Yönetmen Atıl İnaç- yazar Avni Özgürel ikilisi, 27 Mayıs sonrasını anlatan
Zincirbozan'dan sonra yeniden bir araya geliyor ve bu kez Türkiye'nin Güneydoğu sınırlarının berisinde başlayıp, İstanbul'da sonuçlanan çağdaş bir öykü anlatıyorlar. Film, ABD'nin Irak işgali sırasında 'fuzuli yere' öldürülenlerin acı görüntüsüyle açılıyor. Cennet adlı genç kız, Amerikan askerlerinin köylerine yaptığı baskında tüm ailesini kaybediyor. Ve Kerkük'te berberlik yapan ağabeyini bulmak için yola koyuluyor. Karşılaştığı, şiddet, savaş, ölüm, nefret ve tecavüzdür. Ve sonunda o da kendini bir şiddet sarmalının içinde bulacaktır. Filmin başarısının temel nedenlerinden biri, hikâyenin geçtiği yerlerde çekilmiş olması. Böylece Erbil, Musul, Urfa, Adıyaman ve İstanbul'da çekilmiş bölümler, filme bir tür belgesel havası veriyor. Hemen tümü amatör yeni oyuncular da bu izlenimi pekiştiriyor. Hele finale doğru sakatlanıp bacağı kesilmiş gencin gerçek bir sakat olması... Tüyler ürpertici bir sahne. Ama belki asıl neden, bir avuç kahramanın kişisel öyküsüyle, bu coğrafyanın bu çağdaki gerçek sorunları arasında kurulan organik ilişki. Türkiye sınırı üzerinde, ülkenin içinde ve dışında oynanan oyunlar, çevrilen dümenler, sanki kişilerin acılı gözlerine yansıyor. Erkekler hep tüm oyunların açık veya gizli komutanı olurken, çoğu zaman özveride bulunmak, cepheye sürülmek ve her şeyi göze almak kadınlara yükleniyor. Ayrıca film, Türkiye'yi kuşatan çağdaş siyasal sorunların ve çatışmaların bir kataloğu gibi. Bir yandan isyancı Kürtlerin ve onları silahla yola getirmeye çalışanların karşılıklı çıkmazı. Öte yandan, olasılıkla Hizbullah'ı simgeleyen o İslamcı örgütün akıl-havsala almaz bağnazlığı. Öyle ki bir genç kıza, hayatının tek amacı olan ağabeyi hakkında bile korkunç bir yalan söylenebiliyor. Hem de Cihad'dan söz ederken gözlerinden yaşlar akan sözüm ona duyarlı erkekler tarafından... Beri yandan ise, ABD'nin Irak'ta ve biraz da her ülkedeki entrikacı varlığı. Bu filmin birçok ödülü arasında ABD'den (hem de entelektüel merkezler olan Los Angeles ve San Fransisco festivallerinde) alınmış olanların bulunması, bu açıdan mutluluk verici. Hem Amerikalıların özeleştiri gücü, hem de 'dost ülke' Türkiye'nin nasıl bir komplolar sarmalı içinde bulunduğunu dosta-düşmana göstermesi açısından... Tüm bunlar, kimi küçük acemilikleri bağışlatıyor ve filmi önemli kılıyor. Ayrıca, başta Suzan olmak üzere tüm Genç ailesi ve inanılmaz bir Hizbullah lideri portresi çizen Rana Cabbar övgüye şayan...
BÜYÜK OYUN ***
Yönetmen: Atıl İnaç Senaryo: Avni Özgürel, Atıl İnaç Görüntü: Önder Güral Müzik: Tuluğ Tırpan Oyuncular: Suzan Genç, Selen Uçer, Serdal Genç, Serkan Genç, Rana Cabbar, Haktan Pak, Selim Bayraktar TFT Yapım.