Yandaki haberde gördüğünüz üzere, 'annelik' meselelerinde şu sıralar dünyada 'yunus annelik' ekolü trendmiş. Ben bu yeni trendi pek sevdim sevgili okur. Keza çok disiplinli bir anne olmanın düşüncesi bile tüylerimi diken diken ediyor. Kime sorsanız söyler, ben yapı itibarıyla neşeli, heyecanlı, hayatı gelişine göre yaşayan bir tipim. E şimdi anne oldum, çocuklarımı disipline etmeliyim diye kişilik özelliklerimi mi değiştireyim yani! Daha hamileyken psikyatristime bazı endişelerimi dile getirmiştim, "Ben kesin yumuşak, sevgi dolu bir anne olurum ama ya çocuklarımı disipline edemez de şımartırsam" diye... Hani istediği alınmayınca kendini sokaklarda yerlere atan çocuklar vardır ya, Allah muhafaza, bir gün çocuklarım o hale gelir mi diye dertlenip duruyordum. Canım doktorum da bana dedi ki "Çocuk gelişimi kitaplarıyla annelik yapılmaz. Elbette çocuk gelişimi üzerine oku, araştır, farklı ekolleri öğren ama en önemlisi senin içgüdülerin. İçinden geldiği gibi annelik yap!" İşte bu laf o gün hafızama kazındı. Doğumdan sonra iki bebekle ne yapacağımı bilemediğim çaresizlik anlarında da bu laf aklımdaydı. Şimdi Deniz'le Mehmet 16 aylık ve hâlâ ne yapacağımı bilemediğim anlarda durup, 'içimden gelen sese' kulak veriyorum. Her zaman işe yaradığını söylemek çok iddialı olur ama inanın genel olarak bu şekilde annelik yapmaktan çok memnunum. En azından şimdilik.
HER YÖNTEM HER ÇOCUĞA UYMAZ
Örnek verecek olursam... Uyku sorunu bir buçuk senedir bizim hayatımızda çözülememiş bir konu. Başından beri, özellikle Twitter'da tanıştığım pek çok anne beni uyku eğitimi vermem konusunda ikna etmeye çalışıyordu. Bu yöntemlerin çoğu da çocuğu az ya da çok ağlatarak, tek başına uyumayı öğretmeyi öngörüyordu. Benimse içimden hiç el kadar bebekleri ağlatmak gelmiyordu. Bir ara en yumuşak yöntemlerden birini Deniz'de denedim. Çok ağladı. O ağladı, ben ağladım. Sonunda daha az ağlayarak uykuya dalmaya başlamıştı ki, hastalandı. Ve ben yine kucağımda uyutmaya başladım. Zaten pedagoga sorduğumda, her yöntemin her çocuğa uymayacağını, trend olan her şeyi çocuklara uygulamanın yanlış olduğunu, her çocuğun ve annenin farklı olduğunu unutmamam gerektiğini söyledi. Ve kendi kendime dedim ki "Keşke içimden gelen sesi dinleseydim." Şimdi çocuklara kural koyma konusunda da içimden gelen sesi dinliyorum. Kendilerine ya da başkalarına zarar verebilecek her şeyde onları net bir ses tonuyla uyarıyorum. "Hayır anneciğim, kardeşinin kafasına fırçayla vuramazsın, çok canı acır" ya da "Sen ağlasan da ben işe gitmek zorundayım ama akşama mutlaka geri döneceğim" gibi açıklamalar yaparak. Ama bütün mutfağın yerleri karpuz suyuyla kaplanacak kadar döke saça karpuz yemelerine izin verdiğim de oldu. O kadar mutlu görünüyorlardı ki, "Amaan, nasılsa ev temizlenir ama onların çocukluğu geri gelmez" dedim kendi kendime. Bunlar doğru mudur, yanlış mıdır, hangi uzman benim bu tavırlarıma ne der bilemem. Ama çocuklarımı, kendi düzenimi korumak adına sürekli kısıtlamak içimden gelmiyor doğrusu. İtiraf edeyim, zaman zaman saçımı başımı yolmak istemiyor da değilim. Ama sonuçta her şeyin bedeli var, dünyaya ikiz çocuk getirmenin de, değil mi...