Man of Steel filmi vesilesiyle Superman tekrar kendini hatırlattı. Bu yıl 75. yaşını kutlayan Superman'i en iyi tanıyan isimlerden biri Glen Weldon. Çünkü o, Superman: The Unauthorized Biography (Superman: Gayrıresmi Bir Biyografi) adlı kitabın yazarı. Deniz biyolojisi okumuş olsa da popüler kültüre olan aşkı onu üniversiteden sonra başka bir yola yönlendirmiş. Şimdilerde ABD'deki NPR'da editörlük ve popüler kültür eleştirmenliği yapıyor. Biz de filmi bahane edip Weldon'la Superman'i konuştuk.
Superman'in biyografisini yazma fikri nereden çıktı?
- Çocukluktan beri Superman en sevdiğim kahramandı. Herhalde şimdiye kadar Superman'in göğsündeki S sembolünü binlerce banyo aynasına çizmişimdir. Zaten o sembol, çizmeyi öğrendiğim ilk şeylerden biriydi. Çocukken Süper Arkadaşlar diye bir çizgidizi vardı Amerika'da. Superman'le ilk defa orada tanıştım. Sonra Susam Sokağı'nda gördüm onu, çocuklara S harfinin nasıl kullanılacağını öğretiyordu. Çünkü S en sevdiği harfti! Biraz büyüyünce, 1950'lerde George Reeves'in oynadığı Superman dizisinin yeniden gösterimlerini izlemeye başladım ve artık karakterle aramızdaki bağ kesinleşmişti. Bu kitabı yazma fikriyse editörümden geldi. Normalde süper kahramanlarla ilgilenmeyen insanlara o hikayelerin değerini anlatan yazılarımdan ilham almış olacak; benden, Superman'in 75. yıldönümünde kitabını yazmamı istedi. Bu, benim için büyük bir onurdu ve hemen kabul ettim.
- Superman denilince sadece Amerika'da değil, bütün dünyada insanların aklına çok keskin bir resim geliyor. Peki kahramanın temel felsefesi nedir?
- Superman'in görsel tasarımında olsun, kullandığı metotlarda olsun, hikayelerin anlatım tarzlarında olsun, 75 yılda çok şey değişti. Çünkü bunların hiçbiri aslında Superman değildir. Superman bir ideali temsil eder ve karakterin felsefesinde değişmeyen iki temel unsur var. İlki, Superman başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyar. Diğeriyse Superman hiç pes etmez. Bunlar olmazsa olmaz. Superman, insanların kendilerini bağdaştırabileceği bir kahraman değil, insanların inanacağı, sığınacağı, güveneceği bir kahramandır. Bizden iyidir. Bizim olmaya çalıştığımız ideallerin bileşkesidir. Zaten adı üstünde. Ulaşmak için çaba göstereceğimiz güzel yarınları temsil eder. Zaten bundan dolayı da Superman'in lakaplarından biri Yarının Adamı'dır.
- Bütün süper kahraman hikayelerinde, böyle bir idealizm yok mudur zaten? Superman'in farkı ne?
- Bir yere kadar evet. Ama klasikleşmiş her süper kahraman, toplumsal psikolojimizin farklı bir tarafına hitap eder. Mesela Batman, bize geçmişimizi anlatır. İnsanlığın gölgesidir; gurur duymadığımız yanlışlarımızın temsilidir. Örümcek Adam ise suçluluk duygumuzdur. Kendimize olan güvensizliğimizdir. Komplekslerimizdir. Zaaflarımızı espri yaparak kapatma isteğimizdir. Superman ise her anlamda mükemmelliği temsil eden bir karakterdir. Ve temel felsefesi, varoluş sebebi bahsettiğim iki temel unsur ve bize gösterdiği hedeftir: 'Şimdi olduğumuzdan daha iyi olabiliriz.' Her şey değişebilir ama bu felsefe değişmez.
75 yıl içerisinde çok şey değişti
- Peki, 75 yıl boyunca Superman'de nasıl değişiklikler oldu; neler aynı kaldı?
