Bu yıl 80 yaşına basan
Maskeli Süvari, sahip olduğu tema bolluğuna rağmen kendine ait bir karakter oluşturamamış bir film. Hatta bu filmi hilkat garibesi olarak adlandırsak yeridir!
Maskeli Süvari, ne olduğuna bir türlü karar veremeyen bir film. Çocuklar için yapılmış eğlenceli bir macera mı? Kızılderili soykırımına parmak basan revizyonist bir Western mi? Veya pürüzsüz kahramanlarla dolu, eski moda öykülere bir gönderme mi? Film, bunlar başta olmak üzere bir düzine daha temaya, açık büfe kahvaltıya saldıran gözü dönmüş turist edasıyla yaklaşıyor ve ne idüğü belirsiz bir hilkat garibesine dönüşüyor.
Maskeli Süvari, popüler kültürün her alanına nüfuz etmiş bir karakter. Çizgi filmlerini çocukken seyrettiğimi hatırlıyorum. Lisedeyken de 1950'lerde çekilmiş dizisini izlerdim.
Maskeli Süvari, sadık Kızılderili yardımcısı Tonto'yla birlikte, Vahşi Batı'daki suçluların amansız düşmanı, iyilerinse en büyük dostuydu. Alametifarikası, atını şaha kaldırmak için verdiği komutu "Haydi Silver! İleri!" ve gümüş kurşunlarıydı. Bölümlerde aksiyon doruğa ulaşınca, Rossini'nin
Giyom Tell uvertürü başlar, ben de gaza gelirdim.
Maskeli Süvari öyle zor bir hikâye değildi yani. Ve seyirci olarak da bekleyebileceğim tek şey, ilgimi çekecek bir macera, sonra da o şaheser müziğin hakkını veren aksiyon sahneleriydi.
GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ BAŞARILI
1933 San Francisco'sunda başlıyor
Maskeli Süvari. Şehre bir panayır gelmiş; kovboy kostümlü bir çocuk, Vahşi Batı çadırını geziyor. Yaşlı bir Kızılderili mankeninin önüne gelince duruyor; incelerken manken gözlerini çocuğa çeviriyor. Meğer canlıymış!
Olacak O Kadar'daki işlerini andıran bir yaşlı adam makyajının altında kaybolmuş Johnny Depp'in oynadığı 100 yaşındaki Tonto, hikayesini anlatmaya başlıyor. Kanunlara güveni tam olan avukat John Reid'in nasıl
Maskeli Süvari'ye (Armie Hammer) dönüştüğünü ve kanun kaçağı Butch Cavendish (William Fichtner) ve Kıtalararası Tren Şirketi'nin patronlarından açgözlü Latham Cole'a (Tom Wilkinson) karşı verdikleri mücadeleyi abartarak öykülüyor. Görüntü yönetmeni Monument Vadisi'nin hakkını veriyor. Görsel açıdan film daha eski ve çok daha iyi Western'lere göndermelerle dolu, başta John Ford'un
Süvari Üçlemesi olmak üzere... Başta da belirttiğim gibi
Maskeli Süvari aslında üç ayrı film. Biri suya sabuna dokunmayan bir çocuk eğlencesi. Fakat çocuklar için değil bu film. İnanılmaz şiddet içeriyor; hatta fütursuz bir vahşet hâkim filme. Örnek: Bir karakter düşmanının göğsünü yarıyor, kalbini çıkarıyor ve yiyor.
POSTMODERN DENEMELER
Sadece komedi ve korku arasında gidip gelmiyor film. Bazen de Kızılderili soykırımıyla ilgili bir şeyler söylemek istiyor ama katliam sahnelerini, üç yaşındaki çocukların gülmeyeceği espriler takip ediyor.
Maskeli Süvari, aynı zamanda hem başkahramana hem Tonto'ya hem de Hollywood'un Vahşi Batı mitine ironik bir yaklaşım sergilemek istiyor. Postmodernlik akımı 90'lı yıllarda ulaşacağı zirveye ulaştı. Hâlâ bu köhnemiş felsefeyi referans almak istiyorsanız, seyirciye gayet basit hazlar vermeye çalışan öykülere odaklanmasanız daha iyi olur. Filmde ilerlemenin acımasız, vahşi, gözü sadece para gören endüstriyel kolunu, tren yolunu yapabilmek için Kızılderilileri katletmeyi göze alan Latham Cole, barış, iyi niyet, dayanışma gibi yönleriniyse Vahşi Batı'ya elinde John Locke'un denemeleriyle gelen John Reid temsil ediyor. Fakat Reid'in sözcüsü olduğu felsefe bastırılınca, bu kanun adamı maske takıp kanun kaçağı oluyor. Yani filme göre rasyonel felsefe iyi, vahşi kapitalizm kötü. Tamam da, bu ikisi birbirinden ayrı vakumlar içinde mi gelişmiş? İkisi birbirinin anti tezi mi? Peki, endüstriyel devrim olmadan insan hakları nasıl gelişirdi? Bu gibi sorular
Maskeli Süvari'yi ilgilendirmiyor. Filmin dünyası siyah-beyaz; yüzeydeki liberalliğiyse göstermelik. Vahşi, kötü, çirkin bir film bu.
*
Mas keli Süvari The Lone Ranger
Yönetmen: Gore Verbinski
Oyuncular: Johnny Depp, Armie Hammer, Ruth Wilson
Yapım: ABD