Eldeki
arkeolojik verilere göre, şapkayı ilk kullananlar Mısırlılar oldu. M.Ö. 3200'de Mısır'da erkeklerin başlarına tüyler, kralların ise taçları ya da perukları üzerine bezler taktıkları biliniyor. M.Ö. 3000 yıllarında Girit adasında yaşayan Minosluların başlarında uzun sivri tepeli şapkalar, Asurluların ise yuvarlak şapkaları vardı. Daha sonraları, şapkanın statü sembolüne dönüşmesine şahit oluyoruz. Eski Yunan'da şapkayı yoksullar, eski Roma'da ise tam tersine zenginler giyiyordu. Doğu'ya baktığımızda ise, bu bölgede yaşayan insanların şapka takmak yerine saçlarını süslemeyi tercih ettiklerini görüyoruz. M.S. 11. ve 13. yüzyıldan sonra Haçlı Seferleri nedeniyle bölgeye gelenlerin, Doğu'daki saç süsleme kültürünü Batı'ya taşımasıyla birlikte Batılı kadınlar da saçlarını taş, boncuk, biblo ve çiçeklerle süslemeye başladı. Yıllar geçtikçe ve moda akımı da şekilden şekile girdikçe şapkanın yeri değişmeye başlıyor. 1900'lere geldiğimizde ise sokaklarda şapkasız gezen kimseye rastlanmıyor. Genç Cumhuriyet döneminde şapkanın popülerleşmeye başlamasının öncelikli sebeplerinden biri, devrimden kaçan Beyaz Rusların şapkayı ülkemizde yaşarken sıklıkla kullanması ve bunu bir ticaret haline getirmesi olmuş. Elbette Atatürk'ün 1925 yılında Kastamonu'da yaptığı şapka devrimi meseleyi kökten değiştirir ve şapkanın vazgeçilmez bir aksesuvar olarak döneme damga vurmasını sağlar. Şapka devriminden sonra 1934 yılında Sultanhamam'da açtığı Şen Şapka isimli mağazasıyla bir anda İstanbul hanımlarının gözdesi haline gelen Vitali Hakko, Türkiye'nin en eski ve en meşhur markalarından biri olan Vakko'nun da temellerini şapkanın en popüler olduğu dönemde atmış.
MADAM KATİA'NIN ŞAPKALARI
Yine genç Cumhuriyet döneminde şapka denince akla ilk gelen isimlerden biri de Madam Katia idi. 1930'lardan bu yana aile mesleği olan şapkacılığı çok istediği doktorluk mesleğinin yerine tercih eden Madam Katia, o zamandan beri anne yadigarı olan bu geleneği, İstanbul'un önde gelen ailelerine özel şapkalar tasarlayarak sürdürüyor. Yaptığım bir söyleşide o dönemde Beyoğlu'nda sıra sıra şapka dükkanlarının olduğundan, kimsenin şapkasız ve eldivensiz sokağa çıkmadığından bahsetmişti. Halen Hacopulo Pasajı'ndaki dükkanında el yapımı şapkalarını sergileyen Madam Katia, bir gün özel yapım bir şapkaya ihtiyacınız olduğunda ziyaret edilmesi gereken tek adres. Markasını tüm dünyaya duyuran ve hâlâ dünyada bilinen markalar arasında bir numara olmayı sürdüren bir diğer isim de Chanel. Gabrielle Bonheur Chanel namıdiğer Coco Chanel, Correze'de bir yetimhanede büyüdü ve dikiş dikmeyi de o yetimhanede öğrendi. Uzun süre mağazalarda terzi yardımcılığı yaptı. O dönemde arkadaşları için şapkalar yapıyor ve çok beğeniliyordu. İlk şapkasını 1908'de Paris'te tasarladı ve bu tasarımlarını 1909 yılında Balsan Apartmanı'nda zemin katta satmaya başladı. Katın girişinde 'Chanel Tarzı' yazılı bir tabela asılıydı. Yaptığı şapkalar karşısında aldığı yorumlarla birlikte Chanel insanları giydirmenin onun artık yaşam biçimi olduğuna karar verdi ve çığ gibi büyüyen bir popüleriteye ulaştı. Tüm dünyanın takip ettiği kraliyet aileleri de şapkanın modadaki yerinin sağlamlaşmasına vesile oldu. 1960 ile 1980 arası şöhretini yitiren şapka, 1980'lerde Prenses Diana'nın kendi tarzına uygun bulduğu şekilde tekrar kullanmaya başlamasıyla yeniden popülaritesini kazandı. Son zamanlarda Kate Middleton'ın Prens William'la evliliklerinden sonra kullandığı özel tasarım şapkalar moda dünyasının gözünden kaçmadı ve şapkanın şöhreti yeniden dirildi. Hem sokak modasında hem de cemiyet hayatında sıkça rastladığımız şapka kullanımı günümüzde bere, fötr şapka, panama, kaşe ve hasır şapkalar olarak karşımıza çıkıyor. Kastamonudaki 421 parçalık şapka müzesinden de bahsetmeden geçmeyelim. 1900'lerin başından günümüze her tür şapka modeline ev sahipliği yapan bu müzede Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel'in de kullanmış olduğu şapkalara rastlamak mümkün. Evimizin bir köşesinde babaannemizden dedemizden kalan şapkalar mutlaka varlığını sürdürmeye devam ediyordur. Kullanmasak da tarzımıza yaşantımıza uymasa da oradadırlar. Neden orada tozlanmaya devam etsinler? Alın takın, biraz eskinin ruhunu yaşatın, biraz da tarzınıza renk katın.