Çeşme'nin gözde plajlarından birindeyim. Etrafım gençlerle sarılı. Herkes beach party hazırlığında... Tuvalette ayna önü izdihamı yaşanıyor. Kafalara şapkalar takılıyor, son model güneş gözlükleri, sandaletler ve marka çantalar...
Ama ortada bir sorun var. Bu sandalet mağazanın bekleme listesindeyken, nasıl bu kadar kişide olabilir ki diye düşünüyorum. Ardından yazılarındaki, renklerindeki garipliği fark ediyorum. "Marka bu rengi ne zaman piyasaya sundu ki!" diye düşünürken, bir genç kız 250 liraya Osmanbey'den aldığını anlatıyor göğsünü gere gere.
Sonra da cep telefonunu çıkarıp Hermes, Chanel, Dior sandalet modellerini, Chanel, Maison E. Goyard çantaların renklerini gösteriyor ve fiyatlarını sıralıyor. "Ellerinde olmayan ama istediğiniz bir model varsa onu da üretiyorlar" diye de ekliyor.
Yanındaki arkadaşı da "Bir de gözlükçümüz var, eve çağırıyorsunuz" diyor. Miu Miu, Prada, Cartier gibi gözlüklerin son sezon modellerinin tıpatıplarını yapıyormuş.
MARKA BU KADAR ÜRETMİYOR
Tuvaletten çıkıp etrafımdaki çanta ve sandaletleri daha dikkatli incelemeye başlıyorum. Birçoğunun sahte olduğunu anlıyorum.
Ertesi gün başka bir plajdayım... Ertesi hafta da Bodrum'da başka başka plajlarda... Manzara hep aynı... Gençler işi çözmüş. Kimisinin bekleme listelerine adını yazdırıp sahip olamadığı eşyaların çakmasını 200-300 liraya alıyor ve bir sezon kullanıp atıyorlar.
Sanırsınız elinde marka plaj çantası olmayanı içeri almıyorlar, beach partiden men ediyorlar. Tuvaletteki 20'li yaşlarının başındaki kız bana bir taraftan makyajını yaparken diğer taraftan da akıl veriyor: "Erkekler zaten çakma mı gerçek mi anlamıyorlar" diyor.
Yaz başından beri Yunan Adaları, Cote d'Azur kıyıları hatta Miami sahillerine bile gittim. Ben dünyanın hiçbir yerinde bu kadar çakma sandaleti bir arada görmedim. Markanın ürettiğinden fazlası bizim plajlarda geziniyor.
Gençlerle sohbete devam ediyorum... "Aslında gerçeğini de alırız ama yazın rengi soluyor, her tarafı kum oluyor. Bir sezon kullanmak için o kadar para vermeye değmez" diyor. "E alın o zaman ucuza tasarım bir çanta, sandalet. Rengarenk flip-flop'ların nesi çıktı?" diyorum. Bana "O zaman siz de halk plajına gidin, neden buradasınız" deyince verecek cevap bulamıyorum.
INSTAGRAM ETKİSİ
Hermes'in timsah derisi çakma sandaletleri yakından o kadar kötü görünüyor ki sormadan edemiyorum sohbet ettiğim kıza, "Olsun Instagram'da anlaşılmıyor" oluyor buna da yanıtı.
Anlayacağınız pek çoğu etrafa caka satmak için değil Instagram'dan hava atmak için alıyor bu sahte plaj kıyafetlerini.
"Erkekler ne de olsa anlamıyor" lafı kafama takılıyor. Yanımda modadan az çok anlayan yakın bir erkek arkadaşım var. "Baksana şu Louis Vuitton plaj çantasına ne kadar güzel" diyorum.
"Pes Burcu sahte olduğu 200 metreden anlaşılıyor, ben de seni modadan anlar zannederdim" diyor. "Nereden anladın?" diye soramadan az ilerideki Chanel'in zincirinin adiliğini, öbürünün örgüsünün atmışlığını anlatmaya başlıyor.
DAR, YAZILI TİŞÖRT SEVDASI
Elbette sırf kızlar değil erkekler de nasibini almış çakma marka salgınından. Tüm dünyada demode olan ve ABD'de yüzde 20 indirimli satılan üzeri Gucci, Armani yazılı dar tişörtler özellikle de göbekli erkeklerin favorisi. Sanırsınız üzerinde marka yazınca, göbek görünmüyor.
DÜNYADA TAM TERSİ
Dünyada ise hele ki plajlarda yerli tasarımcılardan giyinenler daha stil sahibi kabul ediliyor.
Özellikle markaların sandaletlerine binlerce lira vermek istemeyenler mutlaka yerli tasarımcıların birbirinden iddialı ve farklı ürünlerini kullanıyor.
