Hani hep diyoruz ya zaman değişim, dönüşüm zamanı. Bazen en yakınımızdakilere bazen de kendimize ve yaptıklarımıza inanamıyoruz. Günümüze ayak uydurmaya çalışırken, kendimizdeki ve etrafımızdaki değişimlere tanıklık etmemek mümkün değil. Değişim dönüşümü, dönüşüm de birçok farklı değeri hayatımıza dahil ediyor. Günlük yaşamda kullandığımız pet şişelerden tutun da, giysiler, arabalar, cam ve teneke ürünler gibi birçok nesne geri dönüşümle tekrar hayata kazandırılıyor. Bazı yapılar, binalar ve kültürel değerler de bu devrimden payını alıyor. İlk olarak İngiltere'de ortaya çıkan ve anında Batı Avrupa ülkeleri ve Amerika tarafından takip edilen endüstriyel devrim, 18 ve 19. yüzyıllar arasında, kentsel ve kırsal yaşam alanlarında sosyal bir bomba etkisi yarattı. Nasıl mı? Tarımdaki gelişmeler bu sektördeki nüfus ihtiyacını azaltarak, bu nüfusun kentlere göç etmesine neden oldu. Böylece kent sanayisinde hazır işgücü oluştu. Yaşam düzeyi yükseldi. Eskiden lüks sayılan şeker, kahve, çay gibi mallar artık orta sınıf ve alt sınıflar için doğal bir gereksinim olmaya başladı. Bu da dolaylı olarak tüketim malı talebini arttırdı. Böylece makineler dolayısıyla da fabrikalar hayatımıza girmiş oldu.
LİSTEDEKİ YEDİ MÜZE
O dönemde insanlara işgücü sağlayan, milyonlarca insanın hayatını bir çırpıda değiştirmesine neden olan o fabrikaların birçoğu faaliyetini durdurmuş olsa da sanatsever bireyler, büyük şirketler ya da devlet desteğiyle artık günümüzde müze olarak hayat buluyor. Fabrikadan müzeye dönüşmüş, dünyada görülmesi gereken yedi müze listesine girmeyi başaranlar arasında, Türkiye'den Santralistanbul da yer alıyor. 1914'ten 1980'lere kadar kente elektrik sağlayan Silahtarağa Elektrik Santrali, türbin ve kazanlarının yıpranması sonucu ve Haliç'i kirlettiği için 1983'te kapatıldı. 2004 yılında Bilgi Üniversitesi'ne devredilen bina, 2007'de Santralİstanbul projesiyle bir çağdaş sanatlar müzesi, kültür ve eğitim merkezine dönüştü. Gelin listenin devamına bir göz atalım:
-
CaxiaForum, Barselona: 1911'de tekstil fabrikası olarak inşa edilen ve daha sonra polis merkezi olarak faaliyet gösteren bina şu anda sanat galerisi olarak karşımıza çıkıyor.
-
Centrale Montemartini, Roma: 400 yıl önce inşa edilen bina öncelikle müze olarak kullanıldı. 1890-1930 yılları arasında enerji fabrikası olarak faaliyete geçti. Daha sonra 400 kadar tarihi Roma heykeline ev sahipliği yapan bir müze haline geldi.
-
Dia Beacon: New York'un biraz dışında Hudson nehri kıyısında, 1929 yılında bisküvi kutusu fabrikası olarak inşaa edilen bu bina, günümüzde 1960'lardan bu yana Amerikan sanat eserlerine ev sahipliği yapmakta.
-
Çağdaş Sanatlar Müzesi, Massachusetts: 1860 yılında baskı fabrikası olarak kuruldu. 1900'lerin başında elektronik parçalar üreten bir fabrika haline geldi. 1990'lardan itibaren ise dünyanın en büyük çağdaş sanatlar müzesi olma ünvanını aldı.
-
Mattress Factory Sanat Müzesi, Pittsburgh: 1975 yılında sanatçı Barbara Luderowski tarafından kurulan bu yatak fabrikası günümüzde kendi sanatçılarına kalacak yer sağlamakla birlikte, çeşitli sanat kursları ve özgün sergilerle hayat buluyor.
-
Tate Modern, Londra: 1947 ve 1963 yılları arasında iki kademede inşaa edilen bu bina ilk olarak elektrik santrali olarak faaliyete geçti. 1995 senesinde Herzog & de Meuron tarafından modern sanat müzesine dönüştürüldü. Bugün yılda 4.7 milyon ziyaretçi ağırlayarak dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi ünvanına sahip.
Kocaeli'deki kağıt müzesi
Henüz listeye girememiş olsa da Kocaeli'de, 1934 yılında İsmet İnönü ve Celal Bayar önderliğinde kurulan kağıt fabrikasından bahsetmeden geçmek istemiyorum. 2015 yılında Avrupa'nın en büyük kağıt müzesi olmaya aday olan bu kompleks, aynı zamanda film platosu olarak da hizmet vermeye başlıyor. Dizi takipçilerinin yakından tanıdığı ve soluksuz takip ettiği, bir dönemin fenomeni
Lost adlı dizinin yönetmenin de içinde bulunacağı yeni bir dizi projesine ev sahipliği yapacak olan fabrikayı, yakın zamanda dünyada ziyaret edilmesi gereken müzeler listesinde görürseniz şaşırmayın.