EN FENA İNGİLİZCE PARALAYAN
Orta sınıftan gelen Güney'den mükemmel aksan beklemiyoruz ama o Banu'nun, o Barış'ın İngilizceleri bu mudur yani? Koskoca Sinaner'lerin varisleri, Avrupa'larda Amerika'larda tahsil görmüş, bunalıma girdi zırt İsviçre, alışverişe çıktı hop Paris şeklinde yaşayan bu genç zengin çocuklarının İngilizcesi nasıl bu kadar zavallı olabilir ki? Söyleyecekleri zaten 10 tane kelime. Kimse onlardan simültane çeviri beklemiyor. Bu 10 kelimeyi doğru, havalı, sahiden bilirmiş gibi bir ton ve aksanla söyletmek bu kadar mı zor?
EN SAYI SAYMASINI BİLMEYEN
Çok konuşuldu, çok yazıldı, defalarca protesto yürüyüşleri yapıldı. Diziler gerçekten de çalışanları harap edecek kadar uzun. En son sorun, Engin Günaydın'la Monk arasında çıkmış. Müstakbel yerli Monk Engin Günaydın, sözleşmeye dizinin süresinin 60 dakika olacağına dair bir madde koydurmuş. Ancak eline gelen senaryonun 90 dakikalık olduğunu görünce yapımcıya rest çekmiş, bu şekilde bu işe kalkışmayacağını söylemiş ve hiçbir şekilde de ikna edilememiş. Çok da doğru yapmış, sonuna kadar gitsin. Engin Günaydın'dan daha doğru bir Monk bulunamaz, bu bir. 90 dakikalık bir Monk, saçmalığın daniskası, bu da iki.
EN DAKİKA SAYDIRAN
En garantili yapım şirketlerinin en birincisi Ay Yapım'a ait. Ezel'in senaryosunu yazan Kerem Deren (ayrıca Uçurum) & Pınar Bulut'un (ayrıca Suskunlar) imzası var. Sıfırdan uydurma değil üstelik; uyarlama (Vincent Lindon & Diane Kruger'lı Pour Elle/Aşk Uğruna'dan ve Russell Crowe & Elizabeth Banks'li The Next Three Days/Kaçış Planı'ndan)... Bol hayranlı Tuba Büyüküstün'ün ikiz bebek sahibi olduktan sonra rol aldığı ilk proje... Ve sonuç bu kadar mı hayal kırıklığı olur? 20 Dakika, dakikalar, çok uzun dakikalar boyu seyircinin sabrını sınıyor... Bazı sahneler hiç bitmeyecekmiş hissiyle boğuyor. Fazla coşkun-taşkın oyunculukla, birkaç mimiği bile çok gören kabız oyunculuğun karşılıklı gelmesi, gerçeklik hissini sıfırlıyor. Dizi ağırlaşıyor, adı kadar bile çekilmez oluyor.
EN ESKİ ROLÜNÜ SOYUNAMADAN YENİSİNİ GİYİNEN
Işıltılı ve garantili başrol insanı bulmak kolay değil, yapımcıları anlıyoruz. Akarken doldurmak derdindeler, oyuncuları da anlıyoruz. Ama biri de bizi anlasın: Bihter'ken Fatmagül olmasını kolay hazmetmiştik; olabilecek en zıpzıt karakterdi. Şimdi İntikam'ın fragmanlarında, ilanlarında ise garip bir his, gereğinden fazla aşinalık... Teneffüs vermedi diye mi? Kenan Doğulu'yla fotoğrafları çok çıktı diye mi? Özlememiş miyiz? Onu da artık Yağmur Özden ya da başkası değil de sadece Beren Saat olarak mı görmekteyiz?