ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, suikast sonucu öldürülen Nihat Erim'in fotoğrafıyla Reis'i tehdit etti...
Erim yıllar sonra Türkiye gündemine bir fotoğrafla yeniden girdi.
Zırvalayan Bass giderayak neden böyle yaptı?
Ağzındaki asıl bakla neydi?
Onlar bir yana, Nihat Erim kimdir?
Hafızalardaki yeri nedir?
Bir bakalım.
Erim ismi bana 12 Mart muhtırası ile işkenceleri ve idamları hatırlatır.
Şimdinin gençleri kabus dolu o günleri bilmez…
ABD'nin Türkiye'yi sağ-sol çatışmasına sürüklediği kan ve gözyaşı dolu günleri...
***
1971 yılının 12 Mart'ı…
Günlerden de cuma.
Saatler 13:00'ü gösteriyor.
Herkesin kulağı
'ajans'ta.
TRT radyolarından okunan bir bildiri darbeyi haber verdi.
Dün gibi kulaklarımda.
Genelkurmay Başkanı
Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı
Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri
Komutanı
Celal Eyiceoğlu ve
Hava Kuvvetleri Komutanı
Muhsin Batur imzalı bildiri Cumhurbaşkanı
Cevdet Sunay'a verildi.
Asker hükümetin istifasını istedi.
Bildiride;
"Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak... vs, vs."
Askerin darbelerde kullandığı
klasik cümleler…
***
Bu bildiri aynı zamanda 1. Ordu Komutanı Faik Türün'ün Ziverbey Köşkü'ndeki işkencelerin başladığını da haber veriyordu.
Üniversite gençliği ile yazar çizer takımı orada MİT tarafından sorguya çekiliyordu.
Kimine elektrik verildi, kiminin de kolu bacağı kırıldı.
İşkence yüzünden aklını oynatan ve sakat kalan çoktu.
Yüzde 46.55'lik oyla Meclise 256 milletvekili gönderen Adalet Partisi silah zoruyla iktidarı bıraktı.
Demirel şapkayı böyle kaptırmıştı.
Parlamento fesh edilmedi.
Partiler kapatılıp, Anayasa da askıya alınmadı.
Ama şartlar çok ağırlaştı.
Güya asker tarafsız bir başbakan bulacaktı.
Araya taraya CHP Kocaeli milletvekili Nihat Erim'i buldular.
Erim partisinden istifa ettirildi.
'Tarafsız' bir hükümet böyle kuruldu.
***
Darbeyi ABD yaptırmıştı.
Amerikan hayranı Nihat Erim de başbakan olmuştu…
Başbakanlığı bir yıl sürdü.
Türkiye rahat yüzü görmedi.
Üniversiteler işgal altındaydı.
Her yerden silah patlıyordu.
Mahalleler bile ayrılmıştı.
Her gün üniversiteli gençler öldürülüyordu.
Sağ-sol kavgası yıllarca sürdü.
İşin arkasında ABD ve içerdeki işbirlikçileri vardı.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve
Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972'de
idam edildi.
Mahir Çayan, dokuz arkadaşıyla birlikte Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde öldürüldü.
İdamlar Erim hükümetinin tek icraatlarıydı.
Mahir Çayan'ın arkadaşları intikam için Nihat Erim'i öldürünce 12 Eylül 1980 darbesi oldu.
***
Tarih tekerrür ediyor sanki.
Türkiye'yi ele geçirmek isteyen ABD, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın buna mani olması üzerine sahneye terör örgütlerini sürdü.
CHP'yi de yanına aldı.
Fetullah Gülen'i zaten bu günler için beslemişti.
PKK ve PYD'yi de silahlandırdı.
DEAŞ'le Gaziantep, İstanbul ve Ankara'yı patlattı.
Çok canımızı yaktı.
15 Temmuz'da ise askeri darbe yapmaya kalkıştı…
Ama Reis önderliğindeki yüce milleti aşamadı.
Darbe püskürtüldü.
Suriye'deki masadan da atılınca, hepten çıldırdı.
Şimdi 1971'de ve 1980'de yaptığı darbenin benzerini yapmak için uğraşıyor.
Ama yapamayacak.
Çünkü millet nöbette.