Geçtiğimiz yıl haziranda Bahar Korçan ile bir araya geldiğimizde, kendisine yumurtalık kanseri teşhisi konulduğunu henüz öğrenmiştim. Galata'daki atölyesinde görüştüğümüzde kemoterapi seansları devam ediyordu. Fotoğraf çektirmek istememişti o zaman. Ancak hayata dair, hastalığına dair çok şey konuşmuştuk. Konuştukça ufkunuzu geliştiren kadınlardan Bahar Korçan...
O röportajdan neredeyse bir yıl sonra yeniden bir araya geldik Korçan ile... Tedavisi tamamlanmış, kontrolleri süren hastalıktan daha da sağlam, daha da mutlu çıkmayı başarmış bir kadın vardı bu sefer karşımda. Bir kafede buluştuk, fotoğraflar çektik... Dünya Yumurtalık Kanseri Günü olan 8 Mayıs'ta Love my Body markası için hazırladığı kapsül koleksiyonu modaseverlerin beğenisine sunulacak olan Korçan, savaşarak, üreterek ve hayatını yeniden şekillendirerek geçen aylarını anlattı bu sefer...
- Yaklaşık bir yıl önce hastalığınızla ilgili ilk kez konuştuğumuz zaman, "Instagram'da fotoğrafı paylaştıktan sonra tahmin edebileceğinizden de çok insan bana ulaştı. Bu artık benim boynumun borcu. Olabilecek en etkili projeyi hayata geçirmek üzerine çalışıyoruz" demiştiniz... Şimdi bir projeyle karşımızdasınız...
- Evet, Love my Body için 25 parçalık bir koleksiyon hazırladık. Koleksiyonun lansmanı 8 Mayıs'ta yani Dünya Yumurtalık Kanseri Günü'nde yapılacak. Hayal ettiğim farkındalık ve yardım projesi böylece hayata geçmiş oldu.
- Nasıl bir araya geldiniz Love my Body markasıyla?
- Bizi ortak arkadaşımız Uğurkan Erez buluşturdu. Ben ameliyat sonrası Erez'e özel bir projede yer almak, hastalıkla ilgili farkındalığı artırmak istediğimi sık sık dile getiriyordum. Marka çeşitli yardım çalışmaları için sık sık farklı projeleri hayata geçiriyordu. Erez benim düşüncemden markanın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Zehra Işık'a bahsediyor. O da sıcak bakıyor. Hemen bir araya geldik.
- Çok da hızlı ilerlemiş proje duyduğum kadarıyla...
- Aynen öyle oldu. Ocak sonu gibi bir araya geldik. Tabloları hazırladım ilk olarak. Oradan aldığımız desenleri kumaşlarda kullandık. Çok güzel ipekler ve pamuklar kullandık. Kızım Lal de bize bu projede destek oldu. Ortaya bu koleksiyon çıktı.
- 8 Mayıs'ta Sofa Hotel'de bu özel koleksiyonu tanıtacaksınız...
- 8 Mayıs'ta bir enstalasyon olacak. Tablolar, şiirler ve bunlardan esinlenilerek ortaya çıkarılan koleksiyon bir bütün halinde sergilenecek.
Tedavi sürecinde benimle olan Prof. Dr. İlkkan Dünder ve Prof. Dr. Gökhan Demir de o gün bizimle birlikte olacak. Ve yumurtalık kanseri hakkında davetlilerimizi bilgilendirecek. Kadın kanserleri konusunda toplumu bilinçlendirmeyi amaç edinen Pembe İzler Derneği de o gün bizimle olacak. Tabloların satışından elde edilecek gelir bu derneğe bağışanacak. Elde edilecek gelirin bir kısmı da yumurtalık kanserine karşı toplumu bilinçlendirmek için kullanılacak.
- Bu hastalık sürecinde sizi en çok etkileyen şey ne oldu?
