- Nasıl bir ortamda büyüdünüz?
- Londra'da doğdum ama Kıbrıs asıllı Türküm. Babam ve annem 18 yaşındayken Londra'ya gitmiş. Biz de orada büyüdük. Annem dikiş dikerek geçimimizi sağlardı. Yoksul bir aileydik. Çocukluğumdan beri sporu severim. Boks yaparım 47 madalyam var. Fakat gözümden bir darbe aldığım için bırakmak zorunda kaldım.
- Neden boks?
- Çünkü Londra'da Türkleri istemiyorlardı. Kavga ederdik bu yüzden. Kanımızda da var kavga etmek. Okulda bana biri bir şey desin atılırdım üzerine. Annem de içimdeki enerjimi atmam için beni boks dersine götürdü.
- Kıbrıs'a ilk ne zaman gittiniz?
- Paramız olmadığı için annem ve babam bizi Kıbrıs'a götüremedi uzun süre. Ne zaman para kazanmaya başlayıp birikim yapabildiler o an "Haydi çocuklar Kıbrıs'a gidiyoruz" dediler. Vatanımızı göreceğimiz için çok heyecanlandık. Ancak orada da bize İngiltere'de yetiştiğimiz için hakaret ettiler. Kavgaya giriştim hemen. Köyde dövdüler beni tabii. (Gülüyor)
- Oyunculuktan önce ne iş yapıyordunuz?
- Hayallerim büyüktü. İyi bir iş adamı olmak istiyordum. Londra'da gece kulüplerim ve restoranlarım vardı. İşlerim de iyiydi. Çünkü yaptığım her işte en iyisi olmak isterim .
OYUNCULUK BENİ MUTLU EDİYOR
- Oyunculuğa nasıl başladınız?
- Oyunculuk aklımın ucundan bile geçmiyordu. Gece kulübüme artistler gelip gidiyordu ve çoğunun parası bile yoktu. Ortağım da menajerlik yapıyordu. EastEnders projesi için sert bir adam aranıyormuş. "Hadi sen de git, Londra'daki herkes bu rolü ister, nasıl olsa seçmezler ama şansını dene" dedi. Ben de umursamayarak gittim. Sonra hemen aramışlar ve kabul edildiğimi söylemişler. Ortağım durumu bana anlatınca "Çok meşgulmüş gelemezmiş" de, "Uğraşamam" dedim. Beni ikna edince, kabul ettim. Arabayla alıp bıraktılar, otelde kaldım, üstüne bir de para verilince, "Bu iş bu kadar kolaymıymış" dedim. Hoşuma gitti. Oyunculuğu çok iyi yapmalıyım, deyip diğer işlerimi kapattım.
- Oyunculuğu para kazanmak için mi yoksa sevdiğiniz için mi yapıyorsunuz?
- Aktörlük yapmazsam mutsuz olurum. Bir arada üç film birden yaptığım zamanlar oldu. Bunu hiç bir Hollywood starı yapmamıştır. Sevmesem yapamazdım.
-Aynı anda üç film yapmak çok yorucu bir iş değil mi?
- Yorucu ama daha zoru set saatlerini idare etmekti. Her yapıma yalan söylerdim. Bir gün annem hastalandı diğer gün babaannem öldü falan derdim. Çünkü Fransa'dan Londra'ya geçer oradan Amerika'ya uçardım. Sadece yol değil, roller arasında da geçiş yapıyordum. Bu işi aşkla seviyorum. 17 yılda 57 film yaptım. Hangi aktör yaptı bunu?
OĞLUM FUTBOLCU
- Evli misiniz?
- 28 yıllık evliyim. 25 yaşında bir oğlum ve 18 yaşında bir kızım var. Oğlum Taşer Hassan futbolcu. Giresunspor'da iki yıl oynadı. İşim için onların büyüme evrelerini kaçırdım.
- Eşiniz de Türk mü? Ne iş yapıyor?
- Eşim İngiliz. Çalışıyordu ama bıraktı. Şu an tek işi para saymak (Kahkahalar).
- Demek ki çok iyi para kazanıyorsunuz?
- Bir yapım şirketim var. Buraya bağlı 300 artist bulunuyor. Kocaman bir aile gibiyiz. İyi para kazanıyoruz ama ben önce onlara dağıtıp haklarını veririm. Sonra kalanı kendim alırım. Onlar olmazsa ben de yokum. Aramızda ustalık ilişkisi değil takım bağlılığı var.
