Genetik bir test yaptırdınız ve testin sonucuna göre meme kanseri olma riskiniz yüzde 87 çıktı. Ne yapardınız? Riskin bu kadar yüksek olduğu bir durumda çok da fazla seçenek yok aslında. Ya tehlike arz eden bölgeden kurtulup, riski yüzde 5'lere düşüreceksiniz ya da estetik kaygılarla sürekli bir paranoya halinde, uykularınız kaçarak yaşamınıza devam edeceksiniz. Evet, meme kadınlığın sembolü, onlardan vazgeçmek hiç de kolay değil... Ancak hayat seçimlerden ibaret ve bazen çok sevdiğimiz şeylerden vazgeçmek zorunda kalabiliyoruz. Tıpkı ünlü Hollywood yıldızı Angelina Jolie'nin yaptığı gibi... Geçen hafta Angelina Jolie'nin meme kanseri riski nedeniyle iki memesini de aldırması çok konuşuldu. Annesini kanser nedeniyle kaybeden Jolie, gen testi yaptırmış ve meme kanserine yakalanma riski yüzde 87 çıkmıştı. Bunun üzerine bıçak altına yatan güzel yıldız, mastektomi ameliyatıyla memelerini aldırıp riski yüzde 5'e indirmeyi tercih etti. Bu süreçte yaşadıklarını
The New York Times'a yazdığı duygusal bir yazıyla duyurdu sevenlerine... Ve yer yerinden oynadı. Jolie'nin bu fedakarlığı büyük takdir topladı. Gazetelerde sayfa sayfa haberler yapıldı. Özetle Jolie'nin yaşadıkları kamuoyunu epey meşgul etti. Bunu başarılı bir PR çalışması olarak değerlendirenler de oldu. Ancak güzel yıldızın yaşadıkları kanserle yüzleşmiş ya da yüzleşme korkusu yaşayan kadınlar için farklı bir anlam arz ediyor. Tıpkı benim gibi. Ben de ailemdeki meme kanseri vakaları nedeniyle yıllarca bu korkuyu yaşadım ve 2009'da kanserle yüzleştim. İKİ
AY SONRA ÇOK GEÇ OLABİLİRDİ
Çocukluk yıllarımda ilk olarak çok sevdiğim halamın meme kanseri olduğu ortaya çıktı. Birkaç yıl sonra halamın kızına aynı teşhis kondu. Hem halam hem de kızı üst üste mastektomi ameliyatı olup zorlu tedavi süreçlerinden geçtiler. Bu arada bir de teyzemin kızında meme kanseri belirlendi. Neyse ki erken teşhisti ve sadece kitlenin alınmasıyla durumu kurtardı. Halamın kanserle savaşı ise 10 yıl sürebildi, akciğerde nükseden hastalık tüm çabalara rağmen onu aramızdan aldı. Böyle bir aileniz olunca ister istemez kanser korkusu sizde de yer ediyor. Üstelik fibrokistik yapılı bir meme dokunuz olunca, korkunun dozu biraz daha artıyor. Birkaç yılda bir meme ultrasonu çektirip, sorun olmadığını öğrendiğimde rahatlıyordum. Ancak 2009'da çekilen bir ultrason ve iğne biyopsisinin sonucu pek de rahatlatıcı değildi. İşte bu kez köşeye sıkışmıştım. Yıllardır korktuğum şey başıma gelmişti, doktor kanser olduğumu söylüyor, bense içimden inkar ediyordum. Kabullenmem kolay olmadı, ama en büyük avuntum çok erken evrede teşhis edilmesi oldu. Hiçbir yere sıçramamıştı. Üstelik benimki çok hızlı yayılabilen bir türdü, doktorun şu sözleri aklımdan hiç çıkmıyor: "Bu türdeki bir tümörün bu kadar erken teşhis edilmesi mucize. İki ay sonra gelseydin her yerini sarmış olabilirdi."
KİŞİYE ÖZEL BİR HASTALIK
Benim ameliyatımda sadece kitle alındı. Aslında memelerimi aldırıp her türlü riskten kurtulmayı ben de istedim, ancak doktorlar ısrarla buna gerek olmadığını söyledi. Ben de onlara güvendim. Kemoterapi, radyoterapinin ardından halen ilaç kullanıyorum. Düzenli kontrollerime gidiyorum. Hiçbir zaman hasta psikolojisine girmedim. Atlattım, bitti gitti diye bakıyorum ama her türlü önlemimi alarak yola devam ediyorum. Bütün bu yaşadıklarımın ışığında şunu söyleyebilirim ki, Jolie'nin mastektomi kararını desteklemem ya da eleştirmem gibi bir şey söz konusu olamaz. Çünkü kanser, kişiye özel bir hastalık. Bin bir türü var. Kimi türler hızlı yayılıyor, kimi türler yavaş. Kimi östrojene duyarlı, kimi değil. Kimi genetik, kimi çevresel faktörler nedeniyle ortaya çıkıyor. Dolayısıyla yaklaşımlar da kişiye özel olmalı bence. Söyleyebileceğim bir tek şey var ki, bu hastalığa karşı mümkün olan en erken dönemde gardınızı almanız gerekiyor. Evet, bazı hastaların memelerini aldırmaları kaçınılmaz oluyor ama aldırmadan düzenli doktor kontrol altında hayatlarına devam edenler de çok fazla. Benim gibi. Bundan sonraki yaşamımda ise kendimden çok kızım için endişeleniyorum. Defne yedi yaşında. 18 yaşına geldiğinde BRCA1 ve BRCA2 testi yaptırıp yaptırmamak konusunda kararsızım. Düşüncesi bile beni strese sokuyor aslında. Diyelim ki testte genetik yatkınlık çıktı, ama hastalığın hiçbir emaresi yok ve belki de hayat boyunca hiç olmayacak. Ama sırf testte çıktı diye, hep kansere yakalanma korkusuyla yaşayacak. Bir bakıma hayatı kendine zehir edecek. Kanser olabilme ihtimalini bilmek gerçekten işimize yarayacak bir şey mi yoksa sürekli kafamızı kurcalayıp psikolojimizi mi bozacak?