Hiç unutmam, küçükken bir akrabamızın düğününe gitmiştim. Karadenizli olan bizimkiler değil, kız tarafıydı. Sanırım ilk kez orada duydum kemençeyi; yaşım gereği yere yakın olan boyumun da etkisiyle, ilk orada hissettim horon tepenlerin bastığım toprağı titrettiğini. Sonra biraz büyüdüm; kendi müzik grubumu kurdum ve tarzından taviz vermeyen bir rock'çı oldum. Tabii o dönemde türkü dinlemek bize tersti... Ama temposuyla rock'ı aratmayan Karadeniz türküleri yine de kulağımdan eksik olmazdı. Bu yüzden Lazca rock yapan Zuğaşi Berepe'yi dinlediğimde "İşte aradığım bu," demiştim. Grubun solistiyse, gelecekte tüm Türkiye'nin tanıyacağı, ardından "Gitmeseydin be çocuk," diye ağıt yakacağı Kazım Koyuncu'ydu. Böylece gelenekle gelecek arasındaki kapıyı açtı Zuğaşi Berepe. Ardından Kazım; solo albümleriyle, dizilere, filmlere verdiği şarkılarıyla bir zamanlar 'alternatif' görüleni kitleselleştirdi. Bu sayede niteliksiz pop yorumlar, yerini nitelikli, modern yorumlara bıraktı ve rock barlardan caz kulüplerine kadar Karadeniz müziğini her yerde, her şekilde duymak mümkün hale geldi. Peki bu değişim nasıl meydana geldi? Bu soruyu müzisyenlere, eleştirmen ve etnomüzikoloğa sorduk.
Marsis
Gençler müziğine sahip çıktı
Son dönemde Karadeniz rock'ının en popüler grubu, şüphesiz Marsis. Grup üyeleri "Hedefimiz bu müziği dünyaya duyurmak," diyor. Karadeniz müziğinin kitleselleşmesini ise grup şöyle anlatıyor: "Karadeniz müziğini üç ana bölüme ayırabiliriz. Birincisi yaylalarda, köylerde ve şehirlerde çalıp söylemiş ozan geleneği, ikincisi Birol Topaloğlu, Fuat Saka, Volkan Konak gibi isimlerin yer aldığı geleneksel ile yenilikçi müzikal tavırların birleştirildiği dönem ve son olarak da öncelikle Zuğaşi Berepe'nin Lazca rock olarak tanımladığı müziğinin ortaya çıkışı ve daha sonra o gruptan Kazım Koyuncu isminin ortaya çıkması. Bunlar, yaptıkları müzik ve kullandıkları politik dille, kendi kültürüne ve müziğine yabancılaşmış Karadeniz gençlerini tekrardan bölge dillerine, enstrümanlarına ve müziğine sahip çıkar hale getirdi. Onların peşinden giden sayısız Karadenizli genç grup ve müzisyen de farklı denemeler yapmaya cesaret ederek, müziklerini rock barlardan caz klüplerine kadar geniş bir alana taşımayı başardı."
Ayşenur Kolivar (Müzisyen, akademisyen):
Kazım Koyuncu ile kitlesellik başladı
"Karadeniz müziğinin yaşadığı değişim ve kitleselleşme, Doğu Karadeniz'den metropollere yaşanan göçün evrimi ile ilişkili. Eski göçmen kuşağı, daha çok yöre derneklerinde kendi kültürlerini yaşardı. Ancak kent içerisinde yetişen ya da kente daha hızlı adapte olan yeni kuşaklar için durum farklı. Bu genç ve orta yaşlı göçmenler, kentte kendi kimlikleriyle kalıcı olarak var olmayı talep ediyor. Bunun ilk örneği, kendi yerel kültürünü metropollerde zamanında yaygın olan arabesk müzik kültürüyle buluşturmaya çalışan rahmetli Erkan Ocaklı. Ancak Volkan Konak ve Kazım Koyuncu ile birlikte bu talep kentlerde Karadenizli olmayanlardan olumlu bir karşılık buldu ve göçmenlerin sınırlarının ötesine geçen bir kitleselliğe kavuştu. Yeni- likçi olarak niteleyebileceğiniz çeşitlemelerin temel karakteristiği, içinde yaşamaya başladığı yeni coğrafya ve kültürlerle iletişim kurma çabasıdır. Kendi yaptığım müziği de kültürümü kendi algıladığım biçimde ifade etme çabası olarak tanımlayabilirim. Bu çaba içerisinde elbette geleneksel olarak nitelediğimiz unsurları, örneğin dilleri, icra formlarını ve temaları kullanıyorum. Başka türlüsü de zaten mümkün gelmiyor bana."
