Superman, bir mültecidir. Başka dünyanın insanıdır o. Ama karakterin yaratıcıları ve Avrupa göçmeni ailelerden gelen Joe Siegel ve Jerry Shuster nasıl Kuzey Amerika'yı gerçek yurtları bellemişlerse, Superman de dünyayı yurdu bilmiştir. Bu anlayışı John Byrne, 1986'da karakterin başlangıç öyküsünü modern zamanlar için yeniden yorumladığı
Man of Steel çizgi romanında tek cümleyle anlatır. Kitap boyunca kendini sorgulayan Superman, en sonunda bir senteze ulaşır: "Beni Superman yapan Kripton'du; insan yapansa Dünya!" Superman'in karakter olarak en ilginç tarafı bu ikilemlerle dolu doğasıdır. Zack Snyder'ın yeni filmi
Man of Steel, karakterin kişisel dilemması yerine 'uzaydan gelen' geçmişine yoğunlaşarak Superman'i en temel ögesinden yoksun bırakıyor. Patlamak üzere olan Kripton gezegeninin en önemli bilim adamı Jor-El (Russell Crowe) ve karısı Lara (Ayelet Zurer), bebeklerini kurtarmak için onu bir rokete koyup dünyaya gönderir. Dünya'da Martha ve Jonathan Kent (Dianne Lane ve Kevin Costner) tarafından büyütülen ve Clark adı verilen kahramanımız (Henry Cavill), Kanada'da bir iş senin, öbür iş benim anlamsızca dolaşırken, ülkenin kuzeyinde bir uzay aracı bulunduğunu öğrenir. Nereden geldiğini ve neden dünyaya gönderildiğini keşfedeceğini düşünerek Kuzey Kutbu'na gider. Sorularına cevap bulur ama Kripton'u yeniden yaratmaya çalışan Kriptonlu şeytani General Zod'a da (Michael Shannon) istemeden yerini belli eder. Asıl macera da bundan sonra başlar. Zack Snyder'ın filminin temelinde felsefi bir boşluk var. Snyder da bu boşluğu, farklı motifleri düşüncesizce savuşturarak doldurmaya çalışıyor. Richard Donner'ın 1978'de yaptığı
Superman filmi, 1950'ler Amerikası'na bir saygı duruşuydu. 2006'da Bryan Singer'ın çektiği
Superman Dönüyor da Donner'ın filmine yazılan (ve bu sebepten dolayı da başarısız olan) bir aşk mektubu.
Man of Steel'de buna benzer bir leitmotif yok. Onun yerine biraz ondan, biraz bundan, ortaya karışık bir film var.
SENARYO ÖZENSİZ
Bu anlam kargaşasından senarist David Goyer ve filmin hem yapımcısı hem de hikâyenin yaratıcılarından olan Christopher Nolan sorumlu. İkili daha önce
Batman filmlerinde birlikte çalışmışlardı. O filmlerden de biliyoruz ki Nolan ve Goyer'dan mantıklı senaryo beklemek, bir maymun sürüsünden
9. Senfoni'yi çalmalarını beklemekle aynı. Hem nitelik hem de nicelik bakımından bu iki zatımuhteremin sadece yüzeysel kavramlarla ilgilendiğini biliyoruz. Zaten bu sebepten dolayı da Superman'in 'kendini aradığı' sahneler, aynen
Batman Başlıyor'daki gibi üstünkörü flashbacklerle çerçevelenmiş. O kadar amatörce ve özensiz bir senaryo ki, karakterlerin motivasyonları karmakarışık, bir türlü anlaşılmıyor. David Lynch filmlerindeki istenerek yapılmış bir anlaşılmazlık değil bu. Sahneler allak bullak. Jor El'in Superman'i Dünya'ya göndermesinin asıl sebebi sekanstan sekansa değişiyor. Aynı şekilde Zod'un tam olarak ne yapmak istediği de belli değil. Hepsini geçtim, Superman'in güçlerini nerden aldığıyla ilgili filmde bir tutarsızlık var. Güneşin ışınları mı onu 'süper' yapıyor yoksa dünyanın atmosferi mi?
