Bodrum'un karşısındaki Kos Adası'nda beni en çok, tarihe ilk hekim olarak geçen Hipokrat'ın diktiği iddia edilen devasa ağaç etkilemişti.
Aslında ağaç, 560 yaşındaymış ama Hipokrat'ı sonraki kuşakların bir ağaçla hatırlamasının istenmesi ne kadar ince bir düşünce...
2 bin 400 yıl önce yaşayan Hipokrat da hastalarına ilk ne yediklerini sorar. Ona göre insanı hasta eden faktörlerin başında yiyip içtiklerimiz gelir. Bir de yakın çevre faktörü vardır ona göre... Hipokrat'a göre kişinin yakın çevresinden aldığı olumsuz etkiler de onun hastalanmasına neden olabilir. Bunun için de hastaya iyi olana kadar içinde bulunduğu çevreden uzaklaşmasını önerir. Tabii doğa içinde, temiz nefes alınabilecek yerlerdir gidilmesi gereken yerler...
Hipokrat'ın ve onu örnek alan hekimlerin önerilerinde ne kadar haklı olduğunu bugün anlıyoruz. Obeziteye dayalı hastalıklar arttıkça aslında sadece yediklerimizle kendimizi nasıl hasta edebileceğimizi görüyoruz.
Klinik biyokimya uzmanı Emine Akın Çakır da geçenlerde yayımlanan
Alkali Vücudun Sırları adlı kitabında, vücudumuzun mucizevi yapısını ve asit-alkali dengesini korumamız için neler yapmamız gerektiğini ele alıyor.
Peki alkali ve asit maddeler nelerden oluşur? Hangi besin maddelerinin içinde bulunur?
Bu dengeyi nasıl koruyabiliriz? Yanıtlarını kitapta buluyoruz: "Asitlerin isminden de anlaşılacağı üzere ekşi ve acı tatları var.
Limon ve sirke bu tadı anlatmak için iyi birer örnek. Ancak sadece tat, bir maddenin asitliğini belirlemek için yeterli bir ölçüm aracı edğildir. Bazı besin maddelerinin (ekmek veya beyaz şeker gibi) tadı asidik olmamasına rağmen, vücutta kullanıldıklarında, yani metabolize edildiklerinde yapılarındaki asitler açığa çıkar."
Gelelim alkali maddelere: "Alkali kelimesi genellikle suda çözünebilen bazlar için kullanılmıştır. Alkali maddeler dapa yumuşak karakterlidir ve aşındırıcı değildir.
Asitlerin sert ve tahrip edici etkisini nötralize etme ve toksik maddelerin zararlarını giderme özellikleri vardır. Alkali maddelerin bir tadı yoktur. Muz ve badem buna örnek verilebilir. İçeriğinde magnezyum, kalsiyum, sodyum gibi alkali mineralleri daha yüksek oranda içermesi, maddenin alkali özellikte olduğunu ifade eder."
Peki asit ve alkali ilişkisinin sağlığımıza nasıl etkileri var? Denge bozulursa, neler olur? "Her şeyden önce vücuttaki asit-alkali dengesi temelde hücresel bütünlüğü ve yapıyı korumak için önemlidir. Çünkü hücresel bütünlük olmadan fonksiyonlardan söz etmek mümkün değil. Vücudumuzun yapısal birimleri olan hücrelerimiz içerdiği yüksek orandaki su, iyonlar ve ayrıca proteinler, lipidler gerek pozitif, gerekse negatif yüklü maddelerin oluşturduğu bir pil gibidir."
İçerdiği maddelerle bir pil görevi yapan hücrelerimizin bozulmaması için de yediklerimiz ve içtiklerimiz çok önemli. Bunun için kitapta alkali mutfaktan lezzetli yemek tariflerine de yer verilmiş. İçinde elmalı, avokadolu sabah iksiri de var, havuçlu keten tohumlu sabah neşesi de...
Sabah iksiri
Malzeme: İki elma, bir limon, üç havuç, bir tutam ıspanak, bir avokado, bir yemek kaşığı öğütülmüş keten tohumu.
Hazırlanışı: Elma, limon, havuç yıkanıp kabuğuyla birlikte katı meyve sıkacağına konur. Elde edilen meyve-sebze suyu derin kaseli karıştırıcıya aktarılır. Avokado soyulur ve çekirdeği alındıktan sonra dört beş parça halinde o da karışıma eklenir. Diğer malzemeler de eklendikten sonra