(Dikkat: Bu yazıda, Bilinmeze Doğru: Star Trek filmindeki bir sürprizden etraflıca bahsedilmektedir.) Son yıllarda sadece ülkemizde değil tüm dünyada da bir hayli popüler hale gelen TED konferanslarından pek hazzettiğim söylenemez. Yapılan konuşmalar, karmaşık bir konuyla ilgili rakı sofrasında ahkam kesebilecek sığlıkta bilgi edinmek isteyenler için birebir. Fakat bozuk bir saatin bile günde iki kere doğru zamanı göstermesi gibi, arada bir ilginç nutuklar çıkabiliyor. Örneğin efsanevi
Lost dizisinin yaratıcısı ve bu hafta gösterime giren
Bilinmeze Doğru: Star Trek filminin yönetmeni J.J. Abrams'ın 'gizem kutusu' ile ilgili anlattığı hikaye gibi.
SİHİR KUTUSUNDAN ÇIKAN FİLM
Abrams çocukken, büyükbabası ve büyükannesine çok yakınmış. Küçük J.J'i çok şımartmışlar, her istediğini almışlar. Bir gün New York'ta büyükbabasıyla küçük ıvır zıvır satan bir 'hobi dükkanına' girmişler. J.J. de büyükbabasına, içinde çeşitli illüzyonları yaratmak için kullanılan alet edevatların olduğu bir 'sihir kutusu' aldırmış. Başka bir çocuk olsa eve gelince kutuyu açar, hemencecik Sermet Erkincilik oynamaya başlar, değil mi? Ama J.J., o kutuyu hiç açmamış. Kutuyu açsa büyük ihtimalle birkaç ucuz plastik parçasıyla karşılaşacak ve hayal kırıklığına uğrayacak. Ama kapalı kaldıkça o kutu, sonsuz olasılıkları temsil ediyor. Bu sebepten dolayı da Abrams bu yaşına kadar o kutuyu hâlâ açmamış. Abrams'ın anlattığı bu hikaye, onun yarattığı dizileri ve yönettiği filmleri anlamak için büyük önem taşıyor. Çünkü halen J.J. Abrams için merak ve o merakın yol açtığı hayal gücü, katı gerçekten çok daha önemli. Bu sebepten dolayı da filmlerinin yapım aşamasında her şeyi gizli tutmaya çalışıyor; gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmaya demeçler veriyor; filmin sadece yaratıcı değil her yönünü demir bir yumrukla kontrol etmeye çalışıyor. Neden böyle bir yöntem izlediğini tam olarak anlayamıyorum, çünkü Abrams'ın bu stratejisi neredeyse hiçbir zaman başarılı olmadı. Neredeyse yarım asırlık
Uzay Yolu serisinin son filmi
Bilinmeze Doğru: Star Trek'le ilgili düşüncelerimi tam olarak aktarabilmem için Abrams'ın 'gizem kutusu' metodundan bahsetmem gerekiyordu. Çünkü yönetmenin bu gereksiz sır perdesi politikası,
Bilinmeze Doğru: Star Trek'te tavan yaptı. 2000'lerin başında
Uzay Yolu serisi ölmeye yüz tutmuştu.
Enterprise isimli televizyon dizisi yayından kaldırılmış, 2003'te vizyona giren
Nemesis de serinin en az para yapan filmi olmuştu.
Uzay Yolu'nun telif haklarını elinde tutan Paramount şirketi, 2007'de Abrams ve senarist arkadaşları Bob Orci, Alex Kurtzman ve Damon Lindelof'a seriyi yeniden başlatmaları için teklif götürmüştü. J.J. Abrams'ın 2009 yılında vizyona giren filmi
Star Trek, serinin başına gidiyor, ünlü kahramanlar Kaptan Kirk (Chris Pine) ve Mr. Spock'un (Zachary Quinto) ilk tanışmalarını anlatıyordu. Abrams'ın filmi, diğer
Uzay Yolu film ve dizilerine göre bir fark içeriyordu. Spock'un doğduğu ve Star Trek evreninin en önemli gezegenlerinden biri olan Vulcan, gelecekten gelen ve intikam peşinde koşan bir düşman tarafından yok ediliyor, Vulcan türünden bütün evrende sadece birkaç bin kişi hayatta kalıyordu. Abrams ve arkadaşları, bu gelişmeyle kendilerine yeni bir sayfa açmış oluyorlardı. Sonraki filmlerde istediklerini yapabilir, kafalarına esen her yöne gidebilirlerdi. Daha önceki
Uzay Yolu hikayeleriyle tutarlılık sağlama zorunlulukları yoktu.
GERİYE DEĞİL, İLERİYE BAKIYOR
Fakat o da ne?
