Eğlence mekanlarının kapısında geri çevrilmeyi gurur meselesi yapan New York'taki bir grup Türk genci, artık şehrin gece hayatının nabzını tutuyor. İzzet Çapa, Amerika'ya geldiğinde New York'un yeni eğlence merkezi Meatpacking bölgesindeki Bagatelle'e girmek için onlardan yardım istiyor, kulüpler mekanlarını doldurmak için onların kapısını çalıyor. 'Promotör', destek veren, reklam yapan demek. Eğlence sektöründe ise gece kulüplerine şık insanlar getirip onları ağırlayan kişilere promotör deniyor. İşleri eğlence mekanlarına müşteri çekmek, oraları doldurmak. Amerika'nın en popüler iki şehri New York ve Miami'de, tanınmış gece kulüplerine girmenin tek yolu, zengin olmaktan geçmiyor. Hatta paranız olmasa da oluyor. Patron çevresinden birilerini tanımak ya da doğru promotörlere ulaşmak, kapıları sonuna kadar açıyor. İçeri girmeye can atanlar dondurucu soğukta metrelerce kuyrukta beklerken, promotör, yanında şık giyimli bir kalabalıkla geliyor ve mekandan içeri sorgusuz sualsiz alınıyor. Bu işi yapanlar, eğlence mekanlarından ayda 3 bin ile 10 bin dolar arasında para kazanıyor. Ama bu iş, hiç de kolay değil. Bir telefonla yüzlerce insanı peşinden sürükleyecek ilişki ağına sahip olmayı gerektiriyor. Kolaylığı, vergisinin de iş için gereken ruhsat gerekliliğinin de olmaması... New York'ta promotörlerin çoğunluğunu Avrupalılar oluşturuyor. Ancak oldukça yeni sayılabilecek bu mesleğe gönül verenlerin Türk camiasında da sayısı hızla artıyor.
EĞLENCE HAYATINI YÖNETİYORLAR
New York'taki Türk promotörler arasında en tanınmışları Kerem Baran (25), Igal Zakoto (28) ve Cem Kozinoğlu (27). Bu üç arkadaşın eğlence amaçlı başladığı promotörlük macerası, kurdukları organizasyon şirketi KCGIS ve yarattıkları online rezervasyon projesi 'Boam Set' ile hızla profesyonelleşmiş. Baran, Boğaziçi Üniversitesi Bilişim Sistemleri Mühendisliği'nden mezun. Yüksek lisans için Amerika'ya gidince, okul nedeniyle geniş bir çevresi oluyor. Zakoto, Amerika'da ekonomi ve finans eğitimi aldıktan sonra yatırım bankacılığı ve uluslararası finans dünyasının önde gelen ismi Goldman Sachs'ta çalışıp, geçen yıl istifa ediyor. Kozinoğlu ise bir 'dahi'. Dokuz yaşında bilgisayar programı yazmaya başlayan ve 11 yaşında kurduğu arama sitesiyle Microsoft tarafından keşfedilen Kozinoğlu, uzun yıllar Microsoft için çalıştıktan sonra geçen yıl Kerem ve Igal ile kendi şirketleri KCGIS için işini bırakıyor. Üç Türk promotörle işlerinin sırrını konuştuk...
- Promotörlük yapmaya nasıl karar verdiniz?
- Kerem Baran: New York'taki ilk günlerimde eğlenmek için dışarı çıkıp kapıda kaldığım çok oldu. Igal ve Cem'le de Mansion adlı bir kulübün kapısında tanıştık zaten. ABD'de kulübe girebilmek için para yerine tanıdık sahibi olmak gerektiğini fark ettim. Biz soğukta kapıda beklerken birileri topluluk halinde geliyor; güvenlikle şakalaşıyor, pat diye içeri alınıyordu. Sanki patronun oğlu! Kim olduklarını sordum, 'promotör' dediler. Aynı gün, Igal'le Cem'e 'Biz niye promotör olmuyoruz?' dedim. Öyle başladık.
- Tam olarak nedir promotörlük?
- K.B: ABD'de bir ürünü sattıran, satması için destek veren ve reklam yapanlara promotör deniyor. Gece yaşamında ise mekan sahipleri tek tek müşterilerle muhatap olmak yerine promotörlerle anlaşıp, onların getirdiği insanlarla mekanı doldurmayı tercih ediyor. Promotör şık, görünüşüne özen gösteren kadın ve erkekler ile masa satın alacak, kulüp içinde para harcayacak müşterileri kulübe kazandırıyor.
- Müşteriyi siz mi seçiyorsunuz?
