Boğaz'da hafif esintili bir akşam... Kuruçeşme sahilinde, Haydarpaşa'dan gelecek dev bir tekneyi bekliyoruz. Müzikli, sazlı sözlü, kanlı canlı bir tekne...
Bu yazın popüler müzik ve gece hayatına damgasını vuran Müzik Boğaz'dan Gelir tekne konserlerinin, 2 Ağustos Çarşamba gecesi konuğu popüler müziğin naif sesi Göksel. Yüzlerce hayranı Kuruçeşme'yi doldurmuş, bir Göksel gecesine hazır. Kimileri şarkılarını mırıldanmaya başlamış bile: "Denize bıraksam kendimi/ Kumlara uzatsam gölgemi /Havada umut ruhum firar/ Güneşte kurutsam kalbimi"...
Beş-altı kişilik, 20'li yaşların başında bir kız arkadaş grubu mırıldanıyor şarkıyı, gözler Boğaz'da. Gelecek teknede... Sabırsızlık diz boyu, bir an önce günlük hayatın karmaşasından, zaruretlerinden firar edip, 'denize bırakmak istiyorlar kendilerini' belli ki, tüm şehir yorgunları gibi...
SAHNEDE BİR EV HALISI
Tekne, tam söylenen saatte, 21:00'de iskeleye yanaşıyor. En az bin 500 kişilik bir katamaran. Adı Mobydick... Akabinde Göksel'in özel aracı geliyor. Korumaları eşliğinde iniyor Göksel. Teknenin verdiği iskeleden ilk Göksel giriyor, meraklı ve hayran bakışlar arasında...
Tekne üç katlı... Yanları açık orta kat, konser alanı ve sahneye ayrılmış. Haydarpaşa'dan da epey bir yolcu binmiş. Organizatörlere göre yaklaşık bin kişilik bir gece olacak...
Davul, gitar, bas, klavye, iki keman ve kültürel bir misafir kabilinden Yunan tellisi buzuki sahnede icracılarını bekliyor. Sahnede kırmızı tonlarda, klasik desenli, tanıdık bir ev halısı var... DJ; atmosferin, gecenin, Göksel'in ruhunu iyi çözmüş belli ki... 60'lar- 70'lerin Türkçe pop hitleriyle müzikli bir zaman yolcuğuna çıkıyoruz, Nilüfer'ler, Erkin Koray'lar, Nil Burak'lar, Cici Kızlar havada uçuşuyor...
"Dünya dönüyor/Sen ne dersen de"yle demir alıyoruz nihayet Boğaz'ın derin ve serin sularına doğru... Dünya dönüyor, tekne hafif hafif sallanıyor, deniz tatlı esintisini çok görmüyor bu gece müzik tutkunlarına.
Ve nihayet beklenen an... Göksel sade, hafif yırtmaçlı beyaz elbisesi ve pembe stilettolarıyla fırlıyor sahneye. Saçlar yine dağınık topuz. 60'lar-70'ler naifliği, 2010'lar enerjisi, alıngan kız çocuğundan en dudak ısırtan bir kadınsılığa ani geçişler yapan tavırlarıyla; terkibinin sırrı kendisinde saklı özel bir aurası var Göksel'in sahnede...
Dudaklarından dökülen her sözü yaşıyor, yaşatıyor. Hafife alınacak bir şarkı yazarı değil kendisi. Şiirle-şarkı sözünün akraba olduğunu bilen isimlerden. Sözleriyle ruhları, yaraları deşmekte pek mahir. O yüzdendir ki 20 yıllık müzik macerasında yayınladığı her albüm popüler müzik âleminde hep bir heyecana vesile oldu. Sadece pop değil, ruha, söze önem veren rock dinleyicisinin de gönlünü kazandı...
"AŞKIN YALANMIŞ" AYİNİ
İlk şarkı epey tanıdık. Daha melodi girer girmez alkış kopuyor. "Ben sana nasıl uyduysam aşkın yalanmış/Aşkın yalanmış/Kollarında uyumuşum hepsi rüyaymış/Hepsi rüyaymış"...