- Tedaviye giderken hep gördüğüm kadınların yalnız olduğuydu. Yanlarında belki kendi çocukları belki de anne-babaları vardı. Ancak eş ya da sevgililerinin ne yazık ki bu zor süreçte pek de kadınların yanında olmadıklarına şahit oldum ben. Bu süreçte doktorların da benimle paylaştığı bir istatistik var. Kadınların yüzde 75'i ne yazık ki bu süreçte yalnız kalıyor. Çok yüksek bir oran değil mi? Bunun bir parçasını ben de yaşadığım için belki de daha çok etkilendim bu istatistikten.
BİRÇOK KADIN AYNI OLAYI YAŞAMIŞ
- Biraz açabilir misiniz?
- Aslına bakarsanız sadece benim başıma geldiğini sanıyordum. Eşim Cem bu hastalık sürecinin bir kısmında yanımda olabildi. Maalesef erkeğin kaldıramadığı zor bir dönem bu tür hastalık dönemleri. Birçok kadın sosyal medyadan ulaşıp bana benzer olayları, hatta inanmakta zorluk çektiğim çok zor olayları anlattılar. Kimseyi suçlamak istemem. Ya da cinsiyetçi bir şekilde bir yorum yapmak da istemem. Ancak benim yaşadıklarım, bana aktarılanlar ve istatistikler bu konuda bir iyileştirme yaşanması gerektiğini gösteriyor. Bir hasta yakını olma, özellikle hayatınızdaki kadının hasta olduğu durumla başa çıkabilmek için toplu bir farkındalık çalışması yapılması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle erkeklerin rehabilite edilmesi gerekiyor.
Ne yazık ki kadına o doğurganlığın, yaratıcılığın verdiği güç erkekte yok. Tabii ki tüm bunları söylerken eşlerinin sonuna kadar yanında olan erkekler olduğu gerçeğini de gözden kaçırmamız gerekiyor.
YANINIZDA DEĞİLSE BIRAKIN
- Peki böyle bir durum sizi nasıl etkiledi?
- Sizi tek kelimeyle hayata karşı daha güçlü yapıyor. Zor bir şey. Çoğu kadın bunu söylemeye utanıyor zaten. Hele bir de rahim ya da yumurtalık kanseri olduğunu söylemeye daha da çekiniyor kadınlar. "Yumurtalıklarımı aldırdım" demeye bile utanıyorlar. "Kadın rahatsızlığı" diyorlar mesela. Bu bir hastalık. Asla utanılacak bir durum değil.
- Nedir böyle bir durumla başa çıkmanın püf noktası?
- Kendinizi sevin. Merkezde, her şeyden önce siz varsınız. Siz iyi olun ki her şey ve herkes iyi olsun. Eğer hayatınızdaki insan böyle bir durumda sizin yanınızda değilse, bırakın gitsin. Emin olun çok daha iyi olacaksınız.
EŞİMLE OLAN HİKAYEM PEK MUTLU BİTMEDİ
- Birçoğumuz belki de Angelina Jolie, kendi hastalık sürecini anlattığı zaman öğrendi bu hastalığı... Hâlâ da ne yazık ki çok fazla bilgi sahibi değiliz. Bir kadının bu hastalığa karşı nasıl bir kontrol sürecinden geçmesi lazım?
- Benim ailemde kanser hiç yok. Beslenmesine ve sporuna çok dikkat eden bir kadındım. Ayrıca rutin sağlık kontrollerimi de yaptırıyordum. Chek-up'larım yapılıyordu, kadın hastalıklarına karşı testlerim de yapılıyordu. Ancak bir doktorun gözünden kaçtı. Kontrollerimden 2.5 ay sonra hastalık teşhisi konuldu. Yumurtalık kanseri son derece agresif bir kanser türü. Diğer iç organlara çok yakın olduğu için çok hızlı başka organlara da sıçrayabiliyor. Bu durumda yapmanız gereken şey jinekoloğunuza düzenli gitmeniz. Senede bir defa jinekolog onkoloğa kontrol olun. Kan testinde CA marker'larına bakılmalı. Özellikle de 40 yaş üstündeyseniz daha da dikkat edilmeli. Bir belirtisi yok ne yazık ki. Bir karın şişliği oluyor. Tek belirtisi bu.