- K.B: Öyle de denebilir. Son söz yine de kapıdakinin. Bu işe ilk başladığımızda, müşterimizi kendimiz bulmaya çalışıyorduk, şimdi ise onlar bizi buluyor. Çünkü çalıştığımız kulüplerde promotörler en güzel masalara hakim. Bizimle içeri giren kız arkadaşlarımız, giriş ücreti ödemiyor, içkilere de para vermiyor, güzel bir masada eğlenme imkanı buluyor. Böyle olunca pek çok kişi bu imkanlardan yararlanmak istiyor. Masamızda eğlenenler 15- 20 kişiyi bulabiliyor. Promotör aracılığıyla masa açtıranlara da daha özel ilgi gösteriliyor.
- Girişe para harcanmıyor, içkilere para ödenmiyorsa, kulüpler nasıl para kazanıyor?
- K.B: Üyelikle girilen özel kulüplerin dışındaki popüler gece mekanları, parayı girişte kesilen biletlerden değil, içeride sattığı masalardan kazanıyor. Çalıştığımız kulüplerde de iki üç masa, promotör masası olarak ayrılır, geri kalan masalar 750 ile bin 500 dolardan başlayan fiyatlarla satılır. Kimse kalabalık olmayan ya da herkesin girebildiği mekanlarda eğlenmek için bu paraları vermez. Her promotör, kendi kitlesini çalıştığı mekana getirir, genelde bu güzel kızlardan oluşur. Masaya maytaplar eşliğinde magnum şampanyalar gelir. Amaç diğer masalara da bunu özendirmek, eğlencenin bir parçası olmasını sağlamak.
- Siz nereden para kazanıyorsunuz?
- K.B: İlk başlarda getirdiğimiz insan sayısı üzerinden kulüpten 10 dolar alıyorduk. Ayrıca masa satışından da komisyonumuz vardı. Şu anda kendimizi ispatladık, düzenli para alıyoruz. Bu da gecesine göre 500 ile bin dolar arasında değişiyor. Şimdi cuma gecesi Türkiye'de birkaç kez partilere davet edilen Marco Paruzzi'nin DJ'liğini yaptığı Kiss&Fly ve cumartesi gecesi de Juliet'de çalışıyoruz.
-Yani hem eğleniyor hem eğlendiriyor, üzerine bir de para kazanıyorsunuz.
- K.B: Dışarıdan çok eğlenceli ve kolay gibi, ama hiç de kolay değil. New York gibi bir şehirde bir telefon ile yüzlerce kişiye ulaşmak ve onları bir mekanda toplamak cidden çok yorucu. Başlarda sadece Türk çevremizden güç alarak 15-20 kişiyle bu işe koyulduk, ama şimdi mail listelerimizde 5 binden fazla insan var. Telefonlarımız 24 saat açık ve susmuyor. Facebook'a sürekli 'Bu gece neredesiniz?' diye mesajlar geliyor. Bir maille bin kişiye ulaşıyoruz. Kulüp de sayemizde bedava reklam yapmış oluyor, çünkü New York'ta mekan ismini her yerde göremezsiniz. Üç yıldır Türkiye tatilleri dışında cuma-cumartesi gecelerini sandalye tepesinde şampanya patlatarak geçiriyoruz. Hafta sonu evde film izlemeyi özledik.
- Aileniz ne diyor bu işe?
- Cem Kozinoğlu: Başta kabul etmek istemediler, hatta 'Çocuklarımız erkek konsomatris mi oluyor?' diye endişe duydular. Eğlence sektöründe işlerin bu şekilde döndüğünü ve promotörlüğün meslek olduğunu anlattık. Her birimiz alanında dünya devi şirketleri bırakıp, bu işe yoğunlaştık; online rezervasyon ve organizasyon şirketimizi kurduk.
- Ne tür hizmetler sunuyorsunuz?
- Igal Zagoto: Öncelikle her türlü davet ve organizasyona özel web sayfası hazırlıyoruz. Davetin reklamını yaptıktan sonra online bilet satışı, davetlilerin listesi gibi detaylarla ilgileniyoruz. Bugüne kadar bu listeler kağıt kalem yardımıyla yapılır, son dakikadaki değişiklikler tüm düzeni alt üst eder, insanlar kapıda bekletilmek durumunda kalırdı. Bizim geliştirdiğimiz yazılım ile tüm detaylar online oluyor ve iPad üzerinden gerçekleşiyor. Bilet satışları hiç durmuyor, son anda davetlilerin ismi eklenip kolayca çıkartılabiliyor. Örneğin geçtiğimiz yıl Kenan Doğulu'nun Central Park'ta verdiği konserin davetli listesini Boom Set üzerinden yaptık. Sistemimizi iPad yardımıyla hizmete soktuk ve yüzlerce davetlinin sorunsuz bir şekilde girişini denetledik. Bu çalışmayı Türkiye'de Reina ve Sortie ile yapmayı planlıyoruz, görüşmelerimiz devam ediyor.
Promotör nedir?
Türkçe anlamları teşvikçi, destekleyici, girişimci, müteşebbis ve kurucu... Eğlence sektöründe ise gece kulüplerine çok sayıda şık müşteri getirip, onların en iyi şekilde eğlenmesini sağlayan kişiler için kullanılıyor. ABD'de özellikle New York ve Miami gibi gece kulüpleriyle ünlü şehirlerde promotörlerin sayısı giderek artıyor.
