Burcu Erçil ve İpek Erçil Ertan bugüne kadar farklı yollarda yürümüş iki kardeş. Burcu, işletme üzerine eğitim alıp master'ını da aynı dalda yaparken diğer kardeş İpek moda okumuş. Milano'daki eğitiminden sonra ünlü moda firmalarında tasarımdan satın almaya kadar pek çok alanda çalışmış.
Burcu, babasıyla birlikte çocuk yaşta fabrikaya gidermiş. O da orada değişik departmanlarda çalışmış, şu an şirketin yönetim kurulu üyesi...
Ama... Farklı dünyalardaki iki kardeşi ortak tutkuları moda buluşturdu ve birlikte bir moda markası yarattılar. İşin tasarım süreci İpek'te, üretim-pazarlama ise Burcu'da... İşte iki kardeşin hikayesi...
-
Yeni bir marka kurmak oldukça sancılı bir süreç. Bu adımı atmaya nasıl karar verdiğinizi anlatır mısınız?
-
İpek Ertan: Ben zaten moda tasarımı mezunuyum. Milano'da, Istituto Marangoni'de Moda Tasarım Bölümü'nden mezun oldum ve daha sonra yine Milano'da Istituto Europeo di Design'da Moda Editörlüğü Master'ı yaptım. Yaklaşık dört sezon ünlü bir İtalyan markasının koleksiyonlarını tasarladım. Milano Chanel butikte beş ay satışta da yer aldım. Türkiye'ye geldikten sonra Beymen, Harvey Nichols, Vakko'da satın alma departmanlarında da çalıştım. Yani yıllarca hep modanın ve tasarımın tam içinde bulundum. Hep aklımda, kalbimde vardı bir marka yaratmak.
-
Burcu Erçil: Ben zamanla modaya ilgi duymaya başladım. İşletme okuduktan sonra, Londra'da işletme master'ı yaptım. Aile şirketinde çalışmaya başladım, hâlâ da çalışıyorum. Ancak modanın sanata olan yakınlığı ve içimdeki yaratıcı kısmı harekete geçirmesi beni heyecanlandırdı. Ve bu bizi en sonunda kardeşimle bir marka kurmaya kadar getirdi.
- Oysa ikiniz Coster Fareva Grup şirketlerinin veliahtısınız. Aynı zamanda lojistik alanında da birtakım faaliyetleriniz bulunmakta. İpek Hanım siz aile şirketinde çalışmamayı tercih etmişsiniz ama Burcu Hanım siz halen şirketin yönetim kurulu üyesisiniz. İki dünya birbirinden epey farklı...
B.E: Gerçekten de sanayicilik ve moda birbirine oldukça tezat görünen iş alanları. Ama sanayinin tam içerisinde, üretimin tam merkezinde büyümenin, gelişip olgunlaşmanın, bugünkü bana birçok değer ve öğreti kattığına inanıyorum. Tüm bunların kardeşimle kurduğumuz işimizde de yansımalarını görebiliyorum.
- Fabrikada çalışmak sizin isteğiniz miydi?
- Çocukluk yıllarımda en büyük hayalim babamla beraber çalışmak, onunla beraber aynı işi yapmaktı. Kartal'daki fabrikamıza gitmeye de her haftasonu düzenli olarak 6-7 yaşlarında başladım. Yıllar ilerledikçe farklı görevler üstlendim. Mavi yakalı arkadaşlarımızla yıllarca üretim hattında, arrosol dolumda, plastik enjeksiyon ve valf montaj ünitelerinde çalışmışlığım vardır.
- Markanızı nasıl hayata geçirdiniz?
- B.E: Heyecanlı bir süreçti. İlk olarak kendi imkanlarımızla bu markayı yaratmaya ve şekillendirmeye karar verdik. "Haydi şık bir Show room ve satış mağazası açalım" diyebilirdik. Ama bunu tercih etmedik. Markamızın zorluklarla, küçük küçük adımlarla kendi hikayesini yazmasını istedik. Her modelden birkaç tane üreterek başladık bu sürece. Kazandıkça yatırım yapmaya devam ettik. İlkbahar-yaz koleksiyonundan sonra bu sezon için hazırladığımız koleksiyon bu yüzden daha geniş.
- Bu işi yaparken kendi kaynaklarınızı yarattınız yani...
- Ailenizin maddi manevi gücünü arkanızda hissetmek de çok büyük bir lütuf. Bizlere verdikleri imkanlar için babama ve anneme çok teşekkür ederim. Ancak biz bu gücü arkamızda hissederek ve fakat olabildiğince kendi imkanlarımızla kendimizi ve markamızı var etme yolunda çalışmaya gayret ediyoruz. Yavaş ve emin adımlarla, kendi sermayemizin içinde dönerek, belki de kendimizi kendimize ispat etmek istiyoruz. Ancak ne kadar da üretimin içinde, iş makinalarının içinde büyüseniz de kıramadığınız bir patron kızı olma algısı ister istemez olabiliyor. Ve belki bizler de farkında olmadan nefsimiz ve yaradılışımız gereği zaman zaman bu havaya bürünebiliyoruz. Ancak İpek'le kurduğumuz Nenuphar da kendi adıma nefsani yönlerimi de törpülediğime inanıyorum. Örnek vermek gerekirse geçenlerde bir stüdyo çekiminde en son yerlerde modelimize ayakkabısını giydirip bağlamaya çalışıyordum :-) ki acele çekime yetiştirebilelim diye.
- Markanızın çizgisinden bahsedebilir misiniz?
- B.E: Rahat, özgür ama kadınsı, zamansız... Dar kalıplara girmek istemeyen güçlü ama romantik... Modayı takip eden ama esiri olmayanlara hitap ediyor.
-
İki kardeş olarak çalışmak zor değil mi?
- İ.E: Çok yakın ilişkileri olan bir aileyiz. Ancak buna rağmen tabii ki yıllar içinde iş hayatı ve sorumluluklarımızdan dolayı kendi hayatlarımıza konsantreydik. Bu marka bizi yeniden o çocukluk yıllarındaki iki kardeş haline getirdi.
BAŞKASI GİBİ GÖRÜNMEMEM ÖNEMLİ
- Kendi stillerinizi anlatır mısınız?
- İ.E: Ben 70'ler detaylı bohem bir klasiğim. Rahat ama feminen bir tarzım var. Modellerimizde de bu stil hakim zaten. Günün modası olan parçalardan uzak duruyorum. Modelini çok sevdiğim ama o dönem çok moda olan bir ayakkabıyı alıp, modası geçtikten yıllar sonra ilk kez ayağıma geçirmişliğim çoktur.
- B.E: Stil konusunda benim için en önemli şey, giydiğim kıyafetle kendimi rahat hissetmek, başkası gibi görünmemek. Tasarımlarımızda kendi stillerimizden birçok detay görebilirsiniz. Kendimizin giymek istemeyeceği parçaları üretmek taraftarı değiliz.