SABRETMEYİ ÖĞRENİYORLAR
- Çocukları seviyorsunuz belli ki. Siz çocuk istiyor musunuz?
- İlla ki çocuk sahibi olmalıyım gibi bir duygum olmadı hiç. Bunun biriyle birlikte bana gelecek bir duygu olduğunu düşünüyorum. Yani öyle biri çıksın ki karşıma, 'Evet bu kişiyle birlikte çocuk sahibi olalım' diyeyim.
- Peki masal dinlemenin çocuklara ne gibi yararları var?
- Günümüzde çocuklara sabrı öğretmekte zorluk çekiyoruz. Burada çocuk düzenli dinleyerek sabretmeyi de öğreniyor. Sabredecek, bir hikayenin başını, gelişmesini, sonucunu dinleyecek. Anlatılanları hayalinde canlandıracak. Görsel ya da işitsel algıda çocukları besleyen birçok şey var artık. Ama hayal gücü dediğin şey, sadece malzemenin insan olduğu durumda salt ortaya çıkıyor. O yüzden masal, anlatan için de dinleyen için de çok önemli bir şey. Ve üstelik karşındaki anlatıcı değiştikçe o masallar da değişiyor. Her masal farklı farklı anlatıcılarda farklı bir şeye dönüşüyor. Birini dinlemek, birinin gözlerine bakmak, bir şeyi hayal edebilmek, üzerine bir şey kurgulamak ve belki masalın ortasında girip çocuğun bir şey söylemesi... Bu mükemmel bir şey bence. Tek başıma bir tiyatro oynuyorum ve bu çok güzel bir iş.
- Beden dili de kullanıyorsunuz tabii.
- Tabii. Ses de çok önemli. Bir taht var, orada oturarak başlıyorum ama sonra yerlere oturuyorum, ayaklanıyorum. Ama mesela ilk seferde yerde başlamayı tercih ettim. Küçük yaş grubuydu çünkü, onlarla aynı mesafede olmayı tercih ettim. Ürkütmek istemedim. Beden dilimden ziyade sesimi kullandım o anlatımda.
- Neler anlatıyorsunuz?
Her ay bir dünya klasiği anlatıyorum.
ÇOCUK SIKILIRSA BIRAKIR GİDER!
- Nasıl bir şey masal anlatıcılığı?
- Masal anlatmak, çocuklarla birebir ilişkide olabildiğin bir şey. Ve interaktif bir şey. Tiyatroda seni herhangi bir seyirci etik olarak dinlemeye devam edebilir. Ama burada bir çocuk sıkıldığı anda senin gözünün yaşına bakmaz. 'Dinleyici geribildirimini' o anda alıyorsun yani. Sen masalın yarısındayken yüzüne karşı 'Çok sıkıldık biz' diyebiliyorlar. Masalı onlara bakarak anlattığım için, konsantrasyonlarının dağılmaya başladığını hemen görebiliyorum zaten. Bir küçük yaş grubuna Pinokyo anlatıyordum, hazırlandığımdan çok daha farklı bir şekilde anlattım. Hikayenin ana çatısına sadık kalmak kaydıyla tabii. İlgilerini daha çok çeken yerlere daha fazla ağırlık verdim. Ya da bazı yerleri daha kısa geçtim. Anlatıcılık böyle bir şey. Dinleyicinin verdiği enerjiye göre senaryoyu değiştirebilirsin.
- Bu bir oyuncuyu geliştirecek bir şey gibi de...
- Şüphesiz. Bir tiyatro oyununda sahneye çıkmadan nasıl heyecanlanıyorsam, burada da öyle heyecanlandım. Ben zaten çocuk tiyatrosunun da yetişkin tiyatrosuna göre daha önemli olduğunu düşünüyorum. Onların, bizden daha yüksek algılara sahip olduğu üzerinden hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Eğer çocuklar senin yaptığın şeyi beğeniyorlarsa, orada gerçekten kendini çok daha iyi hissedebilirsin.
- Bununla ilgili eğitim aldınız mı?
- Nazlı Çevik var, tiyatro pedagogu aynı zamanda. Hikaye anlatıcılığı okumuş. Onun iki günlük bir workshop'una gittim. Ama sanırım esas eğitimi anneanne ve babaannemden aldım. Bu arada ben ayda bir kez, bir cumartesi anlatıyorum ama burada farklı yaş gruplarına sürekli masal atölyeleri var.