Naim Dilmener (Müzik eleştirmeni):
Bölge ruhu müziğe yansıyor
"Karadeniz müziğinin kitleselleşmesinde, Kazım Koyuncu'nun yaptığı ihtilalin payı büyük. Kazım Koyuncu (şimdilerde kardeşi Niyazi Koyuncu da öyle), bölgenin ruhunu okuyan, yansıtan, bize ayna tutan bir müzik yapıyordu. Yöreye özgü enstrümanların layıkıyla diğer enstrümanların arasına kaynaştırılması da önemli. Yeni kuşaktan Kazım Koyuncu, Niyazi Koyuncu, Marsis, Karmate ve Gökhan Birben en çok sevdiklerim. Eski kuşaktan ise Hacı Taşan'ı tek geçerim.
Divane âşık şarkısı en çok sevdiğim Karadeniz ezgisidir.
Prof. Dr. Ayhan Erol (Etnomüzikolog- Dokuz Eylül Üniversitesi):
Farklılıklar ön plana çıktı
"Bu değişim Karadeniz müziğinin yanı sıra Türkiye'deki pek çok yerel, dinsel, dilsel, etnik topluluğun müzik pratikleri için de geçerli. 1990'lardan başlayarak insanlar farklılıklarını açıkça ifade etmeye başladı. Kendilerini diğerlerinden ayırmada kullandıkları en önemli pratiklerden biri de müzikti. Kitle iletişim araçlarında devlet tekelinin son bulması; böylece ulusal ve yerel ticari medyanın ortaya çıkması; müzik endüstrisindeki gelişmeler ve teknoloji de bu değişimde etkili oldu."
Hasan Saltık (Kalan Müzik):
Bu müzik Türkiye'ye hitap ediyor
"Karadeniz müziği sadece Karadeniz'de değil, son yıllarda, Türkiye'nin her yerinde, özellikle de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindenden de talep alıyor; Karadeniz müziği tüm Türkiye'ye hitap ediyor yani. Bu durumda yayımlanan
Gülbeyaz ve
Benim İçin Üzülme dizilerinin de etkisi büyük. Bu dizilerin müziklerine biz imza atmıştık. Yayımladığımız son albüm
Karadeniz'e Kalan da artan taleplerin sonucunda hazırlandı. Bu albümü Kazım Koyuncu'ya adadık. Koyuncu bizim yakın dostumuzdu. Birçok Karadenizli sanatçıya da ilham verdi. Genç sanatçılarımız da bu nedenle albümü Koyuncu'ya adamak istedi."
Şevval Sam (Müzisyen, oyuncu):
Karadenizli olmak gurur kaynağı
"Türkiye'de Karadeniz müziği algısı Kazım Koyuncu'yla birlikte değişti.
Gülbeyaz dizisindeki şarkılarının sound'u o kadar sevildi ki; o döneme kadar tekno ritimler üzerine okunan anlaşılmaz Karadeniz şiveli şarkılardan bıkmış olanlar, bu müzikle birlikte Karadeniz kültürüne de sahip çıkmaya başladı. Gençler artık Karadenizli olmaktan gurur duyuyor. Son dönemde ön plana çıkan isimlerdense Ayşenur Kolivar'ı karakteristik buluyorum. Ayrıca İsmail Hakkı Demircioğlı'nun ses rengine ve duygusuna hayranım."