Cismen oradaymış gibi görünen ama aslında aşkın kendi uzayında içlerine kapanmış sarmaş dolaş çiftler, 'bu gece çok eğlenmemiz lazım' düsturuyla kendilerine yüksek ve zor çıtalar koymuş kız arkadaş grupları ama ille de 'yalnızlar rıhtımı'nın başka yüzlerde büyük anlamlar arayan tek tük yolcuları...
Hüzünlü bir dansa vesile oluyor Aşkın Yalanmış tüm bu 'karma' kitlede. Eski, acıklı bir rüyayı kovma ayinine dönüşüyor dans. Tekne Boğaz'ı turluyor, hava açık, yarım ay parlıyor, Göksel ünlü klişideki gibi 'fırtına' değil kendi ruhuna uygun olarak bir 'meltem' estiriyor bu gece...
İkinci şarkı geliyor. "Siyah beyaz bir adamdı, hayalimdeki resim/ Kadehimi fırlattım yüzüne/Kızgınım hiç gelmeyişine / Bilmeyişine, hissetmeyişine." Bütün 'orada olmayanlar' geçiyor zihinlerden Orda Yoksun'la.
Ve Göksel ilk kez konuşuyor ikinci şarkıdan sonra: "İlk defa böyle bir ortamda, böyle bir sahnedeyim. Gözlerimi kapattığım zaman dünya dönüyor. Madem denizin ortasındayız, hadi denize bırakalım kendimizi."
Denize Bıraksam Kendimi şarkısı geceyle, atmosferle hemhal oluyor... Göksel'in sahnede yarattığı dünya tüm tekneyi, tüm Boğaz'ı ele geçiriyor sanki. Hitler arka arkaya geliyor. Baksana Talihe, Sabır, Başıma Gelenler, Karar Verdim... Liste epey uzun ve doyurucu. Orkestra CD kalitesinde ve temizliğinde çalıyor. Göksel 'topuklu ayakkabıyla nasıl dans edilir' dersi veriyor sanki!
ARTIK DEPRESYONDA DEĞİLİZ
Kısa bir aranın ardından bu kez Göksel kan kırmızı, pelerinli bir elbiseyle dönüyor sahneye. Gecenin gözümüze çarpan tek 'şöhretli' şahsiyeti oyuncu Akasya Asıltürkmen.
"20 yıllık arkadaşım" diyor Göksel, Akasya Asıltürkmen için. Ve kendisini, o karanlık ruh halini en sevimli şekilde sözlere ve müziğe döktüğü Depresyondayım şarkısına eşlik etmesi için sahneye çağırıyor. "Çok şükür aradan yıllar geçti. Artık depresyonda değiliz" diyor bir yandan da, gülüyorlar. Acıyor, Günün Birinde, Dudaklarımda Arzu ve sevenlerinin beklediği pek çok şarkıyı arka arkaya seslendiriyor Göksel. Ve yaklaşık iki buçuk saat süren konserin son şarkısı: "Esrarlı mağrurdun aklıma sardım seni/ Öyle uzaktan uzaktan hiç konuşmadan/ Nasıl da bağladın beni."
"Öyle uzaktan" değil epey yakınlardan Haydarpaşa görünüyor. Yolcuların yarısından çoğu burada inip geceye veda ediyor. Biz kalanlarla, Kuruçeşme'ye doğru ilerliyoruz.
Boğaz'ın yalılarının ışıkları sönmüş. Hiç anlamadan, gece yarısını geçmişiz... Hem zamanda, hem Boğaz'da yapılan müzikal bir 'mavi yolculuğun' sonuna geliyoruz... Kuruçeşme'ye doğru ilerlerken, tecrübeli gazeteci, fotomuhabiri arkadaşım Recai Kömür, "Denizde mesafeler yakın görünür ama yol kolay bitmez" diyor.
O sırada DJ ruhumuzu mu okuyor, talih mi torpil geçiyor bilmiyorum ama Türk rock'ının nev-i şahsına münhasır 'baba'sı Erkin Koray'dan bir hediye geliyor bizim gibi tüm şehir yorgunlarına: "Yorgun bir rüzgârla geçiyor mevsimler/Aramızda mesafeler / Mesafeler..."