Cemiloğlu
ailesi büyük büyük dedeleri Udi Şekerci Cemil Bey'den miras 133 yıllık şekercilik geleneğini İstanbul Selamiçeşme'deki Cemilzade dükkanında gelenelsel yöntemle sürdürüyor. Aile leziz mi leziz lokumları, ezmeleri ve akide şekerlerinin yapımını usta-çırak usulüyle aile fertlerine aktarıyor, asırlık tatların formülü ise gizli. Namı İstanbul'u aşan Cemilzade lokumları ve ezmeleri günümüzde ailenin dördüncü kuşak torunu Barış Cemiloğlu'na (42) emanet. Şekerci Udi Cemil Bey 1883 yılında İstanbul Şehzadebaşı'nda açmış ilk dükkânı. Şekercilikle tanışması ise küçük yaşlarına dayanıyor. Şekerci Udi Cemil Bey'in musiki ve şekerle iç içe olan hikâyesini torunu Barış Cemiloğlu anlattı. İşte Şekerci Udi Cemil Bey'in bayrama özel şekerli, musikili hayat hikayesi...
ŞEKERCİLİK VE UDİLİK BİR ARADA
Tarihe şekerci, bestekâr, udi ve hafız olarak geçen Cemil Bey 1867'de İstanbul'da doğar. Şehzadebaşı Camii başimamı olan babası Hasan Tahir Efendi vefat edince, ailenin en büyük oğlu olarak 12 yaşındaki küçük Cemil'in omuzlarına ailenin geçim sorumluluğu biner. Önce Kapalıçarşı'daki bir kuyumcu dükkanında çıraklık yapar, ardından bir şekerci ustasının yanında çırak olarak şekerciliğe başlar; şekerciliği çok sever. Bir yandan ud dersleri alırken diğer yandan şekerciliğin en ince ayrıntılarını öğrenir. 1883'te ise henüz 16 yaşında Şehzadebaşı'nda ilk şekerci dükkanını açar. Dillere destan tatlarını kendi elleriyle yapan Cemil Bey, onlarca besteye imza atmayı da ihmal etmez. Şehzadebaşı'ndaki dükkanın bulunduğu yer dönemin tiyatro hayatının yeşerdiği, sanatkârların toplandığı bir bölge olunca, Fevziye Kıraathanesi'nde hanendeler ve sazendeler toplanıp Şekerci Udi Cemil Bey'in de katılımıyla meşk yaparlar. Şekerci Udi Cemil Bey'in en yakın dostlarından Tamburi Cemil Bey de bu meşklere katılır; dükkandan gelen lokumlar, ezmeler eşliğinde musikinin tadına varılır. Cemil Bey'in namı alır başını gider. Öyle ki, dönemin saray orkestrası olan Muzıka-i Hümayun'da 31 yaşında ud sanatkârı ve hocası olarak atanır; saraydan hep ilgi ve övgü görür. Cemil Bey'e II. Abdülmecit tarafından teşekkür fermanı verilir.
GELENEK KADIKÖY'DE SÜRÜYOR
Cemil Bey davet üzerine Mısır'a gider. İstanbul özlemi bestelerine, eserlerine yansır. 1928'de bu özlemle Mısır'da vefat eder, ailesi ise 10 yıl kadar daha Mısır'da yaşar, ama II. Dünya Savaşı arifesi aile 1938'de İstanbul'a döner. Cemil Bey'in oğullarından Nurettin Bey, babasının musiki sanatını sürdürürken diğer oğlu Mehmet Ali Bey şekercilik zanaatına yönelir. Mehmet Ali Bey, Kadıköy'de 1938'te bugünkü Hacı Bekir'in karşısı Baylan mağazasının hemen yanında şekerci Cemilzade dükkânını açar. Ve Cemil Bey'in oğulları 1985'e kadar aynı yerde çalışır. Ta ki mal sahibi dükkanı satıncaya kadar. Sonrası mı? Kadıköy'deki Selamiçeşme'ye taşınır Cemilzade. Kuşaktan kuşağa lokumların, ezmelerin gizli formülü de Cemiloğlu ailesinin içinde usta-çırak ilişkisiyle aktarılmaya devam ediyor.
