Bu
yıl yaz filmleri genelde düşkırıcı olmaya devam ediyor. Bu haftanın iddialı, ama kof iki filminin de gösterdiği üzere... Hint kökenli Amerikan yönetmeni M. Night Shyamalan, benim için özel bir sanatçı olagelmiştir. İlk büyük filmi
Altıncı His'si, çoğunluğun tersine çok sevememiştim. Olağanüstü bir hikâyesi olan, ama iyi anlatılmamış bir film olarak gözükmüştü bana... Benim naçizane görüşüm şu ki, yönetmen giderek ilerledi. Gerçi
Unbreakable-
Ölümsüz ve
İşaretler de ciddi biçimde eleştirdiğim filmler oldular. Ama
The Village-
Köy bence yönetmenin başyapıtıdır. Sonraki filmleri
Sudaki Kız ve
Mistik Olay da, açık zaaflarına karşın büyük yönetim ustalıkları taşır. Sanatçının yazar, yönetmen ve yapımcı olarak tümüyle sahip çıktığı bu yeni film, aslında büyük bir düşkırıklığı. Ama bunu illa da yönetmenin anlatımıyla bağdaştırmak istemiyorum. Tersine, Shyamalan bu zor işin altından belli bir saygınlıkla kalkıyor. Bizler izlemesek de Nickelodeon adlı çocuk kanalında üç yıl boyunca yayınlanıp, kendisine büyük bir hayran kitlesi edinmiş bu mistik hikâyeyi ustalıkla görselleştiriyor. Sayısız özel efekti bir orkestra şefi gibi hikâyesine yedirerek, gencecik oyuncularından iyi oyunlar alarak, aksiyon sahnelerinde artık çok başvurulan başdöndürücü bir kurgu yerine, bize aksiyonun tadını çıkarma fırsatı veren daha ağır bir tempoyu yeğliyerek... Bunlar az şey değil. Ama yönetmen neredeyse imkânsızı denemiş ve elbette başaramamış. Bu filmden ne o diziyi izlemiş çocukların, ne de baştan sona perdeye dalgın bir gözle bakmak zorunda kalan yetişkinlerin keyif alması olanaksız gibi. Çünkü, dram sanatının hiçbir gereği yerine gelmiyor. Öncelikle ortada ne özdeşleşebileceğimiz kimse, ne de doğru-dürüst izlenecek bir hikâye var. Bilinmeyen bir çağda, tuhaf bir dünyada, Ateş, Hava, Toprak ve Su olarak bilinen dört temel elementi simgeleyen dört halkın tarihten sürüp gelen düşmanlıkları, her birinin içinde varolan yetenekli 'bükücülerin' çeşitli marifetlerini sergilerken birbirleriyle takışmaları, ayrıca Hava Göçebeleri denen bir takımın, şöyle bir gözüküp kaybolan garip hayvanyaratıkların, dev kuşların cirit attığı, asıl 'oğlanın' yakın zamanda çok daha üstün bir filmle aşina olduğumuz biri, yani bir 'Avatar' olduğu bu hikâye, temelde Uzakdoğu kültürüne dayanıyor. Budizm ve Hinduizm öğretilerinden ödünç alınmış, stilize edilmiş Uzakdoğu dövüş sanatlarıyla şenlendirilmiş, bilinen Batı kökenli toplumsal veya bireysel psikoloji verileriyle hiç çakışmayan bu öykü, sonuç olarak izlenmesi hayli zor, giderek sıkıcı bir hal alıyor. Böylece filmin beğenilme şansı azalıyor. Hatta asıl seyircisinin beğenisini yansıttığı varsayılabilecek ünlü imbd internet sitesindeki notu bile hayli düşük (siteye pek güvenmediğim için, bu notu burada vermiyorum). Ancak biz has sinemaverlerin bile filme pek arka çıkacağını sanmıyorum. Belki her şey diğer bölümlerde daha iyi açığa çıkacak; çünkü bir üçleme tasarlanıyor. Ama oraya dek gidilebileceğinden kuşkuluyum.
SON HAVA BÜKÜCÜ **
(The Last Airbender) Yönetim ve senaryo: M. Night Shyamalan Görüntü: Andrew Lesnie Müzik: James Newton Howard Oyuncular: Noah Ringer, Nicola Peltz, Dev Patel, Jackson Rathbone, Jessica Andres, Cliff Curtis, Aasif Mandvi, Shaun Toub, Francis Guinan UİP (Paramount) filmi.