Günümüzde birçok orta segment marka da dünyaca ünlü tasarımcılarla çalışıp son derece şık ürünler piyasaya çıkarıyor. Ama anlaşılan o ki bir tek bizim gençliğe bunlar hitap edemiyor.
Bizim trendy plajlarda illa ayaklarda üzerinde koca koca marka yazan sandalet giyen makbul oluyor. Ya da olduğunu sanıyor. Artık kararı size bırakıyorum.
20'liklerin ışık dolgusu merakı
Işık dolgusu yaptıran pek çok arkadaşım var. Kimi çok memnun, kimi ise gözaltları mor mor kaldığı için şikayetçi.
Belli bir yaştan veya iki-üç çocuktan sonra yaptırmak isteyenleri anlıyorum. Ama geçen hafta Alaçatı'da tanıştığım 20 yaşında üç genç kız "Biz yaptırdık, çok memnunuz" deyince şaşırdım.
Doktoruma sordum, "16 yaşında bile gelip botoks ya da dolgu yaptırmak isteyenler oluyor, biz yapmıyoruz" dedi. Bu yaşta ışık dolgusu yaptıranlar 30'larında ne yaptıracak merak ediyorum.
ŞUNDAN BUNDAN
EĞLENİN
Funk, pop, disko gibi türleri alaturkayla harmanlamak çok yakışıyor. Eğlence de uzadıkça uzuyor. Bodrum ve Çeşme'de canlı müzik mekanları dolu. Ama herkes İstanbul'da bu tarz bir yer arıyordu. Bu akşam Nişantaşı Sofa Hotel'in içindeki Frankie'de tam da anlattığım tarzda müzik yapan bir grup sahne alıyor: Funk Alaturca. Sahnesi epey eğlenceli, repertuvarı geniş. Bu akşam etkinlik arayanlar ajandalarına dahil edebilir.
TADIN
La Petite Maison, bu yaz İstanbul'un en gözde mekanlarından biri. Üst kattaki terasında kimler kimler yok ki... Geçen haftalarda Nice'ten The Jukes grubu gelip canlı müzik yaptığında rezervasyon yaptırmak bile imkansızdı. Maalesef grup gitti. Ama yemeklerini tatmak, açık mutfağını izlemek ve terasında keyif yapmak için gitmeye değer.
SEYREDİN
Açıkhava sinema keyfi tüm şehri sardı. Yeniköy'deki Sait Halim Paşa Yalısı'nda her çarşamba akşamı açık havada farklı bir sinema filmi gösteriliyor. Boğaz manzarası eşliğinde sinema keyfi de kulağa hiç fena gelmiyor. Tüm bunlara bir de zengin açık büfe eşlik ediyor.
CANLI YUMURTA KÖŞESİ
Evinizde yediğiniz omlete ne kadar verirsiniz? 20 TL? 50? 100? 1000? "Yok artık" demeyin. Şimdi sıkı durun. Eve şef çağırıp masa başında size yumurta pişirmesinin bedeli 2500 TL artı KDV artı yüzde 7 servis ücreti. Beş yıldızlı oteller ise 1000 Euro ve servis ücreti istiyorlar. "Hangi uçuk kaçık insan bir yumurtaya bu fiyatı verir?" demeyin. Bu trendin adı 'evde canlı yumurta köşesi'.
Her şey ünlü bir ailenin evde davet vermesiyle başlıyor. Ertesi gün hem eşi hem de çalışanları çok yorulan beyefendi de kahvaltıyı hazırlaması için eve şef çağırmaya karar veriyor. Beş yıldızlı oteller bin euro ücret verince de bir catering şirketiyle anlaşıyor. Ardından diğer eşler de davet sonrası canlı yumurta köşesi talep etmeye başlıyor. Bu yazın olayı da yumurtaya ödenen astronomik rakamlar anlayacağınız.
DJ MODASI YENİDEN
2005 yılında DJ olmak çok modaydı. İyi eğitimli, tanınmış ailelerin çocukları DJ'lik yapardı. Bu yaz yeniden bu salgın başladı. Çeşme Sheraton ve İstanbul Şişli ve Pera'daki Radisson Blue'ların ortağı İskender Dilek'in oğlu Doruk da DJ'liği seçen isimlerden.
Son olarak bu modaya Okan Kurt da dahil oldu. Elbette mesleğini bırakıp DJ'liğe başlamadı ama iki hafta önce Gümbet'teki Posh'ta DJ setinin başına geçti. Bu onun ilk performansı değil. İlkinde büyük ilgi görünce tekrardan denemiş.