylaşımların etkisi büyük.
- Farklı ülkelerden farklı beklentilerle mi ulaşıyorlar size?
- Hepsi aynı koleksiyonu görüyor aslında. Ama tabii ki her markanın satın almacısı kendi müşterisine göre alım yapıyor. Markaların bulunduğu ülke tabii ki bu durumda etkili oluyor.
- Özellikle Arap müşterilerin, dizilerin de etkisiyle Türk moda tasarımcılara büyük bir ilgisi var. Onların sizden ne tür beklentileri oluyor?
- Evet, çok fazla Arap müşterimiz var. Bunda tabii ki Ortadoğu'nun alım gücünün Avrupa'ya göre çok daha yüksek olması da etkili. Özellikle de Suudi Arabistan ve Katar'dan çok müşteri geliyor. Genel olarak Arap müşteriler couture tarzdaki tasarımlara ilgi gösteriyor. Bunda düğünlerin sosyal hayatlarındaki önemi etkili. Sosyalleştikleri ve tarzlarını gösterebildikleri alan düğünler oluyor genelde. Genellikle el işçiliği onlar için ön planda. İşlemelerin olabildiğince çok olmasını, elbise üzerindeki detayların artırılmasını istiyorlar. Ayrıca benim genel tarzımın aksine daha parlak renkleri tercih ediyorlar. Işıltı değil, el işçiliği ve iddialı renkler onlar için ön planda.
- Peki Arap ülkelerinden gelen müşterilerinizle nasıl çalışıyorsunuz?
- Çoğu Türkiye'de bulundukları süre içinde tasarımların kendilerine teslim edilmesini istiyor. Bir hafta ya da 10 gün içinde müşterilerimize bir couture gardırob hazırlıyoruz. Kendilerine olduğu kadar kardeşlerine, aile fertlerine ya da kızlarına da alıyorlar. Bir gelişte 10 parça kıyafet satın alan çok müşterimiz oluyor. Gizia Gate Arap müşterilerin Türk tasarımcılarla buluşma noktası. Oradaki alışverişin yarıdan fazlası Arap müşteriler tarafından yapılıyor. Zaten orada görüp koleksiyondan daha fazla parça görmek ya da özel dikim yaptırmak için de daha sonra bize ulaşan çok moda meraklısı oluyor.
- Yeni projeleriniz neler? Gece çantası ve aksesuvar koleksiyonları üzerine çalışmaya başladığınızı duydum?
- Evet. Zaten defile koleksiyonlarımıza mutlaka bir kaç gece çantası ve aksesuvar tasarımı ekliyordum. Bunları başlı başına bir koleksiyon haline getirme hayalim var. Üzerine yavaş yavaş çalışıyorum.
DÜŞÜNCELERİM DEĞİŞTİ
- Bir yandan bu kadar güzel gelişme var hayatınızda. Bir yandan da çok zor bir süreç yaşıyorsunuz. Yaklaşık 1.5 ay önce annenizi kaybettiniz...
- Hayat hakkındaki düşüncelerim değişti diyebilirim. Her şeyi yeniden düşünmeye başladığım bir dönem yaşıyorum. Ne de olsa böyle bir şeyi insan başına gelmeden anlayamıyormuş. Her şey bizim için klişesinin ne anlama geldiğini tam olarak beynime kazıdım. Bir yandan bir bebek bekliyor olmanın mutluluğu bir yandan da dört ay içinde annemi kaybetmiş olmanın tarifsiz üzüntüsü. "Anne karnında bebekler her şeyi hissediyor, anıları oluşuyor" derler, onun için çok güçlü ve sağlam durmaya çalışıyorum. Hayat böyle bir şey sanırım, aynı anda her şeyi yaşıyorsunuz.