CEMİLZADE İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Şekerci Udi Cemil Bey'in dördüncü kuşak torunu Barış Cemiloğlu, Cemilzade isminin oluşumuyla ilgili anekdotu paylaşıyor: "Padişahın da çok değer verdiği bir insan büyük büyük dedem. Padişah Abdülmecit: 'Söyleyin ona, benim sanatkârımın zanaatla uğraşması yakışık almaz, şekerciliği bıraksın!' diyor. Bunun üzerine Cemil Bey, şekerci dükkanını oğlunun üzerine yapıyor. Dükkandaki Şekerci Cemil Bey tabelasını, Cemilzade tabelası ile değiştiriyor. Cemilzade de 'Cemil'in oğlu' demek zaten. Büyük büyük dedem 'Padişaha söyleyin, şekerci dükkanımı oğluma devrettim' diyor. Ama o zaman büyükbabam iki yaşında (gülüyor)" diyor.
ALTIN MADALYALI LOKUM
O dönem dünyanın en önemli uluslararası fuarlarından şekerleri ödül alır. Altın madalyalı lokumları, ezmeleri ve akide şekerlerinin ünü İstanbul dışına yayılır.
KAHİRE'DE DÜKKANI
Cemil Bey'in ünü yayıldıkça yayılır. Mısır Valisi Hıdiv Abbas Paşa da onu Mısır'a davet eder. Cemil Bey, II. Abdülhamid'in devrilmesinin ardından İstanbul çok karışınca 1909'da Kahire'yi ziyaret etme kararı alır, hayatının dönüm noktası da bu karar olur. Altı ay kaldığı Kahire'de de ud sanatçısı olarak ünü yayıldıkça yayılır. Onun aklı ise İstanbul'dadır. Ama Hıdiv ailesi Cemil Bey'i ikna etmek için "Sana burada şekerci dükkanı da açarız" diyerek ikna eder Cemil Bey'i... Ailesi de yanına gelir. 1909'da Kahire'de şekerci dükkanı açar, lokumları ve şekerlemeleri o kadar ilgi görür ki, bayramlarda dükkan önünde kuyruklar oluşur.
EZBERLE OLMAZ BU İŞ
Ailenin dördüncü kuşak torunu Barış Cemiloğlu ise Berlin Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisans yapmış. Alanında bir işte çalışırken babası Nurettin Satvek Cemiloğlu'ndan işi devralmaya karar vermiş: "Altı yıl önce ailenin dördücü kuşağı olarak büyük bir sorumluluk hissettim. Kolları sıvadım, atölyeye girdim. Lokum pişerken nelere dikkat etmek gerektiğini, formülleri nasıl revize etmem gerektiğini babam öğretti bana. Babam şekercilik konusunda çok muhafazakârdır. 'Ezberle olmaz bu iş. Sözlü açıklarsam formülü kaçırırsın, gözünle öğreneceksin' dedi hep. Bir yılda incelikleri öğrendim ve ustalaştım" diyor.
HACI BEKİR VE BAYLAN
Barış Bey anlatıyor: "Günümüzde de yazarlar, sanatçılar düşünürler, musikiseverler dükkanın müdavimi. Anadolu'da çeşit çeşit lokum var. Ayrıştırmak için biz lokumlarımıza 'İstanbul lokumu' diyoruz. Aileden gelen geleneksel usulden asla taviz vermiyoruz. Bir Osmanlı geleneğini bire bir aynı şekilde sürdürmenin yolu da korumaktan geçiyor. Çok talep var ama bayilik vermiyoruz. Bizden alışveriş yapan kuşaklar bizden, Hacı Bekir ya da Baylan'dan alışveriş yapanlar da hep oralardan alır. Hacı Bekir ve Baylan ile hâlâ çok iyi dostluğumuz var. Aileler birbirini tanır, aramızda bir bağ ve kültür var."