Man of Steel uzun, ama bir anlamda başka bir süperkahraman orijin hikayesi olan ve bende hayal kırıklığı yaratan
Django Unchained gibi hem uzun olduğunu hissettiriyor hem de önemli detayları hızlıca geçiyor. Senaryodaki boşlukları görsellikle yaratacağı anlamlarla doldurmak isteyen Snyder çok çabalıyor ama ortaya çıkan sonuç komik. Clark, dünyayı tehdit eden Zod'a teslim olup olmaması gerektiğine bir rahiple konuşarak karar vermeye çalışırken, arkasında güneş ışığı Hz. İsa figürlü bir vitraydan içeri süzülüyor. Zaten apaçık ortada olan Mesih metaforu komik derecede seyircinin yüzüne vuruluyor. Superman'in tam anlamıyla bir Amerikalı olduğunu göstermek için ülkenin ortasındaki uçsuz bucaksız mısır tarlaları pek çok sahnede Norman Rockwellvari bir fon oluşturuyor. Kripton'un, daha fazla enerji için gezegenin düşüncesizce sömürülmesinden dolayı yok olduğu detayıyla yaratılmaya çalışılan çevreci bakış açısı insanı bayıyor. Bu arada filmde ölen ölene. Superman ve Zod'un kavgası iki şehri neredeyse yok ediyor. Gökdelenler yerle bir, insanlar da telef oluyor. Snyder'ın yaratmaya çalıştığı 11 Eylül göndermeleri de insanı filmin hayal dünyasından çekip, gerçekçi sorular sormaya yönlendiriyor. Mesela "Acaba Metropolis'te kaç kişi öldü (yüzbinlerce bana kalırsa) ve böyle bir kıyım ve yıkımdan sonra insanlar Superman'i nasıl en büyük kahramanları olarak kabulleniyorlar?" O nefret ettiğim, iğrenç 3D 'tekniğiyle' çekilmiş filmin son bir buçuk saati bu savaşa ayrıldığından, ilk başta gerçekten görkemli gelen sahneler belli bir süre sonra iyice sıkıntı veriyor.
YENİ SUPERMAN CAVILL ÇOK İYİ
Superman olarak Henry Cavill, çok iyi. Gülümsediğinde yüzünde güller açıyor bu modern Adonis'in. Rol yapacak pek bir sahnesi olmasa da sadece o gülüşü bile Superman'i çağrıştırmaya yetiyor. Bütün bunlara rağmen, Fiziksel olarak da Christopher Reeve'e göre çizgi romanlardaki Superman'e çok daha fazla benziyor. Aynı şekilde gazeteci Lois Lane'i oynayan Amy Adams da çok başarılı. 1979'daki filmde Margot Kidder aynı karaktere 1930'ların 'screwball' komedilerinden çıkmış bir figür olarak hayat vermişti. Adams'ın Lois Lane'iyse Susan Sontag'ı hatmetmiş profesyonel bir feminist imajı çiziyor. General Zod rolünde Michael Shannon, mantıklı bir kötü adam profili çiziyor. O deli gibi bakan gözlerinin ağzından çıkan sözlerle arasındaki tezat müthiş. Tasarımları da beğendim. Kripton'da geçen sahneler ve gezegene ait organik görünüşlü teknolojide, HR Giger etkisi var. Uzay gemileri, yaratıklar, giysiler; bunların hepsinde aynı kavramsal çizgi yakalanmış. Gerçek bir Dünya'yı izliyormuşsunuz havası var. Özellikle Kripton'un geçmişinin sosyalist realist resimlerle anlatıldığı bölüm filmin en iyi sahnesi. Fakat bu hoş detaylar maalesef filmi kurtaramıyor. Çünkü filmin asıl problemi senaryoda. Hem Zack Snyder'ın hem de Superman karakterinin büyük bir hayranı olarak bu sonuçtan tabii ki memnun kalmadım. Ama Warner Bros dün bir açıklama yaptı.
Man of Steel'in devam filmi için yeşil ışığı yakmış. Fakat Christopher Nolan bu sefer filmde daha az söz sahibi olacakmış. İşte iyi haber diye ben buna derim.
***
Man of Steel
Yönetmen: Zack Snyder
Oyuncular: Henry Cavill, Amy Adams, Laurence Fishburne, Diane Lane
Yapım: ABD, Kanada, İngiltere