OSCAR ALMAK İSTİYORUM
- Oscar almak gibi bir hayaliniz var mı?
- Tabii ki istiyorum. En iyi yapımcılar, modacılar, kostümcüler, oyuncular, kameramanlar hepsi Türkiye'de. Neden biz ödül almayalım. Neden bu törenlerde bulunmayalım. Bir Türk olarak neden Oscar'ı kaldırmayalım? Dünyada bir tek Tarkan tanınıyor Türk olarak. Oysa çok iyi oyuncularımız, modacılarımız, iş adamlarımız da var.
- Sizin milliyetçi bir duruşunuz olduğunu duyduk...
- NCIS çok popüler bir diziydi. Arap bir karakteri canlandırıyordum. Elçilikte bir sahne vardı. Arkamda başka bir ülkenin bayrağı vardı. Ancak ben Türk bayrağı asılmasını istedim. Çünkü milyonların izlediği bir dizide neden benim ülkemin bayrağı olmasın. Zor olur dediler. O zaman ben de zorluk çıkarırım dedim. İnat ettim ve oraya bayrağımızı astırdım.
KIVANÇ ROMANTİK OLSUN
- Kötü adam karakterlerini severek canlandırdığınızı duydum...
- Kıvanç Tatlıtuğ romantik olsun ben değilim (Gülüyor). İzlediğimiz filmde genelde kötü karakterleri her zaman hatırlarız. Ben de yıllar sonra hatırlanmak isterim.
- Türkiye'de örnek aldığınız oyuncular var mı?
- Çocukken anne babamla sokağımızdaki bir sinemaya gidip Türk filmi izlerdik. Hep Kemal Sunal filmleri olurdu. Ben de komediyi çok severim. Bir de Cüneyt Arkın, Tarık Akan, Kadir İnanır gibi tam erkek olanları severdim.
- Maço musunuz?
- Erkeklerin erkek gibi olmasına inanırım.
- Eşinizle nasıl tanıştınız?
- Eşimi İspanya'da gördüm. İki sene peşinden koştum ama bana playboy deyip yüz vermedi. 18 yaşımdan beri birlikteyiz. O olmazsa şimdi buralarda olamazdım. Kendisi İngiliz ama bizim dinimizi çok seviyor. Çocuklarımıza da Türk adı verdik. Din konusunda da asla baskı yapmadık. Annem beş defa hacca gitti. Dinine düşkündür. Torunlarına her şeyi öğretiyor. Çocuklarıma namaz kılmayı öğretti. Ben de Hacca gitmek istiyorum ama annem sen şimdi hazır değilsin diyor.
- Meşhur soruyu mutlaka size de sormalıyım. Jon Snow öldü mü?
- Kimbilir, göreceğiz ama unutmayın şimdi zombiler geliyor. Bir de böyle düşünün bence.
KHALEESİ İLE OYNAYACAĞIM
- Role nasıl hazırlandınız?
- Çok ciddi antrenman yaptık. Çünkü güçlü bir Dothraki lideri iri, yapılı olmalı. Ben de etrafımda hiçbir şey dikkatimi dağıtmasın diye Dubai'ye gidip vücut çalıştım. Ağır sporlar yaptım. Dothraki dilini öğrenmek için üç hafta eğitim aldım ama hâlâ zorlanıyorum. Çünkü öyle bir dil yok. Emilie Clarke yani Ejderhaların Annesi Daenerys Targaryen ile karşılıklı sahnelerimiz var. O anadili gibi konuşuyor. Bana çok yardım etti.
'GÜLERKEN BİRLİK OLURUZ'
Soyadımda çift s olduğu için beni Arap sanıyorlar. Hayır, ben Türk'üm diyorum. Kıbrıs'ta Türk ile Rum sınırına gittim. Hemen iki taraftan da askerler gelip soru soymaya başladılar. Ben iki tarafı da bir araya getirmek istiyorum dedim. Sen kimsin, nasıl yapacaksın dediler. Ben politikacı değilim ama Türk ve Rum halkını aynı projede buluşturmak istiyorum. Mesela bir Rum ve Türk komşunun günlük didişmelerini komedi içinde işlemeyi planlıyorum. Çünkü insanlar gülerken birlik olur.