Elif Tanverdi, son yıllarda adını sosyal medyada sıkça duyduğumuz bir isim. Blog'u ve sosyal medya hesapları merakla takip ediliyor, paylaşımları ilgi görüyor. 30 yaşındaki Tanverdi, aynı zamanda DJ'lik de yapıyor. Bu işe kısa bir süre önce başlamasına rağmen bugüne kadar Flamme, Klein Garten gibi İstanbul'un önde gelen kulüplerinde çaldı, iki hafta önce de dünyaca ünlü festival Burning Man'deydi. Tanverdi ile festival dönüşü hem DJ'lik hem de Burning Man tecrübesi üzerine sohbet etme fırsatı buldum. O çok merak edilen festivalle ilgili ilginç ayrıntılar anlattı.
-
Son dönemde DJ olarak adınızı sık duyuyoruz. Nasıl başladınız DJ'liğe?
- Müzikle her zaman çok yakından ilgiliydim ve blog'um her zaman müzik ekseninde ilerledi. Ancak DJ'liğe olan merakım ilk olarak 2013 yılında başladı. O dönem bir DJ'lik prodüksiyon kursuna gidip işin teoride nasıl yapıldığını öğrendim. Sonra yurtdışına taşındım. Geçen yıl tekrar müzik çalma isteğim kabardı. O dönemki erkek arkadaşım da DJ'di. Her gece eve kulüplerden mikser taşıyıp çalıştık, müzik dinledik, arşiv yaptık, b2b yani beraber çaldık. Bu yüzden hakkını ödeyemem. Sonra tek başıma çalmaya başladım. Paris Fashion Week'te after party'de, New York'ta çaldım. Geçen nisan ayında Afrikaburn'de çalmak benim için mihenk taşlarından biridir.
- Kadın olmak bu meslekte avantaj mı dezavantaj mı?
- Aslında ikisi de. DJ'lik erkeklerin ağırlıkta olduğu bir sektör. Kadın olarak ilgi çekici olabiliyorsunuz ama ciddiye alınmayabiliyorsunuz da.
DJ'lik değil, goy goy yaptığınız düşünülebiliyor. Ama hayatım boyunca bu tarz ön yargıları yıkmaktan zevk aldım.
- Burning Man, ülke olarak yakından takip ettiğimiz bir festival haline geldi. Siz kendi Burning Man deneyiminizi nasıl anlatırsınız?
- Burning Man'e gitmeden Burning Man'i anlamak çok zor. Ben ikinci senemde hakim oldum olaya. Burning Man, bir hafta boyunca çölde kurulan ve sonra hiç iz bırakmadan yok olan ve kendi kuralları, 10 ilkesi olan bir şehir. Bu şehir sanılanın aksine bir festival organizasyonu değil. Bizzat bizler kuruyor, içinde yaşıyor ve kaldırıyoruz. Çöldesiniz. Gündüz inanılmaz sıcak, gece çok soğuk, kocaman bir alan. Her saniye aynı anda yüzlerce şey oluyor. Workshoplar, sanat eserleri, partiler, şifa seansları... Az uyumak, çok pedal çevirmek, toz toprak içinde olmak gerekiyor. Lüks olanaklar da var. Haftalığı 50 bin dolarlık kamplar... Kızarmış ekmeğinize havyar sürüp playa'yı elektrikli bisikletinizle kat edebilirsiniz. Ben çölde zor hayat şartlarında kendi sınırlarımla tanışmayı sanat eserlerine bakmak ve partilere gitmek kadar önemli buluyorum kendime yaklaşmak adına.
- Burning Man'de giyim kuşam neden ön planda?
- Bunun iki sebebi var. Birincisi takip ettiğiniz insanlar. Burning Man'de on binlerce insan var. Siz ünlülerin paylaşımlarını görüyorsunuz ve bu kişiler efsane kostümlerini paylaşıyor. Burning Man'i bir moda şovu sanabilirsiniz. Halbuki bu isimler katılımcıların yüzde 1'i. İkinci sebep ise yine Burning Man'in 10 ilkesinden biriyle açıklanabilir: Radical Self Expression. Burada arzulanan insanların el yapımı, eşsiz kostümlerle kendini ifade etmesi bu süreçte 'maker' (yapan) konumuna gelmesi. Hepimizin içinde olan yaratıcılığı kanalize etmesi...
CÖMERTLİK VE SEVGİ
- Bu festivalden size geriye ne kaldı?
- Neler kalmadı ki! Geçen sene çok acemiydim. Kimseyi tanımıyordum. Bu sene daha hazırlıklı gittim, pek çok arkadaşım vardı. Burası bir deney gibi de aslında. Bir hafta çölde hep birlikte hayatta kalmaya çalıştığın insanlarla aranda bambaşka bir bağ oluyor. İnsanların cömertliği ve sevgisi her daim ilham oluyor bana mesela. Bu yılki Burning Man'den sonra nasıl daha cömert ve verici olabilirim, nasıl daha ön yargısız davranabilirim diye soruyorum kendime.
- Burning Man'de çaldığını duyduğumuz Türkiyeli ilk kadın DJ'siniz. Bu nasıl gerçekleşti?
- Burning Man'de çalan Türkiyeli ilk kadın mıyım bilmiyorum o konuda bir iddiada bulunmak istemem. Burning Man'de belirli bir festival line up'ı yok. Dediğim gibi her şey bir araya gelip 'kamp' oluşturan insanların ön ayak olmasıyla yapılıyor. Burning Man'de 100'lerce belki binlerce kamp var. Her kamp bir şeyler sunuyor insanlara. Müzik sunan pek çok kamp var. Turnedeyken ya da festivallerde tanıştığım, DJ'lik yaptığımı bilen ve kampları olan arkadaşlarımdan gelip bizde de çalmak ister misin gibi teklifler aldım.
- Nasıl partilerde çaldınız?
- Kamp partisinde, büyük sahnede ve art car'da performanslarım oldu. Çoğunlukla o anki ortama ve hissiyata göre hareket ettim.
- Bir de Neşe Karaböcek meselesi var. Yali Yali adlı parçasının Todd Terje edit'inin festivalde çalması burada heyecanla karşılandı. Aslında bu yeni bir durum değil yanılıyor muyum?
- Türk müziği özellikle 70'lerin saykedelik pop funk müziği zaten uzun senelerdir yurt dışında inanılmaz seviliyor. Berlin'de sık sık Türkçe müziğe denk geliyorum buranın ünlü kulüplerinde. Burning Man'de de ilk kez Türkçe müzik çalınmıyor. Neden bu kadar olay oldu şaşırdım.