Bilinmeze Doğru: Star Trek'te ileriye değil geriye bakıyor. Ondan da önemlisi,
Uzay Yolu serisinin efsaneleşmiş, belki de en önemli kötü karakteri olan Khan'ı (Benedict Cumberbatch) geri getiriyor. Bunu yaparken de ne eskinin mirasına saygı gösteriyor ne de hikâyeye orijinal bir bakış açısı katıyor. Önceki filmden az bir zaman sonra. Mürettebatı hâlâ birbirine alışmaya çalışmakta olan Atılgan (Enterprise), primitif bir uygarlığı gözetlemekle görevlendirilmiştir. Galaktik Federasyon'un kurallarına göre ışıktan hızlı seyahat etme teknolojisine erişmemiş uygarlıklarla temas kurmaları yasak olsa da Kirk, gezegende mahsur kalıp ölmeye yüz tutan Spock'u kurtarmak için bu kurala karşı gelir. Spock, Kirk'ün kararına "Çoğunluğun ihtiyacı bireyinkinden öndedir," diye muhalefet etse de, kendini dinletemez. Kirk, Yıldız Filosu'nun en temel emirlerinden birine karşı geldiği için görevinden alınır. Ta ki, John Harrison adlı bir terörist, Londra'nın büyük bir bölümünü havaya uçurana kadar. Harrison'ın asıl amacının bütün galaksiye yayılacak bir savaş çıkartmak olduğu şüphesi artarken, gerçek kimliği de ortaya çıkar. Aslında yüzyıllar önce dünyada fırtınalar estirmiş, genetik mühendisliği ve öjenik tekniklerle tam anlamıyla bir Superman'e dönüşmüş askeri deha Khan Noonien Singh'dir. Khan'ın bu kadar zaman sonra nasıl yeniden peydahlandığı ve aslında ne yapmak istediği ortaya çıkınca da Kaptan Kirk ve Mr. Spock hayatlarının en önemli kararının eşiğine gelirler. Uzay Yolu'nun tarihi 2009'dan önce ve 2009'dan sonra diye ikiye ayrılırsa, serinin ilk fazının en iyi filmi şüphesiz 1982 tarihli
Khan'ın Gazabı'dır /
The Wrath of Khan. JJ Abrams, Bilinmeze Doğru: Star Trek'te o filmle bariz bir bağlantı kurmak istiyor. O filmin duygusal getirisine saygı duruşunda bulmak istiyor ama ortaya çıkan kötü bir karbon kopyadan başka bir şey değil.
Khan'ın Gazabı'yla
Bilinmeze Doğru: Star Trek'in arasındaki en büyük fark Kirk, Spock ve diğer karakterlerin Khan'la karşılaştıklarında karakter olarak nerede oldukları. 1982'deki filmde mürettebatın emekli olmasına birkaç hafta kalmış. Yıllardır birbirlerini tanıyorlar. Bir aile olmuşlar. O filmde Kirk yaşlanmaktan, hatta ölümden korkan, ona direnen bir adamdır. Khan'la karşılaşmasının sonucunda ölümün de hayatın bir parçası olduğunu anlar. Eski kudretinde değildir ama neyse odur. Kabullenir. Kirk'ün
Khan'ın Gazabı'nın sonundaki haleti ruhiyesini en iyi Tennyson'ın
Ulysses şiiri anlatır şüphesiz: "...Şimdi biz eski günlerde yeryüzünü ve gökyüzünü yerinden oynatmış olan O güç olmasak bile; Biz yine de biziz, biz; Hepsi aynı-mizaçta bir parçadan oluşan yiğit yürekleriz, Zamanla ve kaderle yıpranmış, fakat iradesi kuvvetli Çabalamak, araştırmak, bulmak, ve yenilmemek için."
SONUÇ VASATIN ALTINDA
Khan'ın Gazabı, 'üç kuruşluk bir bilim kurgu' diye izlenip unutulacak bir film değildir yani. Bir başyapıttır.
Bilinmeze Doğru: Star Trek'in seyirciden yüksek duygusal reaksiyon beklemesiyse anlamsız. Bir kere mürettebat daha gencecik. Birbirlerini iyi tanımıyorlar. Omuzlarında yaşanmış bir hayatın yükü yok.
Bilinmeze Doğru: Star Trek, aynen
Khan'ın Gazabı'nda olduğu gibi yüzeyde eşsiz bir fedakarlıkla sonlanıyor. Fakat önceki filmin tersine bu fedakarlığın gerisi gelmiyor ve böylece önemsizleşiyor, gereksizleşiyor. Yani J.J. Abrams'ın en büyük hatası, iki film arasında çok keskin paralellikler kurması. Bu da ister istemez bir kıyaslama yapmaya zorluyor insanı. Böyle bir durumda da hangi filmin galip geleceği çok açık. Yanlış anlaşılmasın: Bu konuda kesinlikle ellerimi ovuşturmuyorum. Bir önceki film kesinlikle mükemmel değildi ama en azından ilginç bir denemeydi; Abrams'ın bir araya getirdiği cast da çok iyiydi (castın müthiş kimyası bu filmde de devam ediyor). Bundan da öte, çocukluğundan beri serinin hayranı olan birisi için vasatın altında bir
Uzay Yolu filmi gerçekten çok acı. Daha da acısı, sorunun J.J. Abrams'ın kendisinden kaynaklanıyor olması. Vulcan gezegenini patlatarak yarattığı gizem kutusuna saygı göstermiyor, yıllar önce açılmış kutularla oynamak istiyor. Oysa ki Vulcan'ın yok oluşu Abrams'a yeni yarattığı
Star Trek evreninde sonsuz olasılıklar sunuyor. O ise bu olasılıkları maalesef hiçe sayıyor. Gerçekten yazık
**
Bilinme ze Do ğru: Star Trek Star Trek Into Darknes
Yönetmen: J.J. Abrams
Oyuncular: Chris Pine, Zachary Quinto, Benedict Cumberbatch, Zoe Saldana
Senaryo: Bob Orci, Alex Kurtzman, Damon Lindelof