İşte
çağdaş Türk sinemasının yüz akı filmlerinden biri. Hem son derece bizden olup, hem de (dış ülkelerdeki ödüllerinin gösterdiği gibi) evrensele doğru uzanmayı başaran, bu ikinci görüşümde bana daha da büyük zevkler veren ve yeni bir sinemacıyı haberleyen bir başarı. Daha açılışta belli oluyor: İki sevgiliyi yatakta farklı biçimde oynaşırken gösteren sekans ve de hemen ardından, baş aşağı duran bir çocuğun gözünden verilen 'tersine dünya' planı ... Evet, bu farklı bir bakışı olan bir yönetmendir. Sonra değişik bir öykü izliyoruz. Cemal'in onca istemesine karşın, Ayşe ona bir çocuk verememiştir. Gittikleri doktor kararlıdır: Kabahat Cemal'dedir, o kısır bir erkektir. Bir çocuk (elbette bir oğul!) hayalleri gören baba için ne kabul edilemez bir durum! Cemal'in bir yalanıyla girilen yolda, artık durmak yoktur. Ayşe gebe taklidi yapacak, bu arada Cemal de tedarik ettiği parayla bir yerlerden bir bebek bulacaktır: Anası-babası belli olmayan bir oğlan çocuğu. Can bebek de alabildiğine sevimli bir oğula dönüşmez mi? Ama Ayşe, karnında taşımadığı bu çocuğu sevemez, ona annelik edemez. Cemal de basar gider; yeni bir hayata, belki bir evliliğe adım atmak üzere... Film bir yanıyla eski Yeşilçam melodramlarının kimi temel motifleri üzerine modern bir çeşitleme sayılabilir. Ama elbette "Size anne (ya da baba) diyebilir miyim?" çağı çok geride kalmıştır. Çelikezer, filmini inşa ederken kimi radikal uygulamalar yapar. Öncelikle bu, Yeşilçam'ın geveze senaryolarından uzak, derdini sinemayla anlatmayı seçmiş, suskun bir metindir. Olabildiğince az sözle anlatılmış, sinema tadı veren bir film. Ayrıca iki ayrı dönemi, Can-öncesiyle Can-sonrasını koşut kurguyla anlatması da bıçak sırtı, cesur bir seçim. Ama gayet iyi başarılmış. O temel durumlar ise, binbir ayrıntıyla özgün ve çağdaş kılınmış. Bu denli Yeşilçamvari temaları böylesine Yeşilçam-karşıtı bir tavırla ele almak, sanırım Demirkubuz'u bile şaşırtırdı! Ama belki de en önemlisi, filmin yaşamla ilişkili önemli konuları işlemedeki cesareti ve sabrı. Gerçekten de anne olmak, baba olmak, bir aile kurmak, evlat yetiştirmek gibi alabildiğine sıradan, ama aynı ölçüde yaşamsal temalar, filmde sanki yeni baştan ele alınıp tanımlanmış ve tartışılmış. Filmin festivallerde beğenilip ödüller alması, sanıyorum özellikle bundan... Ve elbette oyuncular. Bir tiyatro sahnesine çevrilmiş İstanbul, en çok da Kadıköy dekoru üzerinde; Serdar Orçin ve Selen Uçer harikalar yaratıyor. İlkinin maço, ama sevecen; ikinci yarıda ise şüphenin ağırlığıyla çökmüş karakteri kolay unutulmaz. Selen Uçer ise filmi bir Türk Jeanne Moreau'su gibi katederken, bizleri Can gibi sevimli bir veledi sevmediğine bile inandırmayı başarıyor. Böylesine 'kadınsal' temalar içeren bu filmin, Antalya 2011'in ünlü 'kadınlar jürisi'nden yüz bulamaması ise, benim için hep çözülemez bir esrar olarak kalacak!
CAN ****
Yönetim ve senaryo: Raşit Çelikezer Görüntü: Ali Özel Müzik: Tamer Çıray Oyuncular: Serdar Orçin, Selen Uçer, Yusuf Berkan Demirbağ, Erkan Avcı, İdil Yener, Sait Genay, Serhat Nalbantoğlu/ Defne Film