- Jerry Siegel ve Joe Shuster, 1938'de Superman'i ezilen sınıfların kahramanı olarak yarattılar. Dürüst, namuslu Amerikan işçisinin haklarını savunan bir koruyucu melekti. Hayatının ilk iki senesinde Superman, statükoya meydan okuyan bir kahramandı. 2. Dünya Savaşı başlar başlamaz görevi, statükoyu savunmaya dönüştü. Amerikan vatanseverliğini temsil etmesi gerekti. Savaştan sonra Eisenhower'ın Amerikası'nın temelindeki 'Babam her şeyi bilir' felsefesini temsil etti; tam bu zamanlarda da Süperkız, Süperköpek, Süpermaymun gibi karakterlerle süper bir nükleer ailesi oldu. Yani 1950'lerde de Superman statükoya hizmet etti. 1960'larda bu yaklaşım yavaş yavaş değişti. Zamanın ruhuna uygun olarak Superman'im yayıncısı DC Comics, hikayelere çocukların rahatça anlayacağı, anne-babayı kaybetme ve yalnız bırakılma korkusu gibi Freudyen duygular aşıladı. Superman'in Kripton gezegeninin tek hayatta kalanı olduğunun altı bu zamanlarda çizilmeye başladı. 1970'lerde Superman'in, 'uçan köpeğiyle insanların yardımına koşan uzaylı' imajı çökmeye başladı. DC'nin rakibi Marvel bu aralar kusurlu kahramanlarla dolu daha gerçekçi öyküler yayımlıyordu ve popülerliği de gitgide artıyordu. DC de Marvel'ı kopyalayarak Superman'in tasarımını değiştirdi, güçlerini azalttı. Ayrıca maalesef pek de sofistike olmayan, ırkçılık ve seksizmle ilgili hikayeler yayımlanmaya başladı. 1980'lerde DC bütün evreni öldürdü ve Superman'i dönemin ABD başkanı Reagan ve Ayn Rand'dan etkilenmiş bir kahraman olarak yeniden yarattı. Bu haliyle asıl kahraman Clark Kent'ti; Superman, Clark'ın kendi hayatını sürdürebilmesi için bürünmesi gereken bir kişilikti. 1990'larda Superman öldü, dört ay sonra da geri geldi. Daha sonra da popülerliği azaldığı için kostümü değişti, saçı uzadı, sürgüne gitti vs. Son yıllardaysa Superman'e olan ilgi yeniden arttı, çünkü çizgi roman dünyasının en önemli yazarları karakterle ilgili hikayeler yazmaya başladı. Şu anda çizgi romanlardaki Superman'le popüler kültürün genelinde bilinen Superman arasında büyük bir fark var. Ama iki versiyonun da temel felsefesi aynı.
Pek tanınmayan bir yüz şart!
- Kitabınızda Superman rolü için Christopher Reeve'den önce birçok kişinin düşünüldüğünü yazıyorsunuz. Robert Redford'dan tut Muhammed Ali'ye kadar! Ama rolü en sonunda o zamanlar pek bilinmeyen bir aktör olan Reeve kapıyor. Superman'i yıldız oynamaz, Superman yıldız yaratır diyebilir miyiz?
- Kesinlikle. Bir Burt Reynolds, Ryan O'Neill veya Kris Kristofferson'ı Superman kostümünde düşünebiliyor musun? Christopher Reeve'in başarısı, masmavi pijama üstüne kırmızı bir külot giydiği halde kendinden emin ve utangaç olmayan bir duruş sergilemesidir. Böyle bir duruşu, halihazırda bildiğimiz bir Hollywood yıldızından bekleyemeyiz. Örneğin 1990'larda Tim Burton'ın yapmak istediği Superman filminde karakteri Nicolas Cage oynayacaktı. Cage zaten Superman için yanlış bir seçim ama varsayalım karakteri oynadı. Böyle bir durumda beyazperdede Superman'i değil, Superman kostümü giymiş Nicolas Cage'i izliyor olurduk. Uzaydan gelen yabancı bir karakter olan Superman için seyricinin yabancı olduğu bir yüz işte bu sebepten önemli.
Superman Güneş, Batman Ay'dır
- Batman ve Superman arasındaki felsefi farklar nedir?
- Superman Güneş, Batman de Ay'dır. Superman, arkadaşça sohbet eder; Batman, bize sinsice fısıldar. Superman itidal gösterir, Batman ise şiddet uygular. Batman'in adalet vizyonu hırs, gazap ve şiddetle harmanlanmıştır. Batman'in hayranları bir detayın daha üstünde durur ki Superman kitabını yazarken benim de başımın etini yediler. Derler ki, Superman ölümsüz bir tanrıdır; Batman ise normal bir insandır, süper gücü yoktur. Hayır efendim, Batman'in süper gücü vardır; o da inanılmaz zengin olmasıdır. Batman, akla hayale gelmeyecek bir servetin sahibidir ve bu servetle kendine arabalar, uçaklar, gizli üsler yaptırır. Kitabımda özellikle üstünde durduğum bir konu daha var. Ekonominin kötü gittiği yıllarda Batman'e olan ilgi artar. 1980'leri düşünürsek, o 10 yılın başında Reagan başkan seçilmişti, piyasalar çok iyiydi. Gazetelerde 'Amerika'da yeniden sabah oldu' sloganları, sinemadaysa Superman filmleri vardı. Ama 80'lerin sonuna doğru borsa çakıldı ve o yıllarda Batman filmleri yapılmaya başlandı. Tezim şu: Umut dolu yıllarda Superman'e bakıyoruz. Huzursuz olduğumuz yıllardaysa kahramanımız Batman oluyor.