Bourne dönüyor. Modern casusluk öykülerinin en iyilerinden, yazar Robert Ludlum'un hayal gücünden çıkmış bu kahramanı geçmişte tam üç filmde izlemiştik. 2002'den başlayarak
The Bourne Identity- Geçmişini Arayan Adam, The Bourne Supremacy- Medusa Darbesi ve
The Bourne Ultimatum- Son Ültimatom. Serinin 'alamet-i farikaları' şunlardı: Hepsinde birinci sınıf aksiyonla atbaşı giden bir gerilim; fonda ADB'nin CIA'den FBI'ya, Pentagon'dan Washington'a tüm yaşamsal kurum ve örgütlerinin çoğu zaman pek iftihar edilir olmayan bulanık, hatta kirli marifetleri; ön planda alışılmış kahraman tipinden uzak, geçmişini arayan, bulduğunda da dünyadaki kötülük kadar ülkesindeki pislikle de mücadeleden kaçınmayan bir ana karakter. Ve onu üç film boyunca başarıyla canlandıran Matt Damon. Aslında her şey bitmiş görünüyordu. Ludlum, romanları çoktan bırakmıştı. (Gerçi yerini aynı kahramana dayalı tam altı kitap yazan Eric Van Lustbader almıştı!) Ne ilk filmin yönetmeni Doug Liman ne de çok daha iyi bulunan son ikisinin yönetmeni Paul Greengrass konuyla artık ilgileniyorlardı. Ve en önemlisi, Matt Damon da projeye 'Hayır' demişti. Buna rağmen yeni ve dördüncü film yapıldı: İşte karşınızda... Damon'suz bir Bourne olamayacağı için, kahraman onun ünlü ve gizli hükümet örgütü Outcome'ın bir başka gönüllüsü, Alan Cross olarak değişti. Jeremy Renner'in ustalıkla canlandırdığı Cross, gözünü amansız bir kışın hüküm sürdüğü Alaska'da açıyor. Orada vahşi doğayı, ondan da vahşi kurtları ve de alıştırıldığı haplardan uzak kalmasının getirdiği travmayı yenmesi gerekiyor. Ve hemen ardından da, peşine düşen ölümcül 'insansız uçağın' saldırısını... Filme önyargılardan ve karşılaştırmalardan uzak biçimde bakıldığında, gayet akıcı, yer yer nefes kesen bir aksiyon-gerilimle karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. İlk başlarda çok fazla soru işaretiyle doldurularak tam bir bulmaca gibi sunulan filmde, giderek taşlar yerine oturuyor. Ve Amerikalıların ustası olduğu türden görkemli bir paranoya öyküsü izliyoruz. Öyle bir ABD portresi sunuluyor ki, bu ülkenin düşmanları zil takıp oynayabilir! Dev ülke, içine düştüğü savunma psikozu içinde olmadık komplolara başvuruyor, Filipinler veya Tayland'da ölümcül virüsler üretiyor, kendi memurlarını en ilkel bir mafya örgütü gibi kıyıma uğratıyor, bir kiralık katiller ordusu kullanıyor. Evlere şenlik! Ama film yürüyor. Değişik ülkelerin egzotik dekoru, dur-durak bilmez bir tempo, iyi seçilmiş oyuncular, belki ilk Bourne'lar kadar ilginç olmasa da filmi izletiyor. Seyretmesi her zaman zevkli oyunculardan güzel Rachel Weisz ve şaşırtıcı bir kötü adam çizen Edward Norton kadar, eskilerden Stacy Keach, Scott Glenn, David Strathairn'i bulmak da hoş. Çok kısa gözüken Albert Finney veya bir gözüküp kaybolan Joan Allen'i bakalım tanıyacak mısınız!... Matt Damon'un ise sadece bir resmi var!...
BOURNE'UN MİRASI (The Bourne Legacy) ***
Yönetmen: Tony Gilroy/ Senaryo: T. Gilroy, Dan Gilroy/ Görüntü: Robert Elswit/ Müzik: James Newton Howard/ Oyuncular: Jeremy Renner, Rachel Weisz, Edward Norton, Scott Glenn, David Strathairn, Stacy Keach, Oscar İsaac, Corey Johnson/ Universal filmi.