- Ne öğrendiniz bu süreçte?
- Hep dediğim gibi hastalığım benim için bir hediye oldu. Biraz sert bir hediye ama çok şey öğrendim. Kendimi unutmamayı öğrendim. Kendi kıymetimi bir daha anladım. Varlığımın kıymetini öğrendim. Hep başkaları, başkası için bazı şeyleri yaptığımı anladım. Ben kendime bakmazsam, kimse bana bakamaz; ben bunu öğrendim. Üzüntüden uzak durmak gerektiğini, sizi üzenlerden uzak durmanız gerektiğini öğrendim.
Eşimle ilgili sıkıntılardan sonra bu hastalık çıktı karşıma. Şu an boşanma sürecindeyiz. Çok eski bir dost benim için. Ama hikaye ne yazık ki pek de mutlu bitmedi.Kendimizi üzmemeli ve her şeyi akışa bırakmalıyız. Yaşadığınız ana odaklanın. Bırakın eski acılarınızı, gelecek endişelerinizi.
HASTALIKTAN SONRA SAYFA SAYFA DOSYALARI KAPATTIM
- Bu süreçte en çok kim oldu yanınızda?
- Annem-babam, kızım Lal, şahane dostlarım. Hem de son birkaç yılda bazılarını ihmal etmiş olmama rağmen. Atölyedeki ekibim. Beni cidden koruyup, kolladılar. Hayatınızdaki insanların kıymetini bilin, onlara yatırım yapın.
- Artık daha çok kendinize dönük yaşıyorsunuz herhalde...
- Şöyle tarif edeyim elinize dosyanızı veriyorlar ve hastalığınızı öğrendikten sonra sayfa sayfa o dosyayı kapatmaya çalışıyorsunuz. Kendi kişisel alanınızı korumanız gerektiğini öğreniyorsunuz. Aşkı arıtmak lazım. Kaybolup gitmemek lazım aşkın içinde. Biri birine hükmetmeye başladığında, ya da biri diğeri için yaşamaya başladığı zaman ne yazık ki hayatınızın dengesini bozuyorsunuz.
Korçan'ın kapsül koleksiyonunun lansmanı 8 Mayıs'ta yapılacak.
TEFLON ETKİSİ
- Gelecek için planlar yapıyor musunuz?
- İnsan değişiyor. Çok enerjisini kontrol edemeyen, volkan gibi patlayan biriydim mesela. Yaşın ve tabii bu hastalığın bana verdiği bir şey sanırım artık plan da yapmıyorum, eskisi gibi hırslarım da yok. Teflon etkisi diyorum ben buna, gelen kayıp gidiyor eskisi gibi yormuyor beni. Bırak aksın. Öyle bir gücümüz yok. Ben içinde kendimi koruyarak var olmaya çalışabilirim. Ben bu zorlamaları bıraktığım anda herşey kendiliğinden olmaya başladı. Meslek hayatımın en keyifli dönemini yaşıyorum. Çok güzel işler yapıyoruz. Bahar Korçan retrospektifi yapmak istiyorum. Bu konuda yavaş yavaş çalışmalara başlayacağım.
- Nasıl geçiyor günleriniz?
- Sabah kalkıyorum hemen meditasyon yapıyorum.
Kahvaltıdan sonra bahçeme çıkıyorum. Sonra atölyeme uğruyorum. Evde resim atölyemde çalışmalarım sürüyor. Yüzmeye başladım. Arkadaşlarımla zaman geçiriyorum. Yıldız Parkı'na gitmeyi çok seviyorum. Orada vakit geçiriyorum.