Çok uğraştılar…
Melih Gökçek'i kışkırtmak için.
Kemal Kılıçdaroğlu bile topa girdi.
Fitne çıkarmak için etmedik laf bırakmadı.
'Kayyum' ifadesiyle de HDP'ye arka çıktı.
Hele Aydın Doğan...
Bu müzmin muhalif de eski günlerin hasretiyle yanıyor.
Picamayla başbakan karşıladığı, hortumculuğun ahtapota dönüştüğü o günleri özledi…
Hepsi Gökçek'i bekledi.
İsyan etmesini...
Ama olmadı.
Onlar ters köşe oldu…
Gökçek'in 'davamın adamıyım' sözleri muhalifleri yıktı.
Hergele ise acayip bozuldu.
Bir yanda Kemal Kılıçdaroğlu, diğer yanda 'üst aklın' projesi Meral Akşener, Pensilvanya'da da Feto.
İsyan ateşinin yanacağından o kadar emindiler ki.
Olmayınca kafayı yediler.
Tıpkı 15 Temmuz'da olduğu gibi.
***
Erdoğan millet ve memleket sevdalısıdır.
Emperyalizme de karşıdır.
Bunlar ise darbeci…
Dahası işgalci!
Meral Akşener partinin adını İYİ yapıp, logosunu Kayı'dan aşırınca, bir de 'Diriliş Ertuğrul'un yayın günü kamuoyuna açıklayınca, Reis'i yiyeceğini, Devlet Bahçeli'yi bitireceğini sandı.
Akşener'in 'İYİ'si tutmaz…
Çünkü amacı kötü…
Ve niyeti de belli.
ABD'nin, FETÖ'nün ve Aydın Doğan'ın desteğiyle Reis'i indirmek için kurulmuş bir parti bu.
Meral bir yandan, KK diğer yandan, Aydın Doğan öbür yandan, Fetullah Gülen Pensilvanya'dan Erdoğan'ı seçtirmemek için acayip uğraşıyor.
Aslında mesele Erdoğan da değil.
Mesele memleketi düşmana teslim etme ya da etmeme meselesidir.
15 Temmuz işgal girişimiydi.
Millet sokaklardaydı.
Ama yandaşlar halk direnişinde yoktu.
Sokağa bile çıkmadılar.
Nöbet de tutmadılar.
Darbeyi televizyondan izlediler.
Yenikapı ruhunu ise John Bass isimli CIA ajanının talimatıyla terk ettiler.
Şimdi hepsi Erdoğan'a düşman.
Çünkü;
İşgale karşı çıkan tek kişi o.
Erdoğan düşmanlığı vatan hainliği için yapılıyor sanki.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bazı AK Partili belediye başkanlarının istifasını istemesine Hüseyin Sözlü gibi kızan başkanlar çıktı.
Sözlü seçilmiş başkanların istifaya zorlanmasını veya el çektirilmesini doğru bulmamış.
Hatta "Türkiye'nin üçte ikisi kayyumla idare ediliyor" diyerek eşinin akrabası olan Figen Yüksekdağ'a da arka çıktı.
Şunu anlamıyorum;
Bir belediye başkanı genel başkanının destek verdiği Cumhurbaşkanına nasıl laf eder?
Sayın Bahçeli her defasında Cumhurbaşkanının yanında olduğunu belirtiyor.
Hüseyin Sözlü niye aksi yöndedir?
Hem Adanalı ondan hizmet bekliyor, o ise Cumhurbaşkanına muhalefet ediyor.
Üstelik Bahçeli'ye rağmen.
Yoksa parti mi değiştirecek?
İçişleri Bakanlığı, parti ayrımı yapmaksızın bütün belediyeleri didik didik edecek.
Tüm belediyelere müfettiş gidecek, kim ne yapmışsa ortaya saçılacak.
Vatandaşın gözü önünde, hepsinden hesap sorulacak.
Sözlü'nün 'edimin ifasına fesat karıştırma ve rüşvetten' yargılandığı bir davası var.
Bu dava da önemli.
Ayrıca şu sıra bir köprü meselesi tutturmuş gidiyor…
Hükümeti de para vermemekle suçluyor.
Oysa köprü ayağına 2014'te 81 milyon lira, 2015'te 115 milyon lira, 2016'da 127 milyon lira, 2017'de 140 milyon lira Meclis kararı ile borçlandı.
Rakamların toplamı 463 milyon lira.
Bu para faizlerle birlikte yaklaşık 800 milyon liradır…
Hem 1 yıl önce 110 milyon liraya ihale edilen köprünün 1 yıl sonra 214 milyon liraya ihale edilmesi ne iş?
Ayrıca Adana'nın yeşil alanları ile sokak başları büfelerle doldu.
İşçi sayısı 8 bin 500'lerden 15 bine çıktı.
İşçiler maaş alamaz oldu.
ASKİ'yi yazmıyorum bile.
Kişilere sağlanan imar rantları ve imar değişikliklerinde yığınla şaibe var.
İçişleri Bakanlığının parti ayrımı yapmadan belediyelerde inceleme yapması eninde sonunda korkutan gerçekleri gün yüzüne çıkaracaktır…
Galiba onun da derdi budur.