Her gece eller havada
New York'taki Türk promotörlerden biri de Yusuf Çelik (28). Ekonomi masterı yapmak için üniversiteden sonra New York'a gelen Çelik, müzikle de ilgileniyor. Bu tutkusu nedeniyle gece hayatından uzak kalamayan Çelik, gündüz okula giderken gece de Royal organizasyon şirketi adına, haftanın üç günü Empire Otel, Marquee ve Ajna (Buddha) Bar'da promotörlük yapıyor. - Haftanın üç günü 'Eller havaya,' durumundasınız, her zaman mutlu ve eğlenen biri gibi görünmek zor olmuyor mu? - Olmaz mı! Her gece yaptığım da oldu. Meslek olarak yaptığımız için tabii ki zamanla sıkılıyoruz. Gece dışarı çıkmak, bir lüks ya da eğlence değil, yapılması gereken iş oluyor. İnsanların yatma saatinde biz dışarı çıkıyoruz. Sadece kendimi değil, beraberimde onlarca kişiyi eğlendirmek durumundayım. Bu da oldukça sorumluluk isteyen, stresli bir durum açıkçası. İnsanları bir araya toplamak zor, onların sorunsuz bir şekilde eğlenip güvenli şekilde evlerine gittiklerinden emin olmak daha da zor. - Her promotörün ayrı bir kitlesi varmış, sizin kitlenizde kimler var? - Türk, ABD'li, Asyalı çok geniş ve karışık bir grubum var. Kimi kulüplere 15-20 kişi giderken, kimisi için 50 kişi toplamamız gerekiyor. İnsanları sevdiği müzik tarzına göre davet ediyorum. Örneğin hip hop sevenleri o tarz müzik çalınan kulübe, houseseverleri ona göre başka bir kulübe çağırıyorum. - Türkiye ile New York gece hayatı birbirine benziyor mu? - Türkiye'de bildiğim kadarıyla promotörlük olayı henüz yok. Zaten İstanbul'da herkesin bildiği sınırlı sayıda gece kulübü var, onların da rezervasyonu belli. Çünkü Türk insanı, özellikle erkeği dans etmediği için, stand ya da masa etrafında gece boyunca takılmayı, eğlenmek olarak görüyor. Amerika'da ise erkekler daha çok dans eden konumda. New York'ta 'Masa alırsam kulübe girerim, masam yoksa adımımı atmam,' gibi bir olay yok; genelde gece dışarı çıkanların tek düşüncesi, birkaç kadeh bir şey içip, iyi müzik dinleyip dans etmek oluyor.
İlk Türk promotör
Çağlar Acar (27) New York'un ilk Türk promotörü. İzmir doğumlu, ama ABD'de büyümüş. Üniversitede okurken Amerikalı bir arkadaşının ısrarıyla 2006 'da, henüz 22 yaşındayken promotörlüğe başlıyor. Şimdilerde "Emekli oldum," diyor, ama zaman zaman arkadaşlarına destek olmak için grubuyla eğlenceye katılıyor. - Bu mesleği New York'ta ilk başlatan Türk olarak adınız geçiyor. Zamanla neler değişti? - Promotörlük daha amatör ruhla yapılıyordu; zaten dışarı çıkan biriyseniz, arkadaşlarınızı da toplayıp eğlendiğiniz mekana gider, herkes eğlenir, gece sonunda da üzerine para alır çıkardınız. Şimdiyse daha farklı bir hal aldı. Siz sevseniz de sevmeseniz de promotör ile çalışan kulüpleri desteklemek durumunda kalıyorsunuz. Müziğini beğenmeseniz de çevrenizdekileri oraya yönlendiriyorsunuz, onların istediği günlerde mekanı doldurmaya çalışıyorsunuz. Tam anlamıyla bir 'business' (meslek) oldu promotörlük. - Ne oldu da vazgeçtiniz? - Bu iş benim için her zaman bir amaç değil araçtı. Üniversitede hem insan tanımak hem de ekstra para kazanmak için yaptım. Şu anda emlak piyasasında çalışıyorum ve o dönemlerdeki tanıştığım insanların çok faydasını görüyorum. Ayrıca gece hayatı herkesi yakınlaştırıyor. - New York'ta kulüpler neden promotörlerle çalışmayı tercih ediyor? - Çünkü promotör onlar için güvence. Kapıya hiç müşteri gelmese bile, promotörlerin getirdiklerisyle mekanı doldurabileceklerini biliyorlar. Burada prestij, paradan daha önemli. Kapıda onlarca insan girmek için bekliyor, ama içeri baksanız mekan bomboş. Böyle taktikleri var gece kulüplerinin. New York'ta rekabet inanılmaz. Müşteri kaybetmemek için promotörlerin yardımına